Bu kitapta, Türkiye'de demokrasiye geçişin ilk adımlarının atıldığı 1930'lardan 1960'taki ilk askeri müdaheleye kadar olan dönemin öyküsünü bulacaksınız. Türkiye'nin bu en tartışmalı döneminde yaşanan siyasi kavgaları, Demokrat Parti'nin doğuş, yükseliş ve çöküşünü, 27 Mayıs girişiminin gelişme sürecini ve iç pazarlıklarını, ilk defa bu süreçte rol almış kişilerin ve tanıkların anlatımlarıyla okuyacaksınız.
Mehmet Ali Birand is a liberal Turkish journalist, political commentator and writer.
He began his journalistic career by writing in the Milliyet newspaper. In 1992 he joined Show TV and presented the news. Birand began hosting a political show titled The 32nd day which was first on Show TV and then moved to CNN Türk. He also presented the daily news on CNN Türk. Presently he works at Kanal D where he hosts the news.
Birand is also the author of several books including 30 Sıcak Gün, Diyet, Türkiye’nin Avrupa Macerası, 12 Eylül 04.00 and Emret Komutanım.
He is also member of Galatasaray board and uncommitted governance council.
Soluksuz okudum. Ülkemizin yakın tarihine hep ilgi duydum. Tıpkı daha eski tarihlerine duyduğum gibi. Özellikle ülkemizin 'Demokrasi Serüveni' hep ilgi çekici bir alandı. Neredeyse 10 senede bir ordunun 'ayar' çektiği bir demokrasi neler yaşıyordu arka planda? Bu belgesel kitap o dönemi yaşayıp hazırlandığı dönemde hayatta olanlarla yapılan görüşmeleri içeriyor. Objektif kalınmaya çalışıldığını düşünüyorum. Bazı bölümlerde gazeteciliğin gerektirdiği yorumlar yapılmış ve bu benim için değerli idi. 1960 darbesinin belki de baş mimarı olan Cemal Madanoğlu'nun darbeye dair his ve düşünceleri beni çok şaşırttı. O dönem istedikleri tek şey Demokrat Parti'yi yıkmak. Bunun ötesini hiç ama hiç düşünmemiş, tasarlamamışlar. Yani ihtilal sonrası yönetim nasıl olacak, kim ne iş yapacak hiç konuşulmamış. Yine ilgi çekici diğer kısım ise DP'nin yaşadığı güç zehirlenmesinin çok saçma boyutlara ulaşmış olması. İnönü’nün kalesi diye Malatya'yı ikiye bölüp Adıyaman şehrini kurmak ve yine kendisine çok az oy çıktığı için Kırşehir'i bir gecede ilçe yapmak. Bunlar siyasi hırsların ne derece komik kararlara sebebiyet verebileceğini bana bir kez daha gösterdi. Son olarak idamla ilgili infazların uygulanmamasını dilerdim. Son ana dek idamların yapılmaması için uğraşan insanlar olmuş olsa da maalesef bu siyasi idamlar gerçekleşmiş. Demokrasimizin ihtiraslı yılları için derli toplu bir kitap ve belgesel olduğunu da ekleyerek tamamlayayım. Birçok farklı okumanın önünü açacaktır. Misal ben Celal Bayar'ın anılarını satın aldım bile. :))
Tek partili rejimden darbeye ve sonrasında yaşanan yargılama süreçlerini kronolojik sırayla çok güzel bir şekilde açıklayan bir kitap olmuş. İçinden çıkan belgesel cd si ile de, Türkiye siyasi tarihine ilgi duyanlar için harika bir kaynak. Okurken kesinlikle bilmediğim pek çok detayı öğrendim. Sadece Menderes ve DP'nin, halkın büyük desteğini görmüş ve ciddi bir farkla seçilmiş olmasına rağmen zaman içinde halk desteğini kaybedip darbeye kadar gelinen noktada yapılan hatalara yer verilse de bunun çok daha boyutlu şekilde ele alınmasını beklerdim. Örneğin; partinin o dönemdeki yanlışlarından biri olan, yol yapılması vb. sebeplerle yıkılan veya zarar verilen pek çok tarihi bina konusu da özellikle yer verilmesini bekleyeceğim bir konuydu. Yine de kesinlikle okunması gereken bir kaynak.
Demokrasi vizyonu bu kadar açık ve netken, sözde bu kadar çok isteniyorken, görünüşte herkesçe isteniyorken, vizyona ulaştırması gereken misyon, vizyona sırtını dönmüş tam tersi istikamete doğru koşarak gidiyor koşarken bir yandan demokrasi türküleri tutturuyor.
Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti için demokrasi ama demokrasi söylevi veren iktidarın kendi görüşünden olmayanlara karşı görüş ayrılığına tahammül yok..
"Deneyimli demokrasilerde en yapılmayacak, en düşünülmeyecek şeyler, yapılmaya düşünülmeye başlanmıştı....ülke soluk soluğa 'geliyorum' diyen bir ihtilale doğru koştu"
Demokrat Partinin özellikle iktidarının son günlerindeki bütün kararları bana George Orwell'in efsane kitabı Hayvan Çiftliği'ndeki şu cümleyi hatırlattı, "Bütün hayvanlar eşittir yalnız domuzlar diğer hayvanlara göre daha eşittir"
"Şartlar tamam olunca milletler için ihtilal meşru bir haktır."
Ya sonrası...
Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti için demokrasi ama demokratik yollardan olmasa da önce şu geçmişten kalanları temizlemek gerek. "Düşükler" için demokrasiye gerek yok onları temizleyeceğiz yeni bir sayfa açacağız. Onların yargılanmasına bile gerek yok. Onların sadece suçlu olması gerekiyor çünkü eğer onlar suçlu değilse bu demektir ki onları tutuklayanlar suçlu bulunacaktır.
"Süngüyle iktidara gelinir, ancak üstüne oturulmaz."
Demokrasi ama bunu demokratik yollarla değil.
1961'de İmralı'da gerçekleştirilen infazlar idam değil, cinayettir. Demokrasi uğruna demokrasinin katlidir.
Tarihin tekerrürden ibaret olduğunun kanıtıdır.
"Mustafa Kemal Paşa bana demişti ki; 'İsmet, bu kadar adam aştık. Bu astıklarımızın yemedikleri nane, çıkarmadıkları kepazelik yoktu. Ama şimdi bunların butun rezaletleri, kepazelikleri unutuldu ama asıldıkları unutulmadı."
Gerçekleştirilen bu infazların toplumda yarattığı travmanın ölçülmesi zor sonuçlarının, infaza sebep gösterilen savların sonuclarından çok daha büyük olabileceği kanısındayım.
Sonunu bildiğiniz bir cinayet romanı olmasına rağmen okumak cok daha fazla cesaret gerektiriyor.
1946'da Tek partili dönemden çok partili döneme geçiş DP Demokrat partinin kuruluşu ile başlayacaktır. Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan DP'nin kurucuları olacaktır. CHP iktidari ve milli şef İnönü 1950 yılında seçimleri büyük farkla DP'ye kaybedeceklerdir. Böylece 27 yıl süren tek partili CHP iktidarı son bulacaktır. İktidarda geçen yıllarda DP ve Adnan Menderes güçlenmeye devam edecektir. Ve aynı zamanda iktidar sarhoşluğuna da düşeceklerdir. Bu sürece paralel olarak da Silahlı kuvvetlerde muhalif bir grup yavaş yavaş örgütlenmektedir. 1960 lara doğru ülkede ki iç karışıklık arttıkça ekibin ihtilal kararlılığı artacaktır. Sonuçta daha önceden planladığı üzre 27 Mayıs 1960 da silahlı darbe olur. Sonrasındaki süreçte de hemen oratlık sakinleşmeyecektir. Yassı adada askeri mahkeme tüm DP yargılanacak ve Celal Bayar ile Menderes dahil birçoğu idam cezasına çarptırıalcaktır sonunda sadece Menderes ile birlikte Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'da idam edilecektir.
"Toplumlar, altı dibine kadar açılmış ateşte kaynatılan su gibidirler. Isı arttıkça buhar dışarı çıkmaya çalışır. Delik bulamazsa kapağını fırlatır. İşte demokasilerin en güzel yanı da budur. Demokrasinin kuralları iyi işletildiğinde bir supap görevi yaparlar. Kapağı patlatmadan sıkışmayı yok ederler." sf. 109
Tarih hep tekerrurden ibaret. Gecmis hatalardan , yanlis politikalardan hic ders alinmiyor. Sanki hep yerimizde kaliyoruz hic ilerliyemiyoruz. Soluksuz okudum . Bugun geldigimiz noktada gelecekten hic umitvar degilim ne yazikki
"Bu kitap, tek çözümün sertlik değil, uzlaşı, hoşgörü olduğunu; askeri müdahale değil, demokrasi ve temel özgürlükler olduğunu anlatıyor" 2025, ana muhalefetin önde gelen üyelerinin, gazetecilerin, öğrencilerin her gün birbiri ardına gözaltına alındığı, tutuklandığı, adil yargılamadan uzak, ve sözümüna insan hakları, adil yargılanma edebiyatı yapan batılı devletlerin kör, sağır, dilsizi oynadığı bir dönemde fazlasıyla iç geçirerek okudum.