Ben dinledikçe onlar anlatıyorlardı. Parasızlık çekiyorlardı, çocukları üniversiteyi kazansın istiyorlardı, işlerinden kovuluyorlar, birbirlerine kazık atıyorlar, ihbar ediyorlar, çalıyorlardı; kimileri kaçaktı, kimileri şantaj yapacak malzeme arıyordu, birbirlerini dolandırıyorlar, her yenilginin acısını daha büyük bir kötülük yaparak çıkarmaya çalışıyorlardı. Karıkocalar birbirlerinden gizli, bu çöplükten kurtulmanın yolunu arıyorlardı.
Ayfer Tunç’un daha önce Aziz Bey Hadisesi ve Taş-Kâğıt-Makas kitapları içinde yer alan kısa öyküleri, Kırmızı Azap’ta bir araya geliyor, birbirini bütünlüyor. Hayatın damaklarımızda bıraktığı buruk tat, yazarın edebiyattaki ilk durağı olan öykülerinde de incelikle işleniyor.
Kırmızı Azap, Ayfer Tunç’un 25 yıllık yazarlık birikiminin en önemli köşe taşlarından biri.
Erenköy Kız Lisesi'nin ardından İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Üniversite yıllarında çeşitli edebiyat ve kültür dergilerine yazılar yazmaya başladı. Edebiyat üzerine ilk yazılarını 1983 yılından itibaren çeşitli dergilerde yayımladı. 1989 yılında gazeteciliğe başladı. Sokak dergisinde, Güneş ve Yeni Yüzyıl gazetelerinde çalıştı. 1989 yılında "Saklı" başlıklı öyküsüyle Cumhuriyet gazetesinin verdiği Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü kazandı. 1999-2004 yılları arasında Yapı Kredi Yayınları'nda yayın yönetmeni olarak çalıştı. 2001 yılında yayımlanan Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek başlıklı yapıtı, 2003 yılında altı Balkan ülkesinin katılımıyla düzenlenen Balkanika Ödülü'nü kazandı ve altı Balkan diline çevrilmesine karar verildi. 2003 yılında Sait Faik'in öykülerinden hareketle yazdığı Havada Bulut başlıklı senaryosu filme çekildi ve TRT'de gösterildi. Aliye ve Binbir Gece dizilerinin senaryo ekibinde yer aldı.
Eserleri
* 1989 - Saklı, Cem Yayınları, 1989, Öykü * 1992 - Kapak Kızı, Simavi Yayınları, 1992, Roman * 1995 - İkiyüzlü Cinsellik, Altın Kitaplar, 1995, Araştırma (Oya Ayman ile) * 1996 - Mağara Arkadaşları, Yapı Kredi Yayınları, 1996, Öykü (ISBN 978-975-3635-16-5) * 2000 - Aziz Bey Hadisesi, Yapı Kredi Yayınları, 2002, Öykü (ISBN 978-975-3635-68-4) * 2001 - Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek, Yapı Kredi Yayınları, 2004, Yaşantı (ISBN 978-975-0806-63-8) * 2003 - Taş - Kağıt - Makas, Yapı Kredi Yayınları, 2004, Öykü (ISBN 978-975-0806-85-8) * 2006 - Evvelotel, Can Yayınları, 2006, Öykü (ISBN 978-975-0706-30-1) * 2007 - Ömür Diyorlar Buna, Can Yayınları, 2007, Yaşam Dizisi (ISBN 978-975-0707-77-3) * 2009 - Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, Can Yayınları, 2009, Roman Dizisi (ISBN 978-975-0710-24-7) * 2010 - Yeşil Peri Gecesi, Can Yayınları, 2010, Roman Dizisi (ISBN 978-975-0712-18-0) * 2011 - Suzan Defter, Can Yayınları, 2011, Roman Dizisi (ISBN 978-975-0712-97-5) * 2014 - Dünya Ağrısı, Can Yayınları, 2014, Roman Dizisi (ISBN 978-975-0719-28-8) * 2018 - Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura, Can Yayınları, 2018, Roman Dizisi (ISBN 978-975-0736-80-3) * 2020 - Osman, Can Yayınları, 2020, Roman (ISBN 978-975-0745-52-2)
Senaryo Düş, Gerçek, Bir de Sinema (1995) Usta (2008) 72. Koğuş (2011)
Taş kağıt makas kitabını okumadığım için kitabın büyük kısmı yeni hikayelerden oluşmuş oldu benim için. Kaptan gemide kaçak yolcu var kitabına verdiği öyküyü de eklemiş buraya Ayfer hanım, son iki hikaye hariç bariz bir kış ve ağır depresyonlu erkek teması gördüm ben. Ayfer Tunç okumak gerçekten büyük mutluluk, hikayeler ne kadar dramatik ya da mutsuz olursa olsun.
Kırmızı Azap’ta okuduğum öyküler daha önce okuduklarıma hiç benzemiyor. Günlük hayatta karşılaşılması zor karakterler, inanılması güç olaylar ve tesadüflerle ince ince işlenmiş olaylar örgüsü insanı adeta kitaba hapsediyor.👌 Okurken içinizdeki umudu güçlü tutmak istiyor, herşeyin yoluna gireceğine inanıyorsunuz ama bazı insanlar için yaşananların sonu maalesef çıkmaz sokak ve sonsuz karanlık. Kitaba adını veren Kırmızı Azap adlı öykü, roman ve öykülerde okuduğumuz karakterlerin ağzından yazılmış, bu sebeple onları daha önce hiç bakmadığımız bir gözle görmemizi sağlıyor. Bir de Fehime adında bir öykü vardı ki...Okurken âhlar dilimde kurudu kaldı. Güçlü Ayfer Tunç edebiyatı, muazzam kurguda ve orijinallikte öykülerle bir araya gelerek sarsıcı bir kitap ortaya çıkmış.
Ayfer Tunç’un Aziz Bey Hadisesi ve Taş-Kağıt-Makas öykü kitaplarında yer alan Suzan Defter ve Aziz Bey Hatırası öyküleri öylesine ünleniyor ki ikisi de ayrı kitaplar olarak basılıyor. Kırmızı Azap bu kitaplardan kalan öykülerin toplandığı kitap. Ayfer Tunç edebiyat türleri arasında ayrım yapmayan bir yazar ama iyi bir hikâyenin her zaman romanı yeneceğini de düşünüyor. Bu kitaptaki öykülerin hele hele “Mikail’in Kalbi Durdu” öyküsünün pek çok romanı nakavt edeceğine eminim.
Can acıtmaya devam ediyor Ayfer Tunç yine öyküleriyle.... Ortam ve karakter betimlemelerini o kadar yoğun vermiş ki, dibine kadar acının içinde boğulun demiş sanki... İlk öykülerini daha çok sevdim, sonlara doğru ya sıkıldım ya da benlik değildi...
Hikayelerinden çok romanlarına aşığım galiba ben yazarın...
Yazarın daha önce Evvelotel-Saklı adlı öykü kitabını okuduğumda romanlarının daha başarılı olduğu yargısına varmıştım ama çok yanılmışım. Bütün öyküleri çok güzeldi ve özellikle Fehime'de içim cız etti. İyi öykü okumak isteyenler kaçırmasın :)
Okurken o kadar daraldım ve bir hikayede (Fehime) o sarsıldım ki duygusal açıdan zorlandığım için dört yıldız vereyim dedim ama yine beş yıldıza gitti elim çünkü gerçekten bir edebiyat harikası. Psikolojik açıdan da güçlü hikayeler. O yüzden zaten okumadan önce hazırlıklı olmak ‘gül bahçesi vaat edilmediğini’ bilmek gerekiyor. Hepsi çok güzel ama ben en çok Mikail’in Kalbi Durdu’yu sevdim. Yapacağım alıntı ise Soğuk Geçen Bir Kış hikayesinden; Yaşlandığını hissettiği günden beri, vücudunu nereye gitse peşinden gelen, manasız bir sevgiyi ona vermek için çabalayan bir köpek gibi görüyordu. Acıktıkça, susadıkça, üşüdükçe vücuduyla didişiyordu. Ama elemle geçmiş yılların kuruttuğu zavallı ruhu için bu vücut, halden hiç anlamıyordu
Esaret öykülerini bir araya toplanmış, sevginin-fikirlerin esaret haline geldiği, kapana kısılan, köksüz karakterlerin hikayeleri. Güçsüzlerin karşısında güçlülerin, güçlü görünmenin hikayeleri. Hikayelerin dili aynı, dramatik bitişler basit kurgu olduğunu, hikaye yazımına başlangıç olduğunu düşündürdü. En güçlü bulduğum hikayeler Kırmızı Azap ve Taş-Kağıt-Makas. Gerisi okunmayadabilir.
Seçilmiş 9hikaye: 1. Kadın hikayeleri üzünden - farklı cinsel arzular heyecan arayan evli bir adamın ezilmişliği 2. Soğuk geçen bir kış - karısından 2 sn dahi ayrılamayan adam - kadının evi ateşe vermesi - yılların psikolojik baskısı 3. Kar Yolcusu - trende kapana kısılan kaçan bir kadının - güvenli bir kulübe bulması - tekrar kapana kısılması ve ölümü göze alanı kaçışı - adamın kurtlarla geride kalışı 4. Mikail’in Kalbi Durdu 5. Kırmızı Azap : Delikanlı-noter- bir kadın (delikanlının tacizi yine) en iyi hikayelerden biri, kurgu iyiydi düşündüren / var olmamak endişesi / birkaç satırlık bir varoluş yerine, hiç var olmamayı tercih eden delikanlı gitmiş, yerine hikayede var olabilmek için her türlü kişiliğe razı olan, zavallı biri delikanlı. 6. Kaybetme Korkusu - babası ve Kızı yapışık / avlu hikayesi. Sevmenin insanı böyle var edebileceğine inanmazdım, Sevmenin yokluğu fikrinin bile insanı yok edebileceğine de. (Özet ve belki kitabın da özeti) S110 7. Taş - Kağıt - ✂️ oyuncular- oyunun bokunu çıkaranlar. 8. Fehime - vapur - çocuk tacizi 9. Yük - Yılların yükü bir konuşmayla çözülüyor
This entire review has been hidden because of spoilers.
“Ben dinledikçe onlar anlatıyorlardı. Parasızlık çekiyorlardı, çocuklar üniversiteyi kazansın istiyorlardı, işlerinden kovuluyorlar, birbirlerine kazık atıyorlar, ihbar ediyorlar, çalıyorlardı; kimileri kaçaktı, kimileri şantaj yapacak malzeme arıyordu, birbirlerini dolandırıyorlar, her yenilginin acısını daha büyük bir kötülük yaparak çıkarmaya çalışıyorlardı. Karıkocalar birbirlerinden gizli, bu çöplükten kurtulmanın yolunu arıyorlardı.” Buruk belki de acı yüklü öykülerinin dimağımda bıraktığı ince sızıdan bilirim…. Sahici hikayelerin sihirbazı Ayfer Tunç.
okuduğum en iyi ayfer tunç romanı sıralamasında yeşil peri gecesini geçmiş ikinciliğe yükselmiştir. En en güzel hepsi çok güzel. böyle dili sakız gibi ağzında çiğnemesi çok güzel. mikailin kalbi durdu.
İstisnasız her öykünün ilk birkaç sayfasında öyküye adapte olamadığımı hissedip sonra nasıl olduğunu anlamadan sayfaların içine çekiliverdim. Ancak karantina dönemi için biraz ağır bir okuma diyebilirim, resmen ruhum sızlıyor.
İlk öykü o kadar çarpıcıydı ki öykü bittikten sonra kapağı kapadım ve içimin durulmasını bekledim. Gözlerim dolmuştu.
Öykü kitaplarında böyle bir şey var. Çok etkilendiğiniz hikayelerden sonra kitaba devam edemiyorsunuz. Yediğiniz tokatın etkisinin azalmasını beklemeniz gerekiyor.
Kitapta beni en çok etkileyen hikayeler aşklarından ölen kadınların hikayeleri oldu. İlk öykü Kadın Hikayeleri Yüzünden ve altıncı öykü Kaybetme Korkusu en çok etkilendiğim öyküler. Bu karın haricinde Fehime isimli öykü de hem biçimsel hem hikayesel açıdan aklımdan çıkmayacaklardan.
"O günden sonra uykuyu kaybettim. Buna huzuru kaybettim de denebilir. (...) Neden kesintisiz, tatlı ve huzurlu bir uyku uyuyamıyorum? diye sordum kendime. Hemen cevapladım: Çünkü suçluyum." (s. 59-60) "Onu aşk rekabeti değil başına gelen küçük akisilikler mahvetti. Ben uyuyarak onu unuttum." (s. 65)
Kitaba da adını veren Kırmızı Azap öyküsü, bir yazarın eserini çıkartmaya çalıştığı süreci, yazarın bu süreçte kendisiyle ve karakterle yürüttüğü ilişkiyi analiz ediyor. " Aramızda adeta tanrısal bir denge vardı. (...) Onun beni yaratması durumunda ben de onun varoluşuna katkıda bulunacaktım." (s. 76)
"Galiba ben bu kadının ölümüne aşık oldum." (s.88)
"İtirafı açık ve berraktı, başkasına aşık olduğu için karısı onu cezalandırmış." (s.120) Bu alıntıyı özellikle not aldım çünkü NBC'nin Bir Zamanlar Anadoluda filminin savcı sahnesindeki repliğe benziyor: "Ya doktor, bir insan bir başkasını cezalandırmak için kendini hakikaten kendini öldürebilir mi doktor? Olabilir mi böyle bir şey yani? Ha?"
"Sonra aramıza hayat girdi." (s.123)
"Öyle kolay değildir dürüst olmak (...) dürüstlük bazen gerçeğin düşmanı olabilir. (s.146)
Ayfer Tunç'un bu güzel öykü kitabı, genel olarak 1996 yılı ve sonrasındaki 6 seneye yayılan dönemde yazdığı öykülerinden oluşuyor. Son hikaye ise 2012 yılına ait.
Ayfer Tunç'un insan karakteri, iç konuşmalar üzerine yazdığı kısımları Yeşil Peri Gecesi'nden bu yana severek okuyorum. Bu hikayelerde de yine bu güzel anlatımı mevcut.
Kitaba adını veren hikaye, klasik roman ya da hikaye kahramanlarından yola çıkılarak farklı bir dille anlatılmış ancak ben çok sevdiğimi söyleyemem. Mikail'in Kalbi Durdu ve Kaybetme Korkusu benim de en sevdiğim öyküler oldu bu kitapta. Dikkatimi çeken ise genel olarak kendini öldüren kadınların hikayelerdeki ağırlığı idi. Ayfer Tunç özellikle mi bu kitapta bu tarz öyküleri birleştirmek istemiş acaba diye düşündürttü bana. Bir gün öğrenme şansım olur ise bu yoruma da eklerim.
En etkilendiğim ve hatta buraya da eklemek istediğim cümleler ise Taş -Kağıt - Makas adlı hikayeden geliyor: "Biz aklı yuvasından hiç oynamadan duranlar, gerçek gerçekliğini, hayal hayalliğini bilsin isteriz. Gerçeklik, varlığından kimi zaman şikayetçi olsak da, izin verdiğimiz ölçüde ve kontrolümüz altında bozulmalıdır."
Kadın Hikayeleri Yüzünden: Neden insan insanı hırpalar, kırar, döker? “Kemikli bir kadındı karım. Evet, güzel değildi ama kalbi olan bir kadındı. Ben yok sandım.”
Soğuk Geçen Bir Kış: Sevgisizlik insanı bitirir.
Kar Yolcusu: Yalnızlık ve insansızlık insanı vahşileştirir.
Mikail’in Kalbi Durdu: İnsan ihtiraslarının kölesi olur. Başkalarının mutsuzluğunda boğulabilir. “.. keşke onu sevseydin dedi. Sevmedin, beni mahvettin.”
Kırmızı Azap: Hayat seçimlerden ve onların sonuçlarını yaşamaktan ibarettir.
Kaybetme Korkusu: İnsan korkularıdır.
Taş- Kağıt- Makas: Kaybetmekle kalmıyoruz, kaybedişlerimizle başkalarını da yakıyoruz. “ Anneyok, babavaryok büyümüş bir adamın temel meselesi, büyük doğmuşluğun acısı, çocuk olamamış ama çocuksu kalmışlığın yaraladığı hayat.”
Fehime, Yük: Yaşanması muhtemel olduğunu düşündüğünüz anda içinizi sızlatan hikayeler.
Kitabın Ayfer Tunç'un iki kitabının içindeki seçme kısa öykülerden oluştuğunu ne yazık ki kitaba başladıktan sonra fark ettim. İlk başlarda kızdım, kandırılmış gibi hissettim. Ama öyküleri öyle güçlü ki, karşı koyamıyorum, içine çekiyor insanı. Ve öfke de diğer tüm gündelik telaşlar da siliniyor.
9 öykü yer alıyor kitapta. Türk edebiyatının bence en iyi iki öyküsünü barındırıyor bu kitap. Biri 'mikail'in kalbi durdu' öyküsü biri de 'kaybetme korkusu'.
Birinde kahraman Mikail birinde süsen... Her ikisinin de ortak noktası hepimiz kadar hayatlarının akışına kapılıp kontrolü kaybetmeleri belki de.
Mikail şanssızlığı ile göklerin çarı gibi yükselirken süsen tutanamayışıyla bizi de beraberinde yere çarpıyor.
hikayelerin hepsi birbirinden karanlik oldugu icin yazin okumayi tavsiye etmeyecegim bir kitap. ama soguk gecen bir kis icin mukemmel olurdu bence. zaten hikayelerin cogu da neredeyse ayri bir karakter gibi bilinc kazanmis sert kis mevsiminde geciyor. benim sahsi favorim kar yolcusu oldu. bence kar yolcusu diger hikayelere kiyasla biraz daha farkli bir son vermis kadin karaktere, kendi bagimsizligini ilan edebilmesi gibi. diger hikayelerde ise aldatildiktan veya yari yolda birakildiktan sonra intihar eden kadin karakter sayisi goze carpacak kadar fazlaydi. tesaduf mudur merak ediyorum. genel olarak ben cok begendim, insani okuduktan sonra soluklanmaya muhtac birakan turden hikayeler.
Şaşırtıcı bir yetenek. Sadece karanlık olduğunda epey ilgi çekici olmakla beraber Fehime öyküsüyle rahatsız edici çizgisini aşıyor ve benim açımdan uzak durulması gereken kitaplar listesine geçiyor. Bu kadar üzülmek gerekmiyor bir kitabı okurken. Dolayısıyla filmler gibi kitaplara da bir uyarı konulması gerektiğini düşünüyorum. Diğer öykülerde karakterlerin obsesyonları, davranış biçimi problemleri, derinlikleri heyecan verici. Hikaye kurgularında aile içi psikolojik etkiler, varoluşçu temalar, meta postmodern yaklaşımlar kullanılmış.
Kitabın içindeki ilk 4 öykü; - Kadın Hikayeleri Yüzünden - Soğuk Geçen Bir Kış - Kar Yolcusu - Mikail'in Kalbi Durdu, Aziz Bey Hadisesi kitabının içerisinde yer alan öyküler. Nedenini anlayamadım. Kitap toplam 9 öyküden oluşuyor.
Ayfer Tunç çok iyi bir öykücü, ne anlatırsa, ne yazarsa kendinizi o hikayeleri karşıdan izliyor gibi hissediyorsunuz. Kırmızı Azap'taki hikayelerin hepsi insanda bir burukluk bırakıyor. İç açıcı hikayeler değil ama hepsi günümüzden, gerçeğimizden birer kesit.
Kitabın adı (aynı zamanda öykülerden birinin adı) hikayelerin nasıl bir ruh halinde olacağının ipucunu veriyor. Öykülerden mutlu bir son beklemeyin ve öykülerin sonunda kan tadı (en azından hissiyatı), bıçak kesiği, boğaz kuruluğu, mide bulantısı vb. duygusal ve fiziksel semptomlara kendinizi hazırlayın. Ayfer Tunç’un en uzun isimli kitabındaki üslubundan çok farklı olması da ayrıca kendisine tekrar hayran bıraktırdı.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Ayfer Tunç'un bütün eserlerini okuma serüvenimin üçünü kitabıydı. Aziz Bey Hadisesi adlı uzun öykü ve Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi adlı romandan sonra bu kısa öyküler de benim için Tunç'un ustalığına bir kanıt oldu. Severek okudum kitaptaki her bir öyküyü. Tek tek değerlendirecek olsam en fazla "iyi öyküler" ve "çok iyi öyküler" olarak ikiye ayırabilirim. Hepsi birbirinden güçlü metinlerdi.
İçinde 9 hikayenin yer aldığı kitapta her bir hikaye biribirinden güzeldi.Yazarın bu kitabı da en sevdiklerim arasına girdi bile.Aranızda yazarla tanışmayanlarınız varsa,bir an önce bir kitabını edinip okuyun derim çünkü kendisinin,hem yazı dili,hem kitaplarında konuyu işleyişi açısından Türk Edebiyatının en büyük kazançlarından biri olduğunu düşünüyorum.
Kitapta yer alan dokuz öyküden ilk dördünü çok sevdim. Özellikle “Kadın Hikayeleri Yüzünden” ve “Mikail’in Kalbi Durdu” çok etkileyici. Ama diğer öyküler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Zaten bu yüzden bu kitap benim için üç yıldız.
Ayfer Tunç’un romanlarını daha çok beğeniyorum.Hikayelerinin bazıları çok etkileyici evet ama sürekli okumak yorabiliyor duygusal olarak.Başka bir kitapla birlikte arada okumak bana daha iyi geliyor.🙂
Avlu, Tas Kagit Makas ve Yuk etkileyici.. Ayfer Tunc’a anlatimina olan hayranligim ayri bir konu ancak hikayeler cok depresif. Mutsuz aninizda okumayin derim.