Kızılderililerin sürüldüğü topraklarda, 1966'da, uzay kıyafetleri giydirilen NASA görevlilerine Ay'a indiklerinde ne yapacakları, nasıl davranacakları anlatılırken, yaşlı bir Kızılderili'nin yanındaki çocukla birlikte bu çalışmaları her gün izlediği görülür. Aradan geçen birkaç gün sonra çocuk yanlarına gelir: "Beni babam gönderdi. O Beyaz Adam'ın dilini bilmiyor. Ben okulda öğrendim. Babam, bu garip aletler ve kıyafetlerle burada günlerdir ne yaptığınızı soruyor."
Bir NASA yetkilisinin, Ay'a gitmek üzere olduklarını, bunun için astronotları eğittiklerini anlatması üzerine Kızılderili çocuk babasının yanına geri döner... Bunun üzerine günlerdir hiç kımıldamadan duran yaşlı Kızılderili koşarak astronotların yanına gelir ve nefes nefese Navaho diliyle bir şeyler söyler. Söyleneni anlamayan NASA görevlileri, babasının arkasından koşarak gelen çocuğa bakarlar... Çocuk, Beyaz Adam'ın Ay'a gideceğini öğrenince babasının çok heyecanlandığını anlatır ve kendisinin Ay'a bir mesajı olduğunu, onu da yanlarında götürüp götüremeyeceklerini sorduğunu söyler. Günlerdir güneş altında ciddi ciddi çalışmaktan sıkılan görevliler bir teyp uzatırlar: "Babana söyle, mesajını bu teybe söylesin. Söz, giderken yanımızda götüreceğiz." Kızılderili, çocuğunun Beyaz Adam'ın sözlerini Navaho diline çevirmesinden sonra teybe bir şeyler söyler, sonra da kızgın adımlarla uzaklaşır oradan. Mesaj şöyledir: "Bu adamlara dikkat edin! Topraklarınızı almaya geliyorlar!.."
Şükrü Sunay Akın (d. 12 Eylül 1962), şair, yazar, gazeteci, araştırmacı, tiyatro oyuncusu.
12 Eylül 1962 tarihinde Trabzon'un Maçka ilçesinde doğdu (bu yüzden 18 yaşından beri doğum gününü kutlamamaktadır). Ailesi, onun daha iyi eğitim görebilmesi için, 10 yaşındayken İstanbul'a taşındı. Lise öğrenimini İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Fizik Coğrafya Bölümü'nden mezun oldu.
İlk şiirini, Meteoroloji Müdürlüğü'nde çalışan bir memurun kızına yazar. Henüz 9 yaşındadır. Kızın isminin baş harflerinin dizelerini oluşturduğu şiiri, evlerinin terasında bulunan odunluk kapısının iç kısmına yazar. Kız, balkona geldiğinde odunluğun kapısını açar mahsusçuktan!. Ama şiir kızın gözüne hiçbir zaman takılmaz. Sunay Akın yıllar sonra (ki bir şairdir artık) çocukluğunun geçtiği Trabzon'a gittiğinde, sert geçen bir kışta, içindeki odunlarla birlikte kapının da sökülüp yakıldığını öğrenir. Şairin ilk şiiri "hava muhalefeti" nedeniyle kayıptır!.. 1984 yılında yayınlanan ilk şiiri de bir sobanın içinde kütürdeyen odunu anlatır! İlk şiir kitabı 1989'da "Makiler" adıyla yayınlanır. Arkadaşlarıyla birlikte 1989'da Yeni Yaprak şiir dergisini ardından, 1990 yılında da Olmaz adlı şiir dergisini çıkardı. Adını Cemal Süreyya'nın koyduğu bu kitabı "Antik Acılar, Kaza Süsü, 62 Tavşanı" izler.
1987 yılında Halil Kocagöz Şiir Ödülü’nü Noktalı Virgül adlı dosyasıyla aldı. 1990 yılında ise Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü'nü Makiler[1] şiiri ile kazandı.
Anlık ilhamlara dayanan ve genellikle kısa olan şiirleri, Orhan Veli'nin şiirindeki bazı özelikleri günümüzde sürdüren bir yapıya sahiptir. Ayrıca, bu tür şiirlerde genellikle rastlanmayan, yumuşak, lirik bir tonu vardır. Şiirlerinde özellikle ince yergi ögelerini kullanmadaki rahatlığı ile dikkat çeker. Cemal Süreyya'nın etkisinde sürdürdüğü şiirlerde, dil oyunlarına dayalı yoğun bir alaycılık ve şaşırtma; çocuklar ve hüzünle birlikte şairin ilgi ve duyarlılığını göstermektedir.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ders verdi, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde 5 yıl boyunca hem ders verdi hem ders aldı. Bu deneyimin de yardımıyla, tek kişilik oyunlar hazırlayıp oynamaya başladı. Türkiye'nin çok sayıda merkezinde ve yurtdışında (Frankfurt, Nürnberg, Londra) sayısız kez tek kişilik oyunlarını sergiledi. Halen Sunay Bey Tarihi adlı gösterisini sunmaya devam etmektedir.
23 Nisan 2005 tarihinde 11 yıldır dünyanın dört bir yanından topladığı oyuncaklarla, yıllardır hayalini kurduğu İstanbul Oyuncak Müzesi'ni Göztepe, İstanbul'da ailesine ait dört katlı tarihi bir konakta açtı. Müze, Türkiye'de türünün ilk ve tek örneği olup, Avrupa Konseyi'ne bağlı Avrupa Müze Forumu (European Museum Forum) tarafından verilmekte olan Avrupa Yılın Müzesi Ödülü'ne 2010 yılı için aday olmuştur.
TRT 2 ve CNN Türk'de "Stüdyo İstanbul", "İzler", "Akşama Doğru", "5N 1K" gibi kültür sanat programları ve belgeseller hazırlayan, katkıda bulunan Sunay Akın, TV 8'de de "Gezgin Korkuluk" ve Ramazan Ayı boyunca Mahya Işıkları adlı programı hazırlayıp sundu.
Yaşam Radyo, Radyo Kent, Best FM'de radyo programları yaptı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde öğretim görevlisi olarak ders verdi.
Özellikle Japonların Pearl Harbor'da batırmadığı tek geminin bugün Türkiye'de bir cami şadırvanın çatısı olarak kullanılıyor olması beni çok şaşırtmıştı. Şirin ve tuhaf hikayelerden oluşuyor. Bildiğimiz Sunay Akın.
Yaşlı Kızılderili çadırının ön ne oturmuş birbiriyle dalaşan iki köpeğini izlemektedir. Yanına gelen torununa "Bak oğlum" der, "şu köpeklerin beyaz olanının adı iyilik, siyah olanının adı kötülüktür." Çocuk köpeklerden hangisinin kazanacağını sorunca da, şu karşılığı alır: "Ben hangisini beslersem o kazanır!.." Syf. 49
Sunay Akın’ın okuduğum ilk kitabı. Kitaptaki hikayeler çok ilgi çekici fakat ben Sunay Akın’ın anlatımını kendime yakın bulamadım. Çokça devrik cümle var ve neresinden yakıştıracağımı bilemediğim beklenmedik betimlemeler zihnimi böylesine güzel hikayelerin akışına kapılmaktan alıkoydu.
Bu kitap benim için hep özel kalıcak çünkü Pazartesi akşamı yani 23 Nisan gecesi Kim Milyoner Olmak İster adlı programını izlemeden önce bu kitabı okudum sonra programı izledim kitapta o kadar da ilgilenmediğim bi bilgi okumuştum Eva Peron için Şişli Camii’nde mevlit okutulduğunu.Sonra programda sunucu soruyu okuyunca şok olmuştum😂Yani ne zaman o programı açsam aklıma artık bu kitap ve Sunay Akın gelicek.İyi ki okumuşum çünkü Amerikalıların yaptığı ırkçılık daha ilk sayfadan yüzünüze tokat gibi çarpıyor.Resmen nefret ettim Beyaz Adamdan.Bu ay okuduğum ikinci Sunay Akın kitabı ve ikisini de çok beğendim.Sunay Akın okumamış olanlar bence Sunay Akının diliyle tanışmalı.
Okurken kulaginizin bir kosesinde sakin Sunay Akin heyecanli heyecanli anlatiyormus gibi hissettiriyor kitap. Ve ansızın bir ses duyuyorsunuz “Bu adamlara dikkat edin! Topraklarınızı almaya geliyorlar!...”
Lezzetli kitap skalasında Sunay Akın ' ın kitabı. Lezzet ise sadece tatlı oluşundan değil bir çok yerinde kullandığı acı sos mahiyetindeki hikayelerle sağlamış yazar. Kullandığı dil ise yazarın konuşma dilinden farksız açıkçası ve bu bende pek iyi bir etki yaratmadı. Bir diğer husus yazarın olgulardan sonra çıkarımları okuyucuya dikta edilecek şekilde yansıtılmış olmasıdır. Bu tür metinler sabun köpüğü gibidir. bu unutulmamalıdır. Gösterişle görünürler ama biraz zaman sonra pek bir iz kalmaz ruhunuzda.
Sunay Akın’ın detaycılığına ve olayları ustalıkla birbirine bağlamasına hayran kaldım yine.. Kitapta beklemediğim çok farklı ve şaşırtıcı bilgilerle karşılaştım, her bir bölüm öğretici ve insanı sorgulamaya yöneltiyor.
Sunay Akın’ın Onlar Hep Oradaydı kitabında kullandığı dil basit, herkesin anlayabileceği bir dil. Kitabı ilk okumaya başladığımda kullandığı dilin de katkısıyla herhalde bir kaç günde bitiricem bu kitabı demiştim. Ama hiç öyle olmadı. İlk hikayeler çok ilgimi çekmişti fakat sonrasında kitabı çok zor çok uzun zamanda bitirebildim. Kitabın içindeki her hikaye müthişti diyemeyeceğim maalesef ama bazı hikayeler gerçekten etkileyiciydi.