عودي إلى الحياة - عروس إسطنبول

by Gülseren Budayıcıoğlu, مهتاب محمد (ترجمة)

Psikiyatrist Budayıcıoğlu'ndan roman tadında bir anlatı...

Hiç de güzel denemeyecek suskun mu suskun bir kız... O sustukça, terapistin tarihin mahrem yerlerinden bulup çıkardığı unutulmuş hikâyeler dökülüyor ortaya.

Genç firavun Tutankamon'un esrarı, Hitler ve Freud'un kişiliklerinde gücün analizi... 18. yüzyılda adına "Fısıltı Sanatı" dedikleri, evli kadınların yaşadığı aşk ilişkileri... Çariçe Katerina'nın çamaşırcılık ve hayat kadınlığından başlayan tılsımlı yazgısı... Eva Peron'un ve Prenses Süreyya'nın hüzünlü hayat hikâyeleri ve daha niceleri...

Derken suskunluk bozuluyor. Çirkin kızın hikâyesi başlıyor. Öyle bir hikâye ki acısıyla, dehşetiyle, hüznüyle her şeyi gölgede bırakıyor.

Çirkin genç kızın açıldıkça güzel bir prensese dönüşmesi... Psikanalizin sihirli değneğinin dokunduğu yerde ortaya çıkan bir başarı öyküsü

Genres: Psychology, Roman, Turkish, Novels, Audiobook

487 pages, Paperback

First published January 1, 2011

About the author

Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, Ankara’da doğdu. TED Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra eğitimine Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde devam etti. Öğrenciliği sırasında, TRT televizyonlarında spikerlik ve sunuculuk yaptı. İhtisasını yaptığı Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri bölümünde, on yıl da öğretim görevlisi olarak hizmet verdi. Yıllarca muayene hekimliği yaptıktan sonra, 2005’te Türkiye’nin ilk psikiyatri merkezi olan ve halen Ankara ve İstanbul’da hizmet veren Madalyon Psikiyatri Merkezi-Madalyon Klinik’i kurdu. Madalyonun İçi, Günahın Üç Rengi, Hayata Dön ve Kral Kaybederse kitaplarının yazarı Budayıcıoğlu, televizyon dizisi İstanbullu Gelin’in de eser sahibidir. Psikiyatri bilimini hikâye ve romanlar yoluyla insanlara ulaştırmaya devam eden Madalyon Klinik’in başkanı Gülseren Budayıcıoğlu iki çocuk annesidir.

Reviews

[Kitap Ezgisi · Rating 4 out of 5]

www.kitapezgisi.com

Kitap bir psikiyatr olan Gülseren Budayıcıoğlu’nun ağırlıklı olarak tek bir hastası üzerindeki tedavi sürecini anlatıyor. Kitaba dair başlarda yaşadığım tek hayal kırıklığı kitap içerisindeki psikiyatrın da Gülseren Budayıcıoğlu olması ve onun yöneticiliğini yaptığı Madalyon Klinik’te geçmesi oldu. Hayali bir psikiyatr olmasını, kafamda benim canlandırmama izin verdiği başarılı bir doktoru okumayı tercih ederdim. Sonuçta kitabı okumadan önce araştırma yapmıştım, Gülseren Hanım’ın görünüşünü biliyordum ve beni roman okumanın güzelliklerinden bir tanesi olan “Hayal kurma, gözde canlandırma” özelliğinden mahrum bıraktığı için biraz içerlendim açıkçası. Ayrıca kendini ve iş yerindeki insanları öven bu doktoru okudukça hafif bir kızgınlık dahi yaşadım. Sanki ben Kliniğe destek olmak için kitabı almışım gibi geldi.

Ama kitabı okudukça, Gülseren Hanım’ın hayatının bir kısmına tanıklık ettikçe, çalışma ortamındaki kişileri az çok tanıdıkça kendimi onun hayatında buldum ve uzun zamandır tanıdığım bir kişinin hayatını öğreniyormuşum gibi geldi. Kızgınlığımın ya da hayal kırıklığımın yerini merak ve saygı aldı. Doktor bir ablaya sahip olduğum için az çok doktorların hayatlarının zorluğunu bilirim. Ve sanırım ben de tırnaklarımla kaza kaza böyle bir klinik kurmuş olsam, birçok badire atlatsam, bir de üstüne üstlük bir roman yazsam, başarılarımın ve başarıya giden bu yolda yanımda olanların, anısını hala içimde tuttuğum, yanımda olmayan insanların o kitapta yer almalarını isterim.

Gülseren Hanım’ın ilgilendiği ve zamanla değişimine tanık olduğumuz hastasının gelişimini izlemek, hayatını öğrenmek, yaşadıklarını izlemek tüyleri diken diken ederken aynı zamanda da insan beyninin neleri başarabileceğini gözler önüne seriyor. Hastanın karakterinde, yaşadıklarında tek bir abartı nokta dahi yok. Eminim ki bir yerlerde birileri bu yaşananları yaşadı ve hala yaşamakta. Kitaptaki hasta eğer gerçekten varsa, kurgu ürünü değilse, kitabı okurken onunla ağladığımı, onunla gülümsediğimi ve sanırım (ne kadar önemi var bilmiyorum ama) onunla gurur duyduğumu söylemek isterdim.

Kitabı elimden bırakamadım desem yeridir. Hem hastanın durumunun gidişatını görme isteği, hem bir sonraki seansta neler olacağına dair içimde büyüyen merak sayfaları uçarcasına gitmeme neden oldu. Araya giren farklı hastalar ise Türkiye’nin bazı gerçeklerine önemli ölçüde değinmekte.

Ayrıca Gülseren Hanım’ın hastası için anlattığı ufak tefek masalımsı gerçekler de bilgiye bilgi katmaya faydalı oluyor, bu açıdan da bir şeyler öğrenmek isteyen kişilerin de bu isteğini tatmin etmekte.

Akıcı cümlelerle, insanı yormayan ama kitabın konusunun belli yerlerde biraz can sıkıcı hal almasından dolayı yüzünüzü çok da güldürmeyecek bir kitap olduğunu söyleyebilirim.

İnsan psikolojisini merak ediyorsanız, farklı hayatlara göz atmak istiyorsanız, isteyen birisinin gerçekten kendisini kurtarabilecek güce sahip olduğuna şahit olmak istiyorsanız kitabı listenize eklemenizi tavsiye ederim.

[Güliz Bayram · Rating 4 out of 5]

Kitabın başlarında Yalom okuyanlar Budayıcıoğlu okumasın, ya da Budayıcıoğlu okuyan mutlaka Yalom u da okusun diye içimden geçiriyordum ki ilerleyen sayfalarda yazara biraz haksızlık ettiğime karar verdim. Sade anlatımı ve akıcılığıyla elinizden bırakmak istemeyeceksiniz.

[Orhan Aksu · Rating 4 out of 5]

"Genelde ruh sağlığı en yerinde olan insan bile çoğu zaman yarımdır"
"Bana çocukluğunu anlat" klişesinin klişe olmadığını hayatımızın çocuklukta şekillendiğini.
Sağlıklı bir çocuklukta anne babanın öneminin ne olduğu?
Beynin nasıl "zararlı" bir organ olduğu gibi konulara sayısız cevap bulunabilen güzel bir kitap. Daha da çok psikoterapi okuma isteği uyandırıyor insanın içinde...

[رفيقة الكتب · Rating 4 out of 5]

"رواية عودي إلى الحياة... جلسة علاج نفسي على هيئة حكاية."

رواية نفسية تركية مترجمة، لكن الغريب إني وأنا بقرأ، نسيت تمامًا إنها مش مكتوبة بالعربية. الترجمة كانت شفافة لدرجة حسيت الدكتورة بتحكيلي بلغتي، من قلبي لقلبها.

الرواية دسمة، فصولها طويلة، لكنها ما كانتش تقيلة. كل فصل كان بيجاوبلي على سؤال كنت بخاف أسأله.
مش بس عن البطلة "آلا"، لكن عني أنا كمان.

آلا كانت موجوعة أكتر مني، لكن أنا شفتني فيها. في خوفها، في ترددها، في رغبتها في النجاة.

كنت حاسة بكآبة وشجن في اكتر من
لحظة، بس الغريب إن ده ما خلانيش أبعد. بالعكس، كنت محتاجة الإحساس ده. رجعتلي مشاعر قديمة كنت فاكراها ماتت. خلتني أواجه نفسي حتى لو من خلال جلسة علاج بين البطلة وطبيبتها.

لكن في حاجة أزعجتني، وخلتني أراجع تقييمي بعد ما خلصت الرواية.

في أكتر من مريض الطبيبة ذكرتهم، زي السيد أصلان والسيدة إجلال وغيرهم ، واتكلمت عن معاناتهم، ووصفت أمراضهم النفسية، لكن ما كمّلتش حكايتهم. سابتهم معلقين كأنهم مجرد حالة اتفتحت واتقفلت من غير إجابة.
وده خلاني حاسة بفراغ. لأن القصص دي كانت مشوقة بالنسبالي، وكنت مستنية أعرف حصل لهم إيه، حتى لو بإيجاز.

عارفة إن "آلا" هي الشخصية المحورية، والرواية معمولة عشانها، بس كنت أفضّل لو الحكايات التانية خدت مساحة، ولو بسيطة.
أنا شخصيًا ما بحبش النهايات المفتوحة، خصوصًا لو كانت لحاجة شدتني واتقطعت فجأة.

تقييمي النهائي: 4 من 5
لأنها رواية لمستني بصدق، وخلّتني أفكر، بس كنت أتمنى ختام أوضح للقصص الجانبية💜.

[Rıdvan · Rating 4 out of 5]

Aman Tanrım! Ne korkunç bir hayat Ala'nın yaşadığı. Tüylerim ürperdi.
Şimdi öncelikle bu kitap ülkede oldukça yüksek izlenme oranlarına erişmiş olan bir dizinin, "İstanbullu Gelin"in uyarlandığı kitap. Yani dizinin orijinal hikayesinin anlatıldığı kitap bu. Yazar Gülseren Budaycıoğlu aslen bir psikiyatr. Bu kitapta da sadece Ala'nın hikayesi yok. Doktor Hanımın bir takım başka hastalarına dair de hikayeler var. Ancak ana hikaye Ala'nın hikayesi.
Ben diziyi hiç izlemedim ancak izleyenlerden (Eşim) dinlediğim kadarıyla Ala dizide karşımıza Yaz ismiyle çıkıyor.
Yani İstanbullu Gelin'in küçük kızı. Kitapta kendisi hukuk fakültesinden mezun olan stajyer bir avukat. Yani koskocaman yepyetişkin bir kız.
Bize hikayeyi anlatan, daha doğrusu doktor hanıma anlatan o.
Hikaye inanılmaz üzücü. İstanbul'da tanıştığı bir adamla evlenip kocasıyla beraber Ankara'ya yerleşen bir kadının hikayesi. Ala yavaş yavaş açılıyor doktora, bizde yavaş yavaş öğreniyoruz Ala'nın hikayesinin ve sağ el işaret parmağının neden sürekli mosmor olduğunu. (amanın korkunç bişey yaa)
Ala'nın annesi bu kadın. İsmi Süreyya. Kocasıyla beraber yerleştiği ev ise kaynanasının. Kaynana nam-ı diyar Esma Sultan. Erkek gibi bir kadın. (cinsiyetçilik yaptığımdan değil. kadının kendisi öyleymiş. Anlatılana göre her yerde ben kadın değilim erkeğim ben diye dolaşır, kadın sofralarına değil erkek sofralarına otururmuş. Hatta doktor kadında büyük ihtimalle cinsiyet problemleri olduğunu tahmin ediyor.)
Evin tek reisi. Üç oğlu, gelinleri ve torunlarıyla yaşıyor bu konakta. Yaşıyordan ziyade yönetiyor konağı. Hepsini köleleştirmiş vaziyette kadın. Dediğim dedik bir diktatör. Tabi kendi toprağı olmayan bu İstanbullu Gelinden de nefret ediyor Esma Sultan. Bir gün büyük oğlu Esma Sultandan onay almadan bu kadını getiriyor eve. Ve Esma Sultanda asla kabullenmiyor Süreyya'yı.
Ala'nın babası da maalesef çocuğun yüzünü hiç güldürmüyor. Neden bilmiyorum ve Ala'da bilmiyor, adam Ala'nın ilk çocukluk döneminde uzun süre hapiste. Ala babasını ilk gördüğünde 6-7 yaşında. Ve yıllarca hapis yatmış bir babadan sevgi ve şefkat uman Ala yine hayal kırıklığına uğruyor. Çünkü babası ufak bir bebek hediye ettiği kızının yüzüne bir daha hiç bakmıyor. Ve kalan hayatı boyunca da kendisini içkiye veriyor.
Diktatör bir babanne, ayyaş bir baba... Daha kötü ne gelebilir küçücük bir kız çocuğunun başına. Psikopat bir anne. Evet. tam kendisi maalesef.
Ala'nın annesi o konakta ki en ağır hasta. Muhtemelen herkes hasta. Esma Sultan ve baba figürleri garanti hasta. Ama Süreyya maalesef içlerinde ki en feci durumda olanı.
Hayatta tek bir gayesi var kadının. Kendisini Esma Sultan'a kabul ettirmek ve sevdirmek. İmkansız bir aşk bu ancak Süreyya bu hedef uğruna her şeyi feda ediyor. Başta da zavallı Ala'yı.
Esma Sultan, Süreyya'nın kızı olması hasebiyle Ala'dan nefret ediyor. Ve Süreyya'da Esma Sultan'ın Ala'dan nefret etmesi hasebiyle Ala'dan nefret ediyor. Sırf Esma'nın gözüne girebilmek için kendi kızından nefret eden bir anne. Ve sığınacak hiç ama hiç bir kimsesi olmayan 6 yaşında bir kız çocuğu.
Bağıra çağıra ağlaması bile yasak.
herkes dövüyor Ala'yı ama en çokta öz annesi Süreyya. Okurken bile dişlerimi sıktım. Kitabi bir köşeye fırlatıp atasım geldi. Ama sabırla okudum zavallı Ala'nın hikayesini.
Ve bir gün Esma sultan banyo yapacak. Sultanı yıkayıp temizleyecek olan kölesi ise Süreyya. Süreyya'nın yanı başında havluları tutuverecek olan küçük köle ise Ala.
Ancak işler ters gidiyor, Esma Sultan'ın ayağı kayıyor. Süreyya'yla birlikte yere yuvarlanıyorlar ve kafasını küvetin kenarına çarpan Esma Sultan oracıkta geberip gidiyor.
Süreyya sapasağlam ama çığlık seslerine banyoya doluşan konak ahalisine annesini işaret eden Ala herkese Annem yaptı demiş oluyor. Oysa ki kızcağızın hiç öyle bir niyeti yok. Ancak o "işaret parmağı" annesini gösteriveriyor işte.
Ve polis Süreyya'yı alıp götürüyor.
İşin aslı anlaşılana kadar Süreyya bir kaç ay içeride kalıyor ve içeriden zaten nefret ettiği öz kızına iyice kinlenmiş olarak çıkıyor.
Bu ölüm onları konaktan koparıyor. Ankara'da bir müstakil eve taşınıyorlar. Ve hayat Ala için daha da karanlık bir hal alıyor.
Çok dayaklar yiyiyor Ala annesinden çok.
Ancak en kötüsü bu değil.
Bir gün annesi olacak manyak Ala'yı bir sandalyeye bağlıyor ve kızın gözleri önünde önce peygamber olduğu zırvalarını savuruyor ve sonra da kendisini tavana asıyor. Ve sandalyeye bağlı kızcağız önce annesinin can çekişe çekişe ölmesini izliyor ve sonra da saatlerce annesinin tavanda haraketsiz asılı cesedini izlemek zorunda kalıyor. Hatta bir süre sonra ip kopuyor ve annesinin cansız bedeni kızın üstüne düşüyor ve ikisi birden yere yuvarlanıyorlar. Ve maalesef akşam babası eve gelene kadar zavallı Ala annesinin cansız bedeniyle koyun koyuna yerde yatmak zorunda kalıyor. (yahu çok zorlandım yazarken be. içim çıktı arkadaş.)
sonra işte günler geçiyor ve ayyaş babasını da bir sabah ölü buluyor. Masa başında içmiş içmiş gebermiş. ay of bayılacağım.
Bu kadar işte

[Pınar ÖZAYAN · Rating 4 out of 5]

Bu benim okuduğum ilk Gülseren Budayıcıoğlu kitabı. Camdaki Kız, Madolyonun İçi ve Günahın Üç Rengi kitaplarını Storytelde dinledikten sonra Hayat Dön ve Kral Kaybederse’yi okumak için satın almıştım. Dr Budayıcıoğlu’nun üslubunda dinlerken belki farkında olmadığım ya da beni rahatsız etmeyen küçük noktalar bu kitapta gözüme çarptı. Ayrıca Kırmızı Oda’daki Alya’nın (Ala’nın) gerçek hikayesinde bir anda İstanbullu Gelin karakterlerini görmek beni çok şaşırttı. Kitapta bazı hikayelerin ise tamamlanmaması beni biraz hayal kırıklığına uğrattı desem yeridir. Çünkü kendini peygamber sanan kadın başta olmak üzere bir kez sözü edilmiş hikayeler ya hiç olmamalıydı ya da en az bir iki seans daha bu hastaların süreci hakkında bilgi verilmeliydi. Yine de sürükleyici ve güzel bir kitap olduğunu söylemeliyim. Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı vb. diziler için de eklemek istediğim bir not var. Toplum olarak izlemeye okumaktan daha yakın olduğumuz için abuk sabuk şeyler izlemektense bilgilendirici, insanın bir durup düşünmesini sağlayacak bu tarz içeriklere sahip dizilerin ekranda olmasını tercih ederim.

[Merve Şahin · Rating 4 out of 5]

Gülseren hanımın daha önce “Kral Kaybederse” kitabını okumuş ve çok sevmiştim. Tüm kitaplarını okumaya karar vermiştim fakat halen satın almaya fırsatım olmadı. Bu kitabını da kütüphanede görünce alıp bir günde okudum.

Bu kitabında ana karakterimiz Ala, bazılarımız onu “İstanbullu Gelin” dizisindeki Süreyya’nın kızı olarak da tanıdık. Yazarımız bu karakterin ailesini dizide anlatırken tamamen masumlaştırmış. Dizinin kitapla hiçbir alakası olmadığını okuyunca anladım. Ala çocukluğundan itibaren ezilmiş, annesinden ağır şiddet görmüş, sevgisiz bir dünyada büyümüş. Onun hikayesi külkedisi masalına benziyor aslında. Gülseren hanımla geçirdiği süreçten sonra tam bir yeniden doğuş yaşıyor. Doğduğumuz evlerin hayatlarımızı ne kadar etkilediğini yine yeniden gösteriyor bu kitapta yazarımız.

Kitapta Ala’nın hikayesinin yanı sıra psikiyatrın anlattığı hikayeler de ayrıca çok etkiledi. Bu hikayeler bazen Freud’dan, bazen Hitler’den, bazen Eva Peron’dan oluşuyor. Psikiyatrımız bu hikayelerle Ala’nın biraz daha kendini güvende hissetmesini rahatça hikayesini anlatmasını sağlamaya çalışıyor. Açıkçası böyle bir hayat yaşadığımı düşünemiyorum benim için okuması bile çok zordu. Gerçek hayat hikayeleri olduğu için sağlam bir psikoloji istiyor. Herkesin okuyabileceğini düşünmüyorum.

[Nurdan Özarik Göksu · Rating 3 out of 5]

Yazarın her kitabında kendini övmesine alışkınım ama bu kitapta biraz daha fazla gibiydi. Hikayeleri dinlerken aralarda hep kendinden bahsetmesi, o zamanlarda kitaptan kopmama neden oldu.

[Büşra · Rating 1 out of 5]

meslek etiği açısından o kadar hatalı ki

[Meltem Deniz]

Psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu'dan son derece akıcı bir kitap daha. İnsan romanı okurken, karakterler kadar kendisinin ve yazarın da doğal ve gerçekçi iç dünyasını keşfediyor.
En sevdiğim cümle: 'Ruh sağlığı en yerinde olan insan bile çoğu zaman yarımdır'

[Tuğçe Kocabaş Şenkul · Rating 4 out of 5]

https://www.instagram.com/p/CPD6wNqn7kz/

Alya kitaptaki adıyla Ala, Kırmızı Oda'dan hikayesini bildiğim ve izlediğim bir karakterdi. Ayrıca okumak benim için güzel bir deneyim oldu. Yukarıda da dediğim gibi hikayeye hakim olduğum için okuduklarım beni ilk anki kadar etkilemese de çok çok üzüldüm. Boğazım düğümlendi. Gerçekten seçemediğimiz anne babamız bizim hayatımızı, olacağımız kişiyi öyle çok etkiliyor ki...

Hayata Dön benim okuduğum ilk Gülseren Budayıcıoğlu kitabıydı. Muhtemelen son olmaz ama uzun bir süre de okuyacağımı düşünmüyorum. O duygu yoğunluğu, yorumlar, çıkarımlar beni yoruyor. Başladığı günden beri Kırmızı Oda da izlerim ama dönem dönem mutlaka ara veririm. Okumaya/izlemeye katlanamadığımız şeyleri bir yerlerde birilerinin yaşıyor olması o kadar üzücü ki.... Sadece umarım Ala bir yerlerde mutludur, istediği gibi bir kadın olmuştur ve güzel bir hayat yaşıyordur. Yaralarını sarabilmiş, en azından devam edebilme gücünü bulabilmiş olması dileğiyle 🤍

4.5/5 🔶🔶🔶🔶🔸

[Kaniye Reka · Rating 4 out of 5]

Başları birazcık sıkıcı gelse de devamı daha iyi gitti. Gülseren Hanımın tüm kitaplarını okuduğum için (Camdaki kıza yeni başlayacağım) her kitapta kliniği anlatması aynı şeyleri tekrarlaması bayık geldi.
Kral kaybederse hariç okuduğum kitaplar birden fazla hastasını anlattığı için kopuk kopuk geldi.
Özellikle madalyonun iç yüzü kitabında hastaların isimlerini ve hastalıklarını bir kağıda yazdım.
Kral kaybederse tek hasta olduğu için daha akıcı bir şekilde ilerlemiştim.
Bakalım camdaki kız nasıl olacak

[Marditos · Rating 1 out of 5]

Tam bir hayal kırıklığı... Hatalı bilgiler de cabası. Son kısımlarda bir de üstüne kurgu hatası binmiş. 342. sayfada ellerinin bağlı olduğu ipin bıçakla kesildiğini söylerken 348. sayfada "ellerim bağlı olmasa..." gibi bir ifade kullanılmış.

Bir psikolog olarak konuşuyorum. 282.sayfada aksi belirtilmiş ama terapist danışanıyla (hasta değil, danışan) arkadaş olamaz. Etik kurallara aykırıdır. Ayrıca transferans sadece danışan tarafından gelince sağlıklıdır. Karşıt transferans dediğimiz şey, yani terapistin danışanına aktarım yapması kesinlikle yanlıştır.

Bu kitap, "neden psikiyatrlar terapi yapmamalı?" sorusunun en güzel cevabı.

[Layal souss · Rating 3 out of 5]

هي ليست رواية آلا وحدها والتي تحضر في احد الأيام إلى مركز ماداليون
لتتخلص من قشور ذاتها المتفسخة
إنا رواية الطبيبة التي تاخنا معها في حياتها وماضيها
وحتى مرضاها وحالاتهم النفسيه المتنوعه
تتبع الطبيبة طريقة علاج تناسب آلا حيث تسرد على مسامعها قصصًا
وتاخذنا معها في رحلة إلى التاريخ والأدب والفنون لنغوص في خفايا
هذه الطفلة التي آلت الكثير من الوجع من والدتها وهجران وتنكر والدها
مما حرمها من الشعور بأحقية الحياة
رواية رائعو نغوص معها في خبايا النفس الداخلية...
الترجمة جيدة

[İlkay Organ · Rating 4 out of 5]

Hayata Dön Gülseren Budayicioglu'nun ilk okuduğum kitabı. Müthiş sürükleyici bir kitap. Ala'nın hikayesi beni çok etkiledi. Farklı olsaydı dediğim tek şey bazı hikayelere bir daha hiç deginilmedi, o vakalar da acaba sonrasında ne oldu diye merak uyandırıyordu ama öylece bırakıldılar ve kitap Ala'nın hikayesi üzerinden yürüdü.

[Sabina Guliyeva · Rating 5 out of 5]

Mutlu insan gelmez psikiyatriye. Kimi en sevdiklerini kaybetmiştir, kimi aldatılmış, terk edilmiş, kandırılmış, kimi hayatta aradığını bulamamış, kiminin hayalleri gerçekleşmemiş, kimi işinden olmuş, başaramamıştır. Bir de her şeyi tamam olanlar vardır. Her şeyleri tamam olsa da, başkaları bunu böyle görse de, gönüllerinin bir yerinde hüzün vardır, kırılmışlık, hatta kopmuşluk vardır. Herkesin gördüyü bu tamamlığı bir türlü hissedemezler içlerinde...

[Meriyem]

**Warning: this text may contain spoilers** Li

[Fearless · Rating 5 out of 5]

Ah Ala Ah!!!

Ic yakiciydi hikayesi. Yan karakterler olsa da asil onun hikayesini ele almasi cok guzeldi. Spoiler vermeden hicbir sey yazamam ama okuyunca pisman olunmayscak kitaplardan.

[ilayda Öztürk · Rating 2 out of 5]

çok yetersiz bir kitap olduğunu düşünüyorum. Psikiyatrist olmayan biride bu kitabı aynen böyle yazardı..

[çiğdem Yalçın · Rating 5 out of 5]

İnsan bu hayatta ailesini seçemiyor. Ne hayatlar var dedim okurken.Çok akıcı bir dille yazılmış şimdi sıra dizisinde.

[Selen | talesbysel · Rating 3 out of 5]

3 eh yildiz 🌟

Ben daha cok roman okuyucusuyum, hikayelestirme kismi oldukca hosuma gitti. Ancak baska yorumlarda da oldugu gibi, doktor hanimin bol bol kendini pohpohlamasi bir yerden sonra insana dokunuyor.

Ala’nin hikayesi oldukca dokunakli ama kitabin kendisi duragan. Yazardan baska kitap okur muyum emin degilim …

[Bahar · Rating 3 out of 5]

Kitap akıcı sıkmıyor.Dr un anlattığı hikayeler çok güzel,ben özellikle Eva Peron'un hikayesini beğendim çünkü zaten şimdi söylemeyeyim bildiğim bir kaç şeyin onunla alakalı olduğunu bilmiyordum bu şaşırttı beni:)Kitabın sonunu da beğendim.Bazen okuduğum kitaplar ne kadar akıcı olursa olsun sonu iyi bağlanmayınca boşuna okumuşum hissi uyandırıyor bende ama bu öyle değil.Edebi açıdan bakarsak tabiki bir Irvin Yalom olamaz,derinlere inmeye çalışsa da yüzeysel kalmış.Madalyonun adını çok fazla kullanması(reklam) ve kendini,yaşantısını,gittiği lüks mekanları anlatması,ima yolu ile de olsa övmesi bunlar olmamalıydı.Bir daha okur muyum Gülseren Budayıcıoğlunu?Evet okurum.Kafa yormadan,ilginç vakaların olduğu,sürükleyici bir şey okumak istiyorum diyenlere de tavsiye ederim

[Tuba Inan · Rating 5 out of 5]

Diğer kitaplarına oranla daha zor okudum bu kitabını her sayfada boğazıma takılan suçluluk duygusuyla.Çok şükür dedim Rabbime çevremde beni seven dostlarımla benden sevgisini hiç esirgemeyen bir ailem var diye ve sonrada utandım bu şekilde kırık ve parçalanmış şekilde hayata tutunmak için çabalayan gençleri düşündüğümde.Sonrada bu çocukları düşündüm ve geleceğimizi... Acaba etrafta bu kadar sevgisiz ve ilgisiz büyüyen bir topluluk ileride ne hale gelecek diye ve korktum.Belki anne babamızı seçemiyoruz hayatta ama anne ya da baba olup olmamak bizim elimizde.Lütfen bakmayacağınız çocuklar getirmeyin dünyaya ve sevgisizliğinizle o minicik kalpleri kin ve nefretle doldurmayın hayata ve insanlara karşı.

[Melis Ertis · Rating 3 out of 5]

Aslında harika bir hikaye ama kitap ilk 250 sayfada çok durağan gidiyor. En başlarda daha birçok hasta tek tek anlatılıyor ve hangi hastaya odaklanacağını anlamıyoruz. Bunun yerine hikayesini anlatacağı hastaya 'kral kaybederse' deki gibi bir giriş yapabilirmiş. Sonuç olarak hikaye çok sarsıcı ve başarılı ama ben kitaba çok zor adapte oldum.

[Melis · Rating 4 out of 5]

Başlarda çok sıkıldım. Ne zaman konuya gircek diye düşündüm ama son 100-150 sayfayı soluksuz okudum. Ala’nın durumuna içim parçalandı. Boğazımda düğümler oldu.

[littlesunshineemily · Rating 3 out of 5]

Okuduğum en güzel Gülseren B. kitabıydı ve benim için şaşırtıcı oldu. Paranoid- Şizofreni hastası genç bir avukatın hayat hikayesini ve iyileşmeye giden sürecini anlatıyor. Kendine en az methiyeler dizip daha çok hastalara ve konuya odaklanan kitap olduğu için bu kadar çok sevdim sanırım. Bir de bu kitapta tarihi pek çok hikayeyi olayı ve karakteri hastasının tedavisi sürecinde çok güzel hikayeleştirmiş, bu bizim de okurken hem keyif almamıza hem bir şeyler öğrenmemize hem de çok acıklı olan hikayeden bir miktar uzaklaşmamıza sebep oluyor. Kırmızı Oda isimli dizinin bazı bölümleri buradan alınmış bu arada, meraklıları için. Fakat kitabın sonu acaba Ala'nın şu anki durumu ne, dedirtecek cinsten oldu benim için merak içinde kaldım.

[Thebookthief · Rating 5 out of 5]

Kırmızı oda dizisinden sonra Alya'nın (kitap da Ala) hayatını merak ettiğim için kitabı aldım ve okudum. Okurken dizideki sahneler aklıma geldi. Ala ne acılar çekmiş, yaşadıklarının sonucunda onun hayata dönüp kendi ayakları üzerinde durabilmesi büyük bir başarı.
Gerçekten de yazarın dediği gibi ''nasıl bir anneden dünyaya geldiğimiz bizim asıl kaderimizdir.'' İçinde büyüdüğümüz aile bizlerin kaderini belirliyor.
Kitabın dili çok akıcı. Kitapda Ala'dan başka hikayeler de var. Hikayelerin gerçek olması çok etkileyici. Ayrıca yazarın Ala'ya anlattığı hikayeler de çok güzel. Okumanızı tavsiye ederim.

[Figen · Rating 5 out of 5]

Bugüne kadar neden bu kitabı okumamışım dedirten bir kitap oldu benim için...
Kitabın ana kahramanı olan Ala’nın yaşam öyküsünü okurken aklıma hep “ Umut” kelimesi ve şu düşünceler geldi:
“İnsan yaşamında ne olursa olsun , nasıl bir geçmişe sahip olursan ol çalışıp çabaladığın sürece ve içinde de azıcık umut kırıntısı kalmışsa üstelik çok güzel bir yaşama sahip olabilirsin...”

Bu kitabı okuduktan sonra Gülseren hanımın tüm kitaplarını okumaya karar verdim eminim diğer kitaplarında da çok güzel altı çizilecek cümleler ve dersler çıkaracağım kendime ...

[Ebru Güventürk · Rating 3 out of 5]

Başarılı bir psikiyatr, onu en derinden etkileyen hastasıyla ilgili tecrübelerini kaleme almış. Çocukluğumuzda geçirdiğimiz travmaların, aslında unuttuğumuzu zannettiğimiz birçok sahnenin, beynimizin ve ruhumuzun içindeki kapısı kilitli gizli odalarda yaşamaya ve büyümeye devam ettiğini bir kez daha okumuş oldum. Tedavisinin ne kadar zor olduğunu ama iyileşme şansının da hep var olduğunu göstermesi açısından çok yapıcı bir kitap olmuş. Umut hep var olmalı...

[Malak Gasimova · Rating 4 out of 5]

Mən kitabı yutubda dinlədim. Hər dəfə evdə işlərimi görəndə dinləyirdim. Ağır hekayədi. Bundan əvvəl də Camdaki Kız kitabını dinləmiş və Kral Kaybederse kitabını isə oxumuşdum. Onlarla müqayisədə çətin gedirdi. Kırmızı Oda serialını həftəlik izləyirəm və məhz Alyanın hekayəsinə görə başlamışdım. Odur ki, maraqlı gəldi mənə. Əlaqəsiz görsənsə də, əslində yenə də özümdən nələrsə tapdım bu hekayədə. Ümumiyyətlə bu xanımın(psixiatrın) enerjisinə heyranam. Bu yaşında yenə də işləyir və yaradır.