From one of the century's greatest storytellers comes a collection of essays that capture the "spirit of place." Lawrence Durrell's articles about Mediterranean and Aegean islands along with passages from his letters were first published in 1969. This edition, edited by Durrell's friend and bibliographer Alan C. Thomas, comprises letters spanning thirty years, excerpts from his first two novels (neither available in the U.S.), short fiction, and travel essays. "My books are always about living in places, not just rushing through them.... the important determinant of any culture is after all -- the spirit of place".
Lawrence George Durrell was a critically hailed and beloved novelist, poet, humorist, and travel writer best known for The Alexandria Quartet novels, which were ranked by the Modern Library as among the greatest works of English literature in the twentieth century. A passionate and dedicated writer from an early age, Durrell’s prolific career also included the groundbreaking Avignon Quintet, whose first novel, Monsieur (1974), won the James Tait Black Memorial Prize, and whose third novel, Constance (1982), was nominated for the Booker Prize. He also penned the celebrated travel memoir Bitter Lemons of Cyprus (1957), which won the Duff Cooper Prize. Durrell corresponded with author Henry Miller for forty-five years, and Miller influenced much of his early work, including a provocative and controversial novel, The Black Book (1938). Durrell died in France in 1990.
The time Lawrence spent with his family, mother Louisa, siblings Leslie, Margaret Durrell, and Gerald Durrell, on the island of Corfu were the subject of Gerald's memoirs and have been filmed numerous times for TV.
Türkçeye çevrilenlerden okumadığım bir tane Lawrence Durrell kaldığını sanıyor ve hüzünle bekletiyordum kendisini, derken İrem bana bu kitabı söyledi; nedense gözden kaçırmışım - Allahım ne büyük coşku! Kana kana okudum resmen.
Kardeşi Gerald Durrell'ın Korfu Üçlemesi'ni tamamlayıcı bir metin kendisi - zira adı üstünde: "Akdeniz Yazıları". ❤️ Lawrence Durrell'ın hayatı boyunca yazdığı mektuplar, denemeler ve gezi yazılarından Akdeniz'e değenlerini derlemiş arkadaşı Alan G. Thomas. Tabii ki Korfu ile başlıyor metin, sonra Mısır, Rodos, Güney Fransa... Akdeniz'in tuzunu teninde hissediyor insan okurken.
İlk bölümdeki mektuplara özellikle bayıldım, zira ziyadesiyle komikler. Durrell olanca tatlılığı ve huysuzluğuyla anlatıyor da anlatıyor. Bir yandan onunla Akdeniz'in türlü kıyılarını gezerken bir yandan da kendisinin yazım süreçlerini ve sancılarını öğreniyoruz. İskenderiye Dörtlüsü'nü doğurma sürecini, ilk kitap Justine'in umduğunun ötesinde bir başarı kazanmasıyla yaşadığı çocuksu heyecanı ve neşeyi... Güney Fransa'da başlangıçta tuvaleti bile olmayan bir evde yaşarken başlarından geçenleri, sonra orayı kendine yuva yapışını... Durrell'ın peşinden gittiğim Avignon ve Arles, Nimes gibi civar kentleri onun ağzından okumak, bu kentlerle ilk karşılaştığında hissettiği ve benimkilere çok benzer duyguları dinlemek muazzam bir deneyimdi. Keza yine kendisini kovalarken gittiğim Rodos'u da bu sayede bizzat kendisinden dinlemiş oldum, tüm o sokaklar, evler, rüzgarlar, sesler yeniden canlandı kafamın içinde.
Mektuplar dışında bir de denemeler ve gezi yazıları var metinde, bir de ilk romanından uzunca bir bölüm. Bazı denemeler epey... deneysel diyeyim. Ama özellikle gezi yazılarında anlattığı tuhaf karakterler ve yemekler çok ilginçti. Avignon'lu Laura ile bir gazete ilanı üzerinden evlenmeye kalkan muslukçunun öyküsünü mesela hiç unutmayacağım.
Durrell'ın peşinde dünya turum sürecek ve bir sonraki durağım artık Korfu olacak gibi gözüküyor. Bir insan nasıl bunca atmosferik yazar, okuru nasıl koltuğundan kaldırıp havaalanına götürmeyi başarabilir, hala idrak etmekte zorlanıyorum ama bana mütemadiyen bunu yapıyor işte. Teslim oldum artık!
Mekân Ruhu normalde mart ayı boyunca, küçük bölümler halinde okumayı planladığım bir kitaptı. Ancak kitaba başladıktan sonra elimden bırakmakta çok zorladım.
Her ne kadar kapağında belirtilmemiş olsa da kitap Lawrence Durrell’in yakın dostu Alan G. Thomas’ın, Durrell’in dostlarına gönderdiği- ve saklanmış- mektuplarından, kendisinin özel olarak kısıtlı sayıda bastırdığı ufak eserlerinden ya da tekrar basılmamış olan ilk eserlerinden kesitlerle ve çeşitli dergilerde, gazetelerde yayınlanmış denemelerinden, gezi yazılarından yaptığı bir derleme. Bu yüzden de – benim kişisel görüşüm tabii- çok eşsiz. Çünkü gerek yazdıklarından yola çıkarak zihnimde canlanan halinden gerekse Korfu Üçlemesi’nde kardeşi Gerald Durrell’in çizdiği yazar abi profilinden farklı bir kimlikle karşılaştım. Özellikle de hem kitabın ilk bölümünü oluşturan hem de ağırlıklı olarak yazarlığa ilk adımlarını, Kara Defter konusundaki kararsızlığını, İskenderiye Dörtlüsü’nün sancılarını ve sonunda ortaya çıkışına yakından şahit olduğunuz mektuplardan oluşan bölümü okumaktan bambaşka bir keyif aldım. Dürüst olmak gerekirse, mektuplardan sonra, denemeler bölümüne geçtiğimde ilk sayfalarda biraz tadım kaçtı. Çünkü Alan Thomas’ın da yaptığı eklemelerle bu bölüm o kadar doyurucu bir hale gelmişti ki ilk dönem denemelerinde biraz sıkılmaya başladım. Fakat o yüksek coşkudan, normal düzleme inmenin getirdiği dikkat dağınıklığını atlattıktan sonra aslında bu eserlerinde adım adım İskenderiye Dörtlüsü’nün yazımsal şemasını oluşturmaya başladığını; farklı kitaplar arasında incecik bağlar kurmaya başladığını, bir sonrakinde bir anlatıyı farklı gözlerden anlatmaya başladığını fark ettikçe kitapla bağım yeniden güçlendi. Mekân Ruhu, benim Durrell ile ilişkimi değiştiren bir kitap oldu. Ancak şu uyarıyı da eklemeden geçmeyeyim, okuduğunuz kitabın ve yazarın 20. Yüzyılın başında ve sömürge ülkesinde doğmuş bir İngiliz olduğunu aklınızda tutarak okumanız gerekiyor. Sanırım Yunanlar -ve Güney Fransa’da yaşamaya başladıktan sonra değişen fikirlerinden sonra Fransızları da ekleyebiliriz- dışında her millet hakkında ki kendisinin de mensubu olduğu İngilizler dahil her ülke hakkında pek hoş olmayan fikirleriyle karşılaşacaksınız ya da yaşadığı dönemin egemen kadın bakış açısının izlerini de göreceksiniz. Bunları bir kenara bıraktığınızda; hayatı algılama ve yaşama şekline kapılıp gideceğiniz, bir ülkeyi, bir şehri ya da bir denizi böyle büyük bir tutkuyla sevemeden geçen hayatınızın eksikliğine hayıflanacağınız, yaşarken nefret ettiği topraklara nasıl bu kadar güçlü bir anlatıyla yeniden seslendiğine şaşıracağınız, Arjantin’in yaşam şekline ve iklimine duyduğu nefreti iliklerinize kadar hissederek boğulacağınız, kendisinden daha önce tanınan bir kimlik kazanan kardeşi Gerald Durrell’e ya da Yugoslavya günlerinde Tito’ya karşı kazandığı kişisel zaferlerden aldığı çocukça hazza aynı keyifle eşlik edeceğiniz ve asla hayatındaki kadın olmak istemeyeceğiniz ama mutlaka arkadaşı olmalıydım diyeceğiniz bir Lawrence Durrell ile tanışacağınız muazzam güzel bir kitap. Açıkçası İskenderiye Dörtlüsü ve Avignon Beşlisi yeni baskılar yaptığından dolayı bu kitabın da elbet yeni baskı yapacağını düşünüyorum. Okumayı düşünürseniz son bir uyarı, gidip benim gibi kış günü, yaşadığınız ülkenin aralıksız 15 gün süren yağmurlu günlerinde okumayın. Akdeniz hasretinden ve tatil planlarıma yeni duraklar ekleyerek “hepsi nasıl yetişecek” paniğinden tükendim.
This book starts as a collection of letters from different periods of Lawrence’s life when he lived in Crete pre war and southern France post war. I was supposed to read this book prior to going on holiday in lancdoc on the canal de Midi. The language of the writing made you reach for the dictionary and I think I have looked up and possible learned more words reading this than any other book for a long time. Durrell was a cosmopolitan wonder who travelled and wrote about his experience. He seemed to get very close to the people who he lived among and was welcomed into families and communities. Perhaps one of the earliest Francophiles.
Even from this collection of letters and writing you can really appreciate the poetic quality of his writing. Make me want to delve deeper into his works and other “highbrow” writing. Perhaps it could act as an opening back into poetry as he was close to T.S.Elliot. Perhaps one of the most memorable phrase was the "when night undresses all the trees".
Beautiful writing! Durrell shared his deeply personal fascination with the connection between people and the places they inhabit in such vivid and poetic language. Through his writing, Durrell explored how landscaping shaped the cultures and identities of the people. Although the book was written in 60s, it is still as relevant as today. I am amazed about Durrell's master writing style to translate observations and feelings into the most beautiful prose so readers can really tag along to join the sensational ride!
My favorite quote:
Taken in this way travel becomes a sort of science of intuitions which is of the greatest importance to everyone—but most of all to the artist who is always looking for nourishing soils in which to put down roots and create. Everyone finds his own “correspondences” in this way—landscapes where you suddenly feel bounding with ideas, and others where half your soul falls asleep and the thought of pen and paper brings on nausea. It is here that the travel-writer stakes his claim, for writers each seem to have a personal landscape of the heart which beckons them.
The book was edited by Lawrence Durrell's close friend Alan Thomas. The book begins with a collection of letters from various places that Lawrence Durrell was living to Thomas and other friends. This section gives a sense of his friendships, but less about the place. It moves on to his other writings. I found the ones that included short stories or sections of novels to be rather poor and I found myself mostly skimming those sections. Finally, several essays on place and travel and descriptions of different places around the Mediterranean for travel magazines are excellent in how well they bring out these concepts or places. In all, a mixed bag.
Para muy fans. Contiene algunas cartas interesantes y una selección de primeros trabajos que no están disponibles en ningún otro sitio. Los ensayos de viaje finales son quizá, quien lo iba a decir, la parte más floja del libro.
It was as though Mr. Durrell was living my life right now. Just exchange one place for another, one nationality (or maybe 2 in his case) and you have it. Life in the Foreign Service. This is a man who truly enjoyed wherever he landed (mostly) and writes well about Greece and about France. I really enjoyed it.