Emniyet Teşkilatının efsanevi ismi, Susurluk sürecinde cesur duruşuyla gerçek bir kanun adamı tavrı gösteren Hanefi Avcı yine doğru bildiklerini söylemeye devam ediyor. Ucunun kime dokunduğuna bakmadan, yalnızca ülkesine karşı vicdani sorumluluğunu yerine getirmek için son dönemde yaşananların iç yüzünü kamuoyuna açıklıyor.
Kitap iki bölümden oluşuyor. Devlet başlıklı ilk bölümde, yıllarca devlete hizmet etmiş bir güvenlik görevlisi olarak geçirdiği fikirsel dönüşümü, bu dönüşüme neden olan olayları okurlarla paylaşıyor. Bu fikirsel dönüşümün sonucunda Avcı artık, uzun yıllar mücadele ettiği, sisteme muhalif grupların demokratik ve sağlıklı bir sistemin olmazsa olmazı olduğuna, farklı fikir ve düşüncelerin topluma zarar değil, ancak bir zenginlik katacağına, güvenlik sorununa indirgenen Kürt sorununun ancak demokratik hak ve özgürlükler alanının genişletilerek siyasi yollarla çözümlenebileceğine ve ordunun batılı ülkelerde olduğu gibi siyasetin dışında kalarak güçlü bir ordu olabileceğine inandığını açık yüreklilikle ifade ediyor. Avcı, bu kitabı yazmaktaki önemli amaçlarından birinin, böyle köklü bir değişim yaşamasına neden olan mesleki tecrübelerini aktararak, çok geniş bir kriminal yelpazede çalışmış olmanın verdiği donanımla kendinden sonra geleceklere yol göstermek olduğunu belirtiyor.
Cemaat başlıklı ikinci bölümde ise Avcı devletin çeşitli kurumlarına nüfuz etmiş cemaat yapısının son zamanlarda meydana gelen olaylardaki (özel yetkili mahkemelerin sürdürdüğü tahkikatlardan, telefon dinlemelerine, vs.) rolünü ortaya koyuyor. Cemaatin polis, ordu, MİT, jandarma, yargı ve diğer devlet kurumları içerisinde ayrı bir hiyerarşik örgütleme kurarak ve bu teşkilatların sistemlerini bozarak çalışmalarını engellediğinden, üstüne üstlük bu teşkilatların personeli arasında ayrım, güvensizlik ve düşmanlık yaratarak kurumları içerden ve tamir olunmaz biçimde yaraladığından bahsediyor. Bugün özellikle özel yetkili mahkemelerce yürütülen tahkikatların, arka planda cemaatin talimatı ile Emniyet İstihbarat Şubesindeki unsurları ve cemaate bağlı savcılar desteği ve zorlaması ile yürütüldüğüne, yürütülürken hukuksuz işlemlerin yapıldığına dair ciddi emareler olduğunu iddia ediyor. Tüm bu iddialarını, delilleriyle sağlam bir zemin üzerine inşa ediyor.
Avcı kitabın başlığında iki metafor kullanıyor; bunların devlet görevlilerinin, belli bir ideoloji etrafında örgütlenmiş grupların ve genel anlamda toplumun zihniyetini tanımlayabilmek için ne kadar isabetli bir biçimde seçilmiş olduğunu kitabı okuyup bitirdiğinizde anlayacaksınız. Görünen değil, perde arkasındaki gerçekleri merak ediyorsanız Emniyet teşkilatının güvenilir ve öncü ismi Hanefi Avcı’nın dürüst ve cesur sesine kulak verin! (kitapyurdu)
1956 yılında Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinin Karabıyıklı köyünde dünyaya gelen Hanefî Avcı, öğrenim yaşamına doğduğu köydeki Kara bıyıklı İlkokulunda başladı. Ortaokulu Gaziantep’teki Karşıyaka Ortaokulunda, liseyi ise Ankara’daki Polis Kolejinde bitirdi. Ardından Polis Enstitüsünde eğitimine devam etti ve bilahare Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1980 yılında mezun oldu. Polis Akademisinden mezun olduğu 1976 yılından 1984 yılma kadar Mersin ili Gülnar ve Mut ilçe Emniyet Komiserliği ve Mersin Terörle Mücadele Şubesinde görev yaptı. 1984 yılında Güneydoğu’da artan terör olayları sonrası Diyarbakır İstihbarat Şubesine atandı. Burada 8 yıla yakın görev yaptıktan sonra 1992 yılında İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü görevine atandı. 1996 yılındaki terfisi sonrası İstihbarat Daire Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Susurluk olayları sonrası TBMM Araştırma Komisyonunda Terörle Mücadele adı altında güvenlik kuvvetleri içerisinde çeteler oluşturulduğunu ifade etmesi hakkında davalar açıldı. Tahkikatlara uğradı. Basına yaptığı açıklamalar üzerine açığa alındı. Devletin gizli bilgilerini temin etmek ve açıklamak suçlarından Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesince tutuklandı 10 gün hapis yattı. Ardından berat etti idare mahkemesi kararı ile görevine döndü. 2003 yılına kadar geri hizmetlerde çalıştıktan sonra 2003 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına atandı. Burada yaptığı yolsuzluk operasyonları hoşa gitmeyince 2005 yılında geçici olarak, 2006 yılında ise asaleten Edirne İl Emniyet Müdürlüğüne getirildi. Edirne Kapıkule hudut kapısında polis ve gümrükçüleri rüşvet alırken gizli kameraya kayıt ederek mahkum olmalarını sağladı. 18 Haziran 2009 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan ortak kararname ile Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü’ne atandı. Hâlen Birinci Sınıf Emniyet Müdürü olarak Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü görevini sürdürmekte olan Hanefi Avcı, 2006 yılında TASAM’m Stratejik Vizyon Sahibi Bürokrat Ödülü’nü kazanmıştır. Avcı, Emniyette teknik-elektronik istihbaratın kurucusu olarak bilinmektedir.
Bu kitap 'whistleblowing' kavramının Türkiye'deki ilk ve en önemli örneklerinden biri olarak literatüre geçti ve uzun yıllar boyunca önemini koruyacak, zamanın ötesinde bir eser olarak hatırlanacak.
Kurgu daha iyi olabilirdi. Bölümlerin işlevi belirsiz. İstanbul başlığında Ankara'daki hikayeler anlatılıyor, Eskişehir bölümünde İstanbul'ya geri dönüş yapılıyor vs. Belli bir kronoloji yok. Otobiyografik parçalar halinde devam ederken araya ufak denemeler girip çıkıyor. Bu konuda belirli bir bütünlük sağlanamamış. Gerçi, bütün bunlar kitabın yayına hazırlanış şartları ve dönemin tansiyonu göz önünde bulundurulursa mazur görülebilir.
Son olarak (olur ya belki birilerinin gözüne çarpar) kitabı neşreden Angora Yayıncılık'a birkaç sözüm var. Kitap an itibariyle 20. baskısını yapmış görünüyor. Bendeki baskı 16. baskısı ve 50 bin adet basıldığı yazıyor. Bu kitaptan yüzbinlerce sattınız. Buna rağmen bu kadar kötü bir kağıt tercihi, özensiz mizanpaj, imla hataları vs. anlaşılır gibi değil. Lütfen işinizi düzgün yapın.
Herkesin bildiği, fakat kimsenin yüksek sesle konuşmak istemediği devlet-cemaat hakkında oldukça cesur bir şekilde kaleme alınmış, gerçek bilgi ve belgelere dayalı, etkileyici bir kitap. Kitabı bitirdikten sonra hayat normale dönmüyor. Olayları ve insanları daha farklı bir açıdan gözlemlemeye başlıyorsunuz. Bu ülkede yaşayan her vatandaşımıza bu kitabı okumasını tavsiye ederim.
It's an excellent book! It hasn't written with a purpose of personal notes for the future. It has written for the change.
It starts from his life experiences in early ages and continues his understanding how a country works in Turkey. While he became police chief, he has been assigned to all important cases unexpectedly but he notes them with great details. His personal story is very unique and while I'm reading it, I found out that it has an impact on mine too in Edirne.
Once, he sees the great danger. He tried his all in his hand to warn but no effect. Only thing he said he could do was write out "J' accuse...!" statement as a book signed by his name to the current government. Now, we see how he was right. Damn, I should read this book earlier!
Kitapta demoktatik bir devlette yaşanması durumunda şaşırmamız gereken bir çok iddia var ama tabii biz şaşırmıyoruz. Ne bu tarz yakın tarihe ait günah çıkarma ya da itiraf içeren yayınlarda rastladığımız türden antidemokratik uygulamaların olmuş olması ne bu uygulamaları bizzat yapan bir memurun bunları övünerek anlatıyor olması ne bu adamın sonradan "yeni" devlete düşman bellenip haksızca hapse atılması ne de cemaat denen ya da derin devlet grup/kişilerin yaptıklarına şaşırmadan bitirdim maalesef kitabı. Yakın tarihte ve şimdi olanlara ilgi duyanlar ve son yıllarda benzer davaların seyrini, sebeplerini anlamamıza yardımcı olabilecek bir kitap.
yahu neden okunmasi gereken seyleri zmaninda okuyamiyorum? cunku kitap ciktiginda baskisi bitmisti ve bulamayinca pek uzerine dusmedim. kitap gercek. kurgu da degil edebi de ve bu kadar gercek olmasi, bir editore bile teslim edemeyecegin metinleri getiriyor. harf vs.hatalarini normal gorun diye onsozde de belirtmis zaten, bu bile kitaba ayri bir hava katmis. bu ulke gercekten kurgunun cok otesinde gercek ve anlatilmamis, cesur yazarlarini bekliyor.
Yakın tarihi anlatan ve şuan ki cemaat olaylarına değinen bir kitap. Daha çok Hanefi Avcı'nın biyografisi denebilir. Başından geçen olayları anlattığı, bazı olaylara yorumunu kattığı bir kitap. Soner Yalçın'ın kitapları ile okunması tavsiye edilir. Kullanılan dil gayet yalın ve sade, anlaşılmayacak ve çok fazla terime boğulmamış bir kitap.
The writer is in the jail but the trial is still going on. It is not proven if he is guilty... The book is an easyreading. As you are reading it you understood that the writer is telling you the truth..Very interesting reality about smuggling, favouritizm, bribery etc. in Turkey. A kind of auto-biography..
Türkiye tarihinin son 20 yılında yaşanan sistematik olayları dile getiren bir eser. Yazarın emniyet müdürü olması dikkate şayandır. ülkemizdeki çarpık yapılaşmaları dile getirmiş ve bu nedenle de cezaevinde bir süre yatmış bir kişidir. Artık bahsettiği bütün meseleler bir bir ispatlanmış durumdadır.
Kitapta o kadar fazla bilgi var ki. Okurken hic dalamiyorsunuz. Sizi surekli uyanik tutuyor ve bu yuzden de cok kisa surede okuyup bitirebiliyorsunuz. Cemaatin devlet icindeki yapilanmasini tek tek anlatan bir kitap. Hanefi Avci ayrica cemaat ile bozustuktan sonra cemaat yuzunden basina gelenleri de burada paylasiyor.
ilk bölüm kişisel analizler, hatıralar ve özeleştiri niteliğinde...ikinci kısım ise Fetullahçıların örgütlenme biçimlerine ve etkinliklerine ayrılmış...yazıldığı tarhite önemliymiş ama artık çoğunlukla bilinen şeyler haline dönüştü...
Bazı bölümlerde çok fazla tekrarlar olmasına rağmen yine de bir kamu görevlisinin hatıratı niteliği taşıması açısından okunmaya değer buluyorum.
Eski Emniyet müdürü ve Ergenekon tutuklusu olan Hanife Avcı nın meslek hayatındaki anılarını paylaştığı özellikle Fethullah Gülen cemaatini hedef aldığı başarılı kitabıdır. Tavsiye edilir.
Birincisi kitap uslup olarak surukleyici, samimi, polisiye roman tadinda; tek bir farkla ki her sey gercek.
Icerik olarak ise harika. Simdiye kadar hep basından bölük pörçük, yanlı olarak duydugumuz olaylarin gercek yuzunu bu kadar seffaf bir sekilde okumak gercekten cok enteresandı. Ulkenin yakin gecmisine ait kafamdaki bir cok karanlik nokta aydinlandi.
Ben Hanefi Avci'nin samimiyetine ve anlattiklarina inandim. Butun kitap boyunca tek bir celiskili bilgi gormedim. Hatta kitabi okuduktan sonra Avci'nin netteki bircok videosunu izledim. Kendinden emin durus ve anlatim tarzindan dogru soyledigi anlasiliyor. Namuslu adam gozunden anlasilir.
Hanefi Bey'in devletin genel isleyisine yonelik butun tespitleri, onerileri de cok yerinde. Sorunlara sistemsel ve kalici cozum onerileri sunuyor. Analitik bir zekasi oldugu cok asikar. Ayrica Kürt sorununa yaklasim tarzi da cok makul. Sorunlarin kok nedenlerine (root causes) yönelik tavsiyelerde bulunmuş.
Son olarak Avci'nin kisiligine de hayran oldum. Gercekten cok mutevazi, kibar, beyefendi, serefli birisine benziyor. Dogru bildiklerini, ulke menfaati icin, kendini ve ailesini tehlikeye atarak bu sekilde hic kimseden korkmadan soyleyebilmesi gercek bir cesaret ve erdem ornegi. Hem Susurluk hem de cemaat hakkinda bayrak kaldirarak kendisinden cok guclu iki dev yapiya dur diyebilmesi cok cesurca. Bu yonden kendisine gipta ettim. Bir insanin hayatinda ulasabilecegi zirve nokta budur bence; dogru bildigi hakikati korkmadan, hayatini ortaya koyarak savunmak. Sokrat'tan tutun butun Peygamberelere kadar tarihteki butun faziletli kisilerin yaptiklari da bundan ibarettir. Ulkemde boyle caliskan, durust, namuslu, haysiyetli devlet adamlarinin olmasi gercekten beni gururlandirdi.
Hanefi Avci'ya Turkiye'nin son 30 yilindaki olaylarin perde arkasina isik tuttugu, kendisinden sonra gelen nesillere erdemli yasami ve fedakarca dik durusuyla ornek oldugu icin sukranlarimi sunuyorum.
Yazar ilgili insanların araştırıp okuduğu, haberlerde gördüğü bazı olayları kendi yaşadıklarıyla birlikte derleyip kaleme almış.Malumun ilanı bir bakıma. Takdir edilmesi gereken yönü, emniyet müdürü olduğu zaman bu kitabı yazmış olması. Yozlazlaşmanın, beceriksizliğin, işbilmezliğin ilanı olmuş. Dibe vurmuş bir sistemin, rüşvet, ihale avantacılığının, işkence ve baskının sıradanlaşmasının, vatandaşın devlet nazarındaki önemsizliğinin, particiliğin, cemaatçiliğin en yüksek düzeyde görev almış bürokratın ağzından anlatıldığı resmi çöküş tarihi. Dürüst insanlar, işini yapmaya çalışan gazeteciler ne kitaplar yazıyorlar ama ne fayda. Vurdumduymaz tavır yine devam ediyor. Üstüne üstlük bu yolsuzlukları yapanlar değil de, araştırıp ortaya çıkaranlar cezalandırıyor. Hanefi Avcı da bundan nasibini aldı. Bu ülkede "kral çıplak" demenin cezası var elbette.
Haliç'teki kokuya tepki vermek yerine onunla yaşamanın yolunu bulup alışmışız. Kokuya sebep olanlar da vatan, millet, sakarya, din, iman diye diye sömürebildikleri kadar sömürsünler bakalım.
Bu devirde kimseye kefil olunmaz ama Hanefi Avcı dürüst bir devlet adamı. Bence zamanında çok önemli şeyler paylaşmış. Sadece editoryal açıdan aşırı zayıf bir kitap. Aynı şeyler defalarca tekrar edilmiş. Bölümlendirme zayıf. Hanefi Avcı’nın zaten çok başarılı bir yazar olmak gibi bir derdi de yok ama bu kitabı basarken kimse fark etmedi mi anlamıyorum. 600 sayfalık kitap 200-300 sayfada anlatılabilirmiş. Neyse zamanında bu kitabı yazarken cesaretinden dolayı Hanefi Avcı’ya teşekkür edilmesi gerekiyor yine de.
Kitabı bitiremedim ama bitirmeye çalışırken ben bittim diyebilirim. Her şeyden önce çok dağınık bir kitap. Sürekli kendini tekrar eden bölümler var ve bana göre gereksiz detaylarla dolu. İlk baskısını yaptığı zamanlarda her yerde gözüme çarpardı. O zamanlar birilerini heyecanlandırmış, gözlerini açmış olabilir. Şimdi ise -herkes her şeyi biliyorken- bunları okumak beni hiç şaşırtmadı. Belki de yazarın söylediği gibi Haliç'in kokusuna o kadar alışmışız ki artık rahatsız olmuyoruz.
Bir emniyet müdürünün, istihbaratcinin bilemediği (yersen) Gulen cemaati gerçeklerini, yıllar önce bir gazetecinin bilmesi. Gel de arama Uğur Mumcu'yu? Neden inançlı pek çok kişi, Gülen cemaatine girmedi? Işine gelince "Gulen'ciyim", çıkarın bitince "kandırildım, yanıldım". Ülkenin kanayan yaraları olan, başıboşluk, sistemsizlik, kanunsuzluk, kokusmusluk, yalakalik, mevkileri kötüye kullanmak, vs. çok güzel anlatılmış.
Türkiye yakın tarihi siyaseti ile ilgilenen herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir eser. Müthiş saptamaları ve bir o kadar güzel gözlemleriyle okuyucuyu aydınlatıyor. Kesinlikle ve kesinlikle bu kitabı okumadan önce, Soner Yalçın Samizdat ve Binbaşı Erseverin Anıları kitaplarını okumalısınız. Simonlar bu üçlüyü tamamlayan ve bilgi birikimi konusunda aklınızda hiçbir boş nokta kalmamasını sağlayacak mihenk taşı.
Hanefi Avcı nın dünya görüşüne bazı konularda katılmam ama kitabın ilk bölümünde anlatılanlar doğru, diğer kısımda ise anlatılanlar doğru ama yazarın yorumlarını beğenmedim.
Emniyetteki FETÖ yapılanmasını anlatıyor. 15 Temmuz’dan yıllar önce uyarıyor aslında. Anlatımı basit, akıcı; deliller de var ama bazıları tekrar niteliğinde.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Gereksiz bazı konuları çok fazlasıyla uzatmış. Önemli bölümleri yok denecek kadar az diyebilirim. Yersiz ayrıntılar okuyucu çoğu zaman sıkabiliyor. Biraz daha kısa bi kitap olsa çok daha iyi olur düşüncesindeyim.
Devlet teşkilatlarında neler dönüyor neler? Tam açıklığıyla anlamak mümkün olmasa da yine de okumak gerekli. Ancak okusak da değişen hiçbirşey yok malesef. Bu düzen böyle devam eder.