Paperback. 12,50 / 20,50 cm. In Turkish. 160 p. Editör : Ruken Kiziler Bizi en ince yerimizden yakaliyor hep; birimizi, bazilarimizi degil, hepimizi… Kendini anlatiyor, ama dizelerinde hepimiz kendimizi buluyoruz, üstelik onlarda sadece biz variz sanarak. “Bize ait olani” duyuyoruz onun sesinde. Hepimiz siirinin kahramanlariyiz; bir türlü layikiyla söylemeyi beceremedigimizi o üç kelimeye “Ben sana mecburum!” Attilâ Ilhan siirinin tek temasi ask degil elbette; bu kitapta bes bölümde topladigi siirlerinde, dönemin siyasi havasini, çalkantilarini, gerilimi, direnisi, baskaldiriyi, imkânsiz asklari ve özgürlük özlemini bulacaksiniz. *Askida Yasamak *Tension à Smyrne *Memleket Havasi *Imkânsiz Ask *Cehennem Dairesi *Ortadogu’dan Gece Telgraflari
Attilâ İlhan was born in Menemen in İzmir Province, Turkey on 15 June 1925. He received most of his primary education in İzmir. However, because of his father's job, he completed his junior high school education in different cities. Aged 16 and enrolled in İzmir Atatürk High School, he got into trouble for sending a poem by Nazım Hikmet, a famous dissident communist Turkish poet, to a girl he was in love with. He was arrested and taken into custody for three weeks. He was also dismissed from school and jailed for two months. After his imprisonment, İlhan was forbidden from attending any schools in Turkey, thus interrupting his education.
Following a favorable court decision in 1941, he received permission to continue his education again and enrolled in Istanbul Işık High School. During the last year of his high school education, his uncle sent one of his poems to CHP Poetry Competition without telling Attilâ. The poem, Cebbaroğlu Mehemmed, won the second prize among many poems written by famous poets. He graduated from high school in 1942 and enrolled in Istanbul University's law school. However, he left midway through his legal education to pursue his own endeavors and published his first poetry book, Duvar (The Wall).
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun.
Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin.
Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk gece trenlerine binme kaybolursun
sokaklarda mızıka çalma çocuk vurulursun
<<<>>>
Atilla İlhan bu kitabında 5 bölümde topladığı şiirlerine yer veriyor ve her bölüm farklı bir temadan oluşuyor; özgürlüğe duyulan özlem, imkansız aşklar, dönemin siyasi atmosferi ve çalkantıları gibi.. Bu sebeple de yer yer romantik, yer yer siyasi ve devrimci mısralarla karşılaşıyoruz. Bana göre mutlaka okunması gereken bir şair Atilla İlhan.
Lise birde ya da ikideydim Ben Sana Mecburum'u ilk okuduğumda. Sonra zaman zaman açıp altını çizdiğim satırları yeniden okudum. Uzun zamandır kitabı elime almamıştım, dün kitaplığıma göz atarken yeniden baştan sona kadar okumak istedim. Ne de iyi yapmışım... :)
Attila İlhan hiç bozmuyor kendini, hep istikrarlı. 'Askıda yaşamak' ve 'imkansız aşk' bölümlerinin şiirlerini sevdim ama bunları ne kadar sevdiysem diğerlerini de o kadar sevmedim.
''Şimdi git on beş yıl önce gel Yalnızlar sokağında bekliyorum''
Dışarıda kar manzarası ve elimde sıcak bir içecekle güzel gitti açıkçası. Gerçi dışarıda kar varken bütün kitaplar daha bir güzel ve Atilla İlhan kar kış fark etmez her zaman güzel gider de, siz benim ne demek istediğimi anladınız işte.
Kitabın sonunda kendi şiirlerini açıklama notlarının bulunması hoş bir sürpriz oldu açıkçası benim için. Böylelikle okuduğum şiirlerinden daha bir verim almış gibi hissettim. En yakın sürede diğer eserlerini de okumak dileğiyle.
beni koyup koyup gitme ne olursun durduğun yerde dur kendini martılarla bir tutma senin kanatların yok düşersin yorulursun beni koyup koyup gitme ne olursun
bir deniz kıyısında otur gemiler sensiz gitsin bırak herkes gibi yaşasana sen işine gücüne baksana evlenirsin çocuğun olur sonun kötüye varacak beni koyup koyup gitme ne olursun
elimi tutuyorlar ayağımı yetişemiyorum ardından hevesim olsa param olmuyor param olsa hevesim yaptıklarını affettim seninle gelemeyeceğim attilâ ilhan beni koyup koyup gitme ne olursun
Ulan İstanbul sen misin Senin ellerin mi bu eller Ulan bu gemiler senin gemilerin mi Minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında Liman liman götüren Ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi Akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar Neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor Antenlerinden Neden Peki ya İstanbul ya ben ?
Ben Sana Mecburum şiiri Attila İlhan’ın en bilindik şiiridir. Aynı zamanda kitaba ismini de vermiştir. Kitabın bir bölümünü aşka, bir bölümünü direnişe, bir bölümünü de milli mücadele ruhuna ayırmıştır.
İstanbul Ağrısı, Ağustos Çıkmazı, Sen Beyaz Bir Kadınsın, Uzaktan Sevmek, Gece Buluşması gibi sevilen Şiirleri bu kitapta toplanmıştır.
Tekrar tekrar okumaktan bikmadigim bir Attila Ilhan kitabi. Ozellikle "Istanbul Agrisi" benim icin yillardir bir mars gibi. Ilhan'in kendine ozgu bir sekilde birlestirdigi toplumsal ve kisisel anlatilarinin en iyi orneklerinden bazilari bu kitapta. Toplumsalligindan dogan insani izlenimleri ve romantizminden dogan duygu yogunlugu muthis bir imge dunyasiyla ifade ediliyor. Bu aksam elimdeki 1963 Atac Kitabevi baskisindan bir kere daha okudum. Hem de ilk gunku gibi ayni keyifle.
Kadehini kaldır on sekiz bir daha kaldır yıkılsın bu temmuz bırak ayaklarına kafesinden çıkar yürek diye taşıdığını köprülerini at gemilerini batır ellerini ellerimin üstüne koy onsekiz sen de bir ıslık uydur devrik ıslığıma ömrümüzü bir suç gibi ayarlamadık mı ağır bir hüküm giyer gibi öleceğiz
İçinde daha çok politik şiirler var. Ben Sana Mecburum şiirinin de yer aldığı aşk şiirlerinden oluşan bölüm 35-40 sayfa kadar. Kitabın açılışındaki Askıda Yaşamak şiirini çok seviyorum. Birkaç şiiri daha sevdim ama çoğunlukla Atilla İlhan şiiri içimde bir şeyleri titretmedi, hissedemedim..
Brnim için başucu kitabı olamayacak kadar modernist ve karmaşık duygular içerikli bir kitap. Küşt olarak ele alınsa da keşmekeş severlere hitab edecektir.
"asıl büyük sarhoş benim uzaktaki ben ki tek damla şarap içmedim ekmeğin beyaz zeytinin siyah olduğunu biliyorum asıl büyük sarhoş benim uzaktaki benim kusturucu sarhoşluğum yoksulluğum
yüzüme bakmasan da yağmura düşürsen de gözlerini gözlerime bakmasan da ne kadar o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor uykularımda nefesinin sıcaklığı o kadar hangi akşam kapımı çalan sen değilsin sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi gözbebeklerimde duran umutsuzlandığım her akşam senin rüzgârın almıyor mu uğultulu yorgunluğumu yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin iyimserliğin
ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum senin için dokuduğum basma ve pazen denizin yeşilinden süzdüğüm balık göğün mavisinden çaldığım kuş senin için felsefe okudumsa iktisat okudumsa gece yarıları boğazım kurumuş içim bir kalabalık sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan senin için okudum geceyarıları
sen beyaz bir kadınsın uzaktaki gözlerin aklımdan çıkmıyor sen beyaz bir kadınsın karanlıkları dinleyen uzaktaki sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda yorgun başını üşümüş yastığına koyuyor musun uyuyor musun"
sen burada bir yabancısın, ağustos çıkmazı, neden kızkardeşlerim, gece buluşması, ben sana mecburum şiirleri de okunmalı.
İlhan'ın şairliğini, belki de her şairde olduğu gibi, inişli çıkışlı bulmuşumdur. Onun bu kitabı ise zayıf ve güçlü şiirleriyle dengelenmişti. Bizi alıp götürüyor sık sık, yine de, özellikle zayıf şiirlerde, imgelem dünyasının sözlüğe muhtaç bölümlerine kadar bizi sokmasını pek tasvip ettiğim söylenemez. Buna büsbütün karşı da değilim ama bazı şiirine olmuş, bazısına olmamış işte. Buna rağmen onun bu çabasında, her zaman yaptığı gibi, detaycılık ve derli toplu olmak özelliğini görüp sempati besliyorum. Sayısı hiç de az olmayan dilediği cümleye uzun ek açıklamaları ise, yine hemen her şairde olduğu gibi, şair kendini beğenmişliğine verebiliriz; ne de olsa dünyanın sırrını söylemiyor ve her şiirinin de güzel olmadığının farkında değil. Toprağı bol olsun. Şiirlerini de tavsiye ederim, mümkünse kitaptaki açıklamalı hâlleriyle.
Ne vakit bir yaşamak düşünsem, sus deyip adınla başlıyorum. İçimsıra kımıldıyor gizli denizlerin. Hayır başka türlü olmayacak, ben sana mecburum bilemezsin.. birine olan ihtiyacı, sevgiyi ve kendi ismini en güzel en başarılı şekilde bu şiirle tanıtmış Atilla İlhan. Şiirinin başarısının, beğenisinin farkında olmuş ki kitabına da şiirinin ismini vermiş, ne güzel etmiş! Anlatımına, betimlemesine hayran olduğum bir yazar olsa da kitabın bazı yerlerinde “ne anlatmış bu ya” dediğim yerler oldu, taaki kitabın sonuna gelene kadar.. benim gibi bazı yerlerinde konuşan kişiler için yazar kitabın sonuna “meraklısına notlar” kısmını eklemiş ve anlamadığımız yerlerin nedenini bize çok güzel ifade etmiş. Tam da Atilla İlhan’a göre bir hareket değil mi?!
...ne vakit bir yaşamak düşünsem bu kurtlar sofrasında belki zor ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden ne vakit bir yaşamak düşünsem sus deyip adınla başlıyorum içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin hayır başka türlü olmayacak ben sana mecburum bilemezsin --o-- ...elimi tutuyorlar ayağımı yetişemiyorum ardından hevesim olsa param olmuyor param olsa hevesim yaptıklarını affettim seninle gelemeyeceğim beni koyup koyup gitme ne olursun.
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun.
Benim buradaki şiirleri tam manasıyla idrak edebilmem için daha yolum var..
"bir gece sabaha karşı en kilitli kapılarım açılacak yalnızlığımdan çıkıp gideceğim ne sensiz kalırsam korkusu ne kitaplarda okuyup altını çizdiklerim ne alkol tutabilecek beni ne ölüm telâşı "