1996 yılında İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesine girdi. İlk amatör karikatürleri Leman dergisinde yayınlandı. 2002'den sonra Kemik dergisinde çeşitli köşeler hazırladı. Hemen sonrasında Penguen dergisinde çizdiği İşimdeyim Gücümdeyim isimli karikatür köşesi ve Benim de Söyleyeceklerim Var başlıklı yazılarıyla ismini duyurdu ve popüler oldu. 2007'de bir grup arkadaşıyla birlikte Penguen'den ayrılarak Uykusuz dergisinin kurucularından oldu.
İşimdeyim Gücümdeyim köşesindeki karikatürlerde çocukluğa dair mahalle hayatı ve sokak muhabbetlerini konu aldı. Benim de Söyleyeceklerim Var isimli yazı köşesinde ise aynı konuları ve dünya görüşünü daha edebi bir dille anlatmaktadır.
Daha önce ilkini ya da ikincisini almış, otobüste, vapurda, kantinde, kütüphanede, kaldırımda, şurada burada okumuş, okurken de kıs kıs gülmüştüm. Ama bu... Bit me di... Ya ben değiştim ya Umut değişmiş ya da serseri kaldırımlar... Fakat cidden bu kitabı başladığıkitabıbitirmeilletine müptela olduğumdan bırakamadım, sonunda 2 yılda sürünerek de olsa artık bitti. Elveda başka bir kitabı okumaya başladığımda hissettiğim bu kitabı bitirememenin utancı. ok bye kib aeo
"Kızılderililer, öleceğini anladıkları yaşlıları bir ata bindirip dağlara, ormanlara yollarlarmış. Yaşlı Kızılderili de buna itiraz etmeden kabiledekilerle vedalaşır, huzur ve sessizlik içinde ölümü beklemek için uzaklara gidermiş. Açık söyleyeyim, akraba diye koynumda beslediğim yılanlardan biri bana bunu yapsa, ortalığı ayağa kaldırırdım. Önce o ata binmemek için direnir etrafa küfürler ederdim, sonra zorla bindirildiğim atı kabileye doğru geri geri sürerdim. En sonunda kabilenin etrafında turlar ata ata, bağıra çağıra, ağlaya sızlaya rezil bir şekilde can verirdim. Bilgece bir hayat yaşamadım ki vakur bir şekilde ölümü karşılayayım."
Umut Sarıkaya’yı Penguen dergi zamanlarından beri takip ederim. Uykusuzu kurduklarında amcamın çocukları yeni dergi kurmuşcasına sevinmiştim. Dergiyi anam babamdan çok övüyor, ortamlarda komisyoncular gibi dergiyi pazarlıyordum. Arkadaşın olsa yüzüne bakmayacağın, evde olsa el beziyle seveceğin, evlat olsa sevilmeyecek olan Yazar, gözlem gücü ve çarpıcı tespitleriyle son 10 yılın en gözde karikatüristlerinden birisi. Sadece çizim değil, yazıdaki başarısını da bu kitapda bir kez daha gösteriyor. Bazı bölümlerini gözlerimden yaşlar gelerek okuduğum bu eserin tüm serilerini herkese tavsiye ediyorum. Hayatın gamı kederini dağıtmak için çok güzel bir kaçış bu seri...
hepsonradangeliraklimahepsonradansonradannotu: Kafa dagitmak dedim yanlis anlasilmasin. Aslinda o kadar guzel ve basarili tespitler var ki, mizah icerikli bir kitap demeden etkiliyor yazilanlarla. Aha diyorsun ben de tam boyleyim iste. daha once de okurdum. Kitap olarak yeniden okumak da kat kat keyif verdi.
Benim De Söyleyeceklerim Var Üç (Umut Sarıkaya) - Highlight on Page 7 | Loc. 94-97 | Added on Wednesday, May 14, 2014, 12:01 PM
Patronun büyük oğlu Barın ise İstanbul Cengiz Üniversitesinde iktisat okuyordu. Defterden kitaptan çok otoparkı ve otoparkçıları düşünen bir öğrenciydi Barın. Alttan kalan derslerini verebilirse eğer iki sene sonra Kari Marx’la, Adam Smith’le, John Maynard Keynes’le meslektaş olacaktı ama zerre ağırlığını çekmiyordu bu durumun. ========== Benim De Söyleyeceklerim Var Üç (Umut Sarıkaya) - Highlight on Page 7 | Loc. 103-4 | Added on Wednesday, May 14, 2014, 12:01 PM
Patron, geceye biraz geç katılacaktı. Ama işi olduğundan değil, sadece patron olduğu için. Yoksa evde tavşan gibi bekliyordu. ========== Benim De Söyleyeceklerim Var Üç (Umut Sarıkaya) - Highlight on Page 17 | Loc. 254-55 | Added on Monday, May 19, 2014, 09:45 PM
Üniversiteyi bitirmiştim, işsizdim, doğduğumdan beri kız arkadaşım olmamıştı, ne beklentim ne de bir amacım vardı, beni buraya bağlayan hiç kimse, hiçbir şey yoktu. ========== Benim De Söyleyeceklerim Var Üç (Umut Sarıkaya) - Highlight on Page 20 | Loc. 292-94 | Added on Monday, May 19, 2014, 09:49 PM
Sürekli geziyor, yürüyor, havanın kararmasını bekliyor, cep telefonum titredi mi acaba yoksa bana mı öyle geldi diye ikide bir elimi cebime atıyordum. Bütün gün parkta oturup “Yurt dışı bensiz ne yapıyordur acaba?” diye düşünüp düşünüp eve gidiyordum. ========== Benim De Söyleyeceklerim Var Üç (Umut Sarıkaya) - Highlight on Page 24 | Loc. 368-69 | Added on Monday, May 19, 2014, 09:56 PM
Kimse mühendisleri, mimarları ve tabii ki doktorları sakın kızdırmasın. Evinde iki gün kombi yanmasın o zaman görürüm ben o İlber Ortaylıyı. ========== Benim De Söyleyeceklerim Var Üç (Umut Sarıkaya) - Highlight on Page 44 | Loc. 669-70 | Added on Wednesday, May 21, 2014, 05:21 PM
“ Ankara’da seymenim / Ege de efeyim/ Çukurova’da pamuk işçisiyim / Urfa’da marabayım / Karadeniz’de kemençeyim / Malatya’da kayısıyım / ben ANADOLU’yum...” ========== Benim De Söyleyeceklerim Var Üç (Umut Sarıkaya) - Highlight on Page 62 | Loc. 937-39 | Added on Thursday, May 22, 2014, 09:08 AM
Kendisi kitap okumazdı, herhangi bir ilgi alanı yoktu, çoğu konuda bilgisizdi, araştırmayı sevmezdi, espri anlayışı kötüydü. Bu kadar az bilgi birikimiyle depresyona girmesine inanamıyordum. ========== Benim De Söyleyeceklerim Var Üç (Umut Sarıkaya) - Highlight on Page 96 | Loc. 1460-61 | Added on Thursday, May 22, 2014, 06:53 PM
Bir babanın Hotmail şifresini hatırlatan bu rakamlar sanki hep varmış, onları kimse bulmamış gibi davranır birçok insan. Oysa ki insanoğlu, yüzyıllarca, bu rakamları bilmeden, bir denyo gibi yaşamıştır. ==========
Serinin son kitabı diğer iki kitaba göre daha az güldürdü beni. Bu kitabı daha edebi, içeriği de hikaye türüne daha yakın buldum. Ama Umut Sarıkaya gerçek bir tespit üstadı olduğunu bize bir kez daha kanıtlıyor. Onda sıkıntı yok. :) Kitaptaki son üç hikayeye çok güldüm. Ve en sondaki Kaptan Flig Mortgage'ın Mektupları isimli metni önce Uykusuz daha sonra Umut Sarıkaya'nın tek başına çıkarmaya başladığı Naber dergisinde okuduğumu anımsadım. Ama bu kahkahalar atarak gülmemi engellemedi. :) Seri bu kitapla beraber bitti. Çok keyif aldım bu üç kitaplık seride. Hatta serinin ilk kitabını Umut Sarıkaya'ya İzmir Kitap Fuarı'nda imzalatmıştım. Bu da benim için önemli bir hatıra olarak kalacak.
Sevgiler.
Dilek/Temenni: Gözünü seveyim şu Naber dergisini çıkarmaya devam et. Öldün mü kaldın mı bilmiyoruz Allah'sız!
"Kadınları anlayan yazar olmak istiyorum lan artık. Bıktım artık hayvan gibi adamları anlatmaktan." diyor Umut Sarıkaya kitabın bir yerinde. Hayvan gibi terli tespitler içeren, aşırı samimi ve duyarsız bir öykü kitabı. İlk iki kitaba göre daha acımasız ve daha gerçekçi. Erkeklerin başkalarına söyleyemediği iç sesi birebir aktarıyor. Ayrıca mühendislik geçmişinin olduğu o kadar belli ki, tamamen sayısal kafa ile yazılmış tespitler var. Şöyle bir konu var bunu çok seviyorum. Umut Sarıkaya'yı seven çok seviyor sevmeyen ise anlamsız buluyor. Bir yazar / öykücü için olması gereken de bu zaten. Bütün kesime hitap eden bir yazar olabilir mi? ya da olmalı mı? Kahkahalar attırmayan ancak her öyküde "kıs kıs" güldüren müthiş tespitler içeren bir kitap.
Hayata dair özellikle 80 ve 90'ların ilk yarısı jenerasyonun kendisini bulabileceği muazzam tespitler içeren Umut Sarıkaya kitabı. Minik detaylar ama çok net ve berrak. Özellikle hayatın içinde absürtlükler sizi güldürüyorsa muhakkak okumalısınız. Kısa kısa bir çok hikayeden oluşuyor. Yolda, otobüste, metroda, tuvalette okumaya çok müsait.
Serinin üçüncü kitabı olmasına karşın benim okuduğum ilk kitabıydı. Bazı hikayeleri inanılmaz komikken bazılarını okurken sıkıldım açıkcası. Farklı bir şey okumak istiyorsanız eğer tam olarak doğru kitaptasınız:)
Yurt içinde olmamıştım ben . Tut kolumdan götür beni Yozgat'a , Maraş'a , Gümüşhane'ye tırt olduğum iki haftaya kalmaz fark edilirdi , kendimi gizleyebileceğim bir yerlere gitmeliydim . Beceriksizliğimin sorumluluğunu uyum sorununa , iletişimsizliğimin sorumluluğunu kültür farkına yorabileceğim bir yerler olmalıydı . Hem sıla hasreti de beni birkaç yıl oyalardı . " What's the prablim honey ? " diye yanıma sokulan yabancı sevgilimi elimle itip " Geldiğim yerdeki insanları özledim tatlım . Şehirlerinizde alt yapı sorunu yok ... Eyvallah ! Biri hastalansa onu hemen helikopterle hastaneye yolluyorsunuz ... Bravo ! Sarışınlık sizde , rak müzik sizde , milkşeyk sizde ... Korkmayın bunların hiçbirinde gözümüz yok ! Ama bişeyi unutmuşsunuz be Cincir ! İnsan değilsiniz insan ! Geldiğim yerdekiler hepinizden daha insandı . İnsana insan bakardı" diyerek ilişki yürütememenin, geçimsizliğimin faturasını yurt dışı insanına çıkarmam gözlerimin önüne geliyordu. Kendine acımanın, kendine üzülmenin en legal olduğu yerdi yurt dışı. Yani tam bana göre bir yerdi. Yurt dışına kesin gitmeliydim.
İnsanın kendi kendine rezil olması ne kadar kötü . Hatta birinin görmesinden daha da kötü . Çünkü biri görse o rezalet meşru olacak , belki üzerine gülünecek , belki de çok utanacaksınız ama en azından meşru olacak , bilinecek rezillik ve bitecek . En kötüsü tıpkı bunun gibi havada kalanlar , hiç kimsenin bilmedikleri .
Daha önceden de söyledim. Söyletmeyin adamı sürekli. 28 yaşındayım ve kendime ait bi hayatım yok. Beni seven biri yok. Kendisi için özel olduğum biri yok. Hayatımın terimleri, “olmamak”, “inanmamak”, “edememek”, “diyememek” gibi hep olumsuz terimler. Donuk gözlerle yatakta bunu düşündüm. Basbaya depresyondu bu.
This entire review has been hidden because of spoilers.
“Yurt içinde olmamıştım ben. Tut kolumdan götür beni Yozgat'a, Maraş'a, Gümüşhane'ye tırt olduğum iki haftaya kalmaz fark edilirdi, kendimi gizleyebileceğim bir yerlere gitmeliydim. Beceriksizliğimin sorumluluğunu uyum sorununa, iletişimsizliğimin sorumluluğunu kültür farkına yorabileceğim bir yerler olmalıydı. Hem sıla hasreti de beni birkaç yıl oyalardı.”
“İşsizlik gerçekten zor zanaattır. Sıkıntıda, dertte ilk göze batan insan, işsizdir. İşsiz kalmanın mağrurluğu ve çevrenin işsiz kalana anlayışı, işsizliğin süresi uzadıkça azalır. Sürekli çok meşgulmüş gibi yapsanız bile, belli bir zaman sonra aslında meşgul olmadığınız fark edilir. Büyük bir ciddiyetle internete giren işsiz, belki bilgisayardan anlamayan aileyi belli bir yere kadar oyalar ama er ya da geç internette mal gibi gezdiğiniz anlaşılır. İşsizin erken kalkmasına gerçekten gerek yoktur ama öğlene kadar uyuyan işsiz göze batar sinirleri üzerine çeker. Bir yere gitmeseniz bile işsiz olarak herkesten önce kalkıp evden uzaklaşmanız gerekir. Az yemeli, sürekli dertli gibi görünmeli, fazla konuşmamalı, fazla televizyon izlememeli, her şeyi en minimumunda yapmalıdır işsiz. Biri geldiğinde odada oturmaya devam etmemelidir, başka bir odaya geçmelidir.”
“Bilgece bir hayat yaşamadım ki vakur bir şekilde ölümü karşılayayım.”
Serinin üçüncü ve diğerlerine göre pek bir sönük kitabı olması karşısında bir Doblo'dan bahsederken içine hem annesini, hem adağı, hem çıplak denize girmek isteyen kız arkadaşını kattığı gerçeği değişmiyor.
Gülmekten öldüm. Yatmadan önce okumayın, tüm apartmanı kahkahalarınızla uyandırabilirsiniz. Sarıkaya'nın yazılarını hep dergide okurdum. Bu şekilde arka arkaya okumak bambaşka bir zevk verdi. hep yazsın, hep gülelim.
baska bir kitap okurken arada burdan da hikayeleri tek tek okurum diye baslayip, ilkinden sonra ara vermeden hepsini birden bitirdim, Umut Sarikaya'yi ozlemisim.
Umut çok iyi bir gözlemci, çok iyi bir sosyolog, çok iyi bir okur. Hikayelerde çok ince ayrıntılar, hassas konular basit ve sade ve akıcı şekilde anlatılmış. Kalemi kuvvetli. İnsan ilişkilerini, çıkmazlarımızı, acılarımızı, hayal kırıklıklarımızı çok iyi analiz ediyor. Hikayelerde en küçük kopma, aksama boşluk yok. Uydurdu mu yaşadı mi ayırt edemiyorum. Anlattıklarının hepsi ait bir imgeyi zihninde çok kolay bulabiliyorum. İyi bir edebiyatçı.
Kendimden parçalar bulduğum, insanın kafasını tatlı tatlı meşgul eden, bazen sebepsizce gülmseten bir kitap. Kitabın 2 numarasını da okumuştum, o kitabın mizahını bu kitabınsa hikayeciliğini daha güçlü buldum.