Jump to ratings and reviews
Rate this book

Savaş ve Barış #2

Rate this book

889 pages, Unknown Binding

20 people are currently reading
295 people want to read

About the author

Leo Tolstoy

7,932 books28.3k followers
Lev Nikolayevich Tolstoy (Russian: Лев Николаевич Толстой; most appropriately used Liev Tolstoy; commonly Leo Tolstoy in Anglophone countries) was a Russian writer who primarily wrote novels and short stories. Later in life, he also wrote plays and essays. His two most famous works, the novels War and Peace and Anna Karenina, are acknowledged as two of the greatest novels of all time and a pinnacle of realist fiction. Many consider Tolstoy to have been one of the world's greatest novelists. Tolstoy is equally known for his complicated and paradoxical persona and for his extreme moralistic and ascetic views, which he adopted after a moral crisis and spiritual awakening in the 1870s, after which he also became noted as a moral thinker and social reformer.

His literal interpretation of the ethical teachings of Jesus, centering on the Sermon on the Mount, caused him in later life to become a fervent Christian anarchist and anarcho-pacifist. His ideas on nonviolent resistance, expressed in such works as The Kingdom of God Is Within You, were to have a profound impact on such pivotal twentieth-century figures as Mohandas Gandhi and Martin Luther King, Jr.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
107 (61%)
4 stars
53 (30%)
3 stars
10 (5%)
2 stars
0 (0%)
1 star
3 (1%)
Displaying 1 - 10 of 10 reviews
Profile Image for Gözde.
148 reviews
November 18, 2023
Bu koca devi bitirdikten sonraki hislerim paha biçilemez. Hem sebat edip yaklaşık 2.000 sayfayı çok kısa aralar vererek okuyabilmek, hem karakterleri, isimleriyle, özellikleriyle, aile bağları ve inanışlarıyla her biri biricik olan karakterleri, akılda tutabilmek, bir yandan da çok fazla bilgimin olmadığı Fransız-Rus savaşı arka plânına dâhil olabilmek kişisel bir zafer addedilebilir.

Tolstoy çağının epik destanını yazarken tüm hikayeyi ilmek ilmek dokumuş. İlk etapta çok karakterli, çok olaylı ve yer yer temposu çok yüksek olan bu destanı takip etmek elbette kolay olmuyor. Fakat birinci kitabın yaklaşık yarısından sonra, karakterlerin kendileriyele, aileleriyle ve dünyayla olan ilişkilerini bir nebze bir yere oturtmaya ve hatırlamaya başladığınızda - yani esasen her bir karakterle bir ilişki inşa etmeye başladığınızda okumaya doyum olmayan bir serüven kalıyor elinize.

Bu serüven kimi zaman Piyer’in içinde yaşadığı fırtına, kimi zaman Andrey’in kişiliğinde gördüğünüz sakinlik, kimi zaman Nataşa’nın şımarıklıklarına katlanamamakla seyrederken benim için en esas ve en vurucu noktayı Tolstoy’un düşüncelerini hikayeye kattığı kısımlar oluşturdu. Özellikle Çar’ı, halkın Çar’la ilişkisini, Napolyon’u ve Rus ordusunun generali Kutuzov’u öyle güzel, öyle derinlikli ve öyle kendi düşüncelerini onlara zerk ederek anlatıyor ki; savaşın da barışın da her aşamasını okumak, gerçek ve hayali karakterlerle her anını yaşamak tam bir keyif haline dönüşüyor.

Anna Karenina’yla hayranı olduğum Tolstoy ve Rus edebiyatının bendeki zirve noktası oldu bu dev eser. Gerçek bir magnum opus, gerçek bir edebi, tarihi, siyasi, felsefi ve psikolojik şölen.

Alıştığımız yolun dışına çıktığımız zaman her şeyimizi kaybettiğimizi düşünürüz; ama yeni ve iyi bir şey ancak o zaman başlayabilir. Hayat varsa mutluluk da vardır.
Profile Image for Emrah Şakar.
127 reviews3 followers
January 9, 2022
hem yazarı tolstoy hem de edebi çevreler tarafından başyapıt olarak tanımlanan, napolyon’un rusya seferini ve moskova’yı işgali ekseni etrafında tarih, diplomasi, sosyoloji alanlarında çok derin incelemeler barındıran, hem kurgu hem de teknik açıdan kusursuz, tarihin ve rus edebiyatının en önemli eserlerinden birisi.

tolstoy'un bağlı olduğu akıma ve onun üslubuna alışık olduğum için bu hacimli romanın, okurken bana büyük haz verdiğini söylemeliyim. ancak bilmelisiniz ki romanda karakter ve detay oldukça fazla. bu yüzden, bu eseri okumayı düşünenlerin öncelikle tolstoy’un en azından birkaç eserini okuyup kendilerini yazarın üslubuna alıştırmalarını tavsiye ederim.

roman en başından itibaren üç farklı yoldan ilerleyerek devam ediyor. bunların ilki tolstoy’un tarih ve sosyoloji ile ilgili düşünceleri. kitabın bu bölümlerini okurken yazım sürecinin neden çok uzun sürdüğünü anladım. tolstoy 6 yıl süren uzun çalışmalardan sonra bitiriyor bu enfes, destansı romanı. hayatı boyunca kendini edebiyatın yanında sosyal bilimlere de adamış olan tolstoy adeta bir tarih bilimci gibi, bir sosyolog gibi ve kendine özgü bir şekilde geliştirdiği bilimsel görüşlerini, bilimsel bir dille, adeta bir makale gibi okura aktarıyor. buna ek olarak söylemeliyim ki başlarda bu bölümlerin beni sıkacağını ve romanın akıcılığına zarar vereceğini düşünmüştüm. ancak hiç de öyle olmadı, bu bölümleri okudukça hem eseri hem de yazarı daha iyi anladım ve bir noktadan sonra tolstoy’un düşüncelerini içeren bu bölümlerin bir kılavuz gibi düşüncelerimi yönlendirdiğini ve beni okumaya odakladığını hissettim.

kitabın ilerlediği ikinci yol ise 1800’lerin başında gerçekleşen fransa-rusya savaşları. bu açıdan yaptığım incelemeyle alakalı da şunu söyleyebilirim: savaşlarda yer alan karakterleri sadece cephede değil, sivil hayatlarında da okumuş, tanımış olmak bu kitabı benim için bir savaş romanı olmaktan çıkarıyor. diğer savaş romanlarını okurken (ör: mahşerin dört atlısı) gerçekten çok zorlanmıştım ve romanlarda işlenen bu temanın hiç bana hitap etmediği yargısına varmıştım. ancak tolstoy öyle bir kuruyor ki eseri, onca karakterin, onca ayrıntının, onca tarihi bilginin okuyucu için su gibi akıp gitmesini sağlıyor. imparatorların tasviri, yöneticilerin, kurmayların tasviri, savaş planlarının, savaş alanlarının tasviri... gözümle görmüşüm, sanki yaşamışım gibi bir hissiyat uyandırmayı başarıyor tolstoy bu açıdan. bir sosyal bilgiler öğretmeni olarak şimdiye kadar hiç karşılaşmadığım, vakıf olamadığım bir çok bilgiye ulaşmış oldum yaptığım bu keyifli okuma esnasında. ayrıca okurken fark edeceğiniz üzere yazar muharebe alanlarının tasvirini de oldukça detaylı bir şekilde yapıyor. bu şaheseri yazarken savaş alanlarını da gezdiği ve yine bu yüzden kitabın tamamlanmasının bu kadar uzun sürdüğü söyleniyor.

eserin ilerlediği ve tolstoy’un bunu anlatmayı ne kadar çok sevdiğini bildiğim üçüncü yol ise rusya’da aristokratların, sosyetenin, varlıklı, önemli ailelerin yaşam biçimleri ve yaşam alanları. kitabın hiçbir bölümü beni sıkmadı veya okuma isteğimi kırmadı ancak en çok da bu bölümleri okurken keyif aldım. bunun temel sebebi tolstoy’un sosyolojik bakış açısını çok beğenmem ve beni en çok bu yönüyle etkilemiş olması. kişisel hırslar ve ihtiraslar, toplum tarafından bireylere karşı geliştirilen düşünceler, birey ve toplum ilişkisi gibi konuları yazar tüm detaylarıyla bir çok pencereden son derece akıcı bir şekilde bizlere aktarıyor. eseri okurken karakterlerin yaşamlarıyla ilgili o kadar çok detay anlatılıyor ki gerçek karakterlerin de yer aldığı bu şahane roman sanki tüm karakterler gerçekten yaşamış hissiyatı veriyor. çoğu kez yazdım, araştırdım acaba piyer veya prens andrey gerçekten var olmuş yaşamış insanlar mı diye. bu da tolstoy’un kurgusunun ne kadar sağlam temellere dayandığını okuyucuya gösteriyor.

toplumun alt kademesine ait kimsenin hayatına dair detayları içermiyor roman. bu da zaten tolstoy tarzı değil. eserin alt detaylarına baktığımız zaman ölüm, obsesyon, narsisizm, aşk gibi daha bir çok motifi bulacaksınız eserde. bu temaları da yan parça gibi düşünmeyin sakın. tolstoy bu noktalara dair günlerce düşünebileceğiniz, sayfalarca inceleme yazabileceğiniz kadar detay işliyor. bunu okuyucuyu hiç sıkmadan, kafa karışıklığına mahal vermeden yapmayı başarıyor yazar.

okuduğum en hacimli roman. düşüncelerimi derinlemesine etkilemeyi başarmış nadir romanlardan birisi. okuduğum en detaylı roman. en çok beğendiğim romanlardan birisi. olumsuz anlamda eleştirebileceğim hiçbir nokta yok. kusursuz diyebilirim. herkese hayatında en azından bir kere bu başyapıtı okumasını tavsiye ederim.
Profile Image for Sümeyra.
255 reviews2 followers
September 21, 2024
“…bir erkekle kadın arasındaki hassas, iki tarafın da durumun bilincinde olduğu, şiirsel dostluğa dönüşebileceği aklına hiç gelmemişti.

Beklemesini bilen için her şey zamanında olur.

Yanında olmadığım yıllar boyunca bana bağlı kalmasını sağlayacak ideal aşka nasıl da inanmıştım! Masallardaki tatlı güvercin gibi benden ayrıyken sararıp solacaktı… Her şey çok basit ve iğrençti!

Çile bir saat sürer, yaşam bir asır!

…insanın mutlu olmak için yaratıldığını, mutluluğun insanın içinde, doğal insâni ihtiyaçlarının giderilmesinde olduğunu ve mutsuzluğun yokluktan değil bolluktan kaynaklandığını, aklıyla değil tüm varlığıyla, hayatın kendi içinde öğrenmişti;

Ama saf ve eksiksiz bir sevinç gibi saf ve eksiksiz bir hüzün imkansızdır.

Alıştığımız yolun dışına çıktığımız zaman her şeyimizi kaybettiğimizi düşünürüz; ama yeni ve iyi bir şey ancak o zaman başlayabilir. Hayat varsa mutluluk da vardır. Önümüzde daha çok, çok şey var.

Birkaç saniye sessizce birbirlerinin gözlerine baktılar ve uzak, imkânsız, birden yakın, mümkün ve kaçınılmaz oldu.”

———— spoiler⬇️————

İnanılmaz gerçekçi!
Çünkü gerçek.
Tolstoy’un uzun yıllar emek verdiği araştırmalar sonucu ortaya çıkan tarihi bir belge niteliğinde bu roman.
Son 100 sayfası beni biraz aştı, itiraf ediyorum.
Özgür irade, halkların iyiliği, kitlesel ve bireysel eylemler, iktidar, tarihin meydana gelişinde kişi, toplum, zaman, özgürlük…
Ondan öncesi ise bir miktar kalbimi kırdı galiba Sayın Tolstoy.
Okuduğum sürece herkese Prens Andrey’i anlatmıştım halbuki.
Babasının kuralcılığı, katılığı, annesiz büyümesi, ilk eşini sevme yetisini kendinde bulamaması, Nataşa’ya olan aşkı, ilk katıldığı savaşta vurulduktan sonra gökyüzünde yaşamı görüşü, Pierre ile uzun sohbetleri, ikinci kez ölümcül yaralandığında yanı başında bacağı kesilen düşmanı Kuragin’e duyduğu merhamet, hayatı ve sevgiyi o anda bir bütünün parçası gibi anlayışı ve ölümüne giden süreçte düşündükleri…
Sevgi bir yeti mi bir öğreti mi? sorusunun cevabını düşündüm karakter üzerinden günlerce.
Babası tarafından yeterli sevgiye maruz kalmadığında bir erkeğin yavaşça sevmeyi nasıl öğrendiğini de.
Andrey’in tüm yaşadıklarına karşın onu acımasızca öldüren Sayın Tolstoy, kendisine azıcık ilgi gösteren, potansiyel koca adayı olabilecek, XY genotipine sahip tüm erkeklere seçici geçirgenliğini kaybetmişcesine aşık olan Nataşa’ya ise mutlu bir son yazdı bu romanda.
Nataşa’nın Andrey’in ölümünü bu kadar çabuk unutmasını ve hayata kaldığı yerden devam etmesini, annesine duyduğu sevginin içinde uyandırdığı yaşama kıvılcımları ile açıklasa da, beni çok ikna edemedi doğrusu.
Marya, çirkin görünüşüne rağmen bana en güzel görünen ve omurgalı karakterlerden.
Nikolai Rostov, minimal dengesiz, mağrur, akıllı.
Sonya, fakirliği ile aşkını kaybeden, sonrasında kendince erdemli bir davranışla sevdiği adamı başka bir kadına sunan.
Pierre, ana karakter olmasına rağmen ne düşündüğünü, neye inandığını, ne için yaşadığını anlayamadığım açıkçası çok da sevemediğim bir karakter son sayfada.

Sayfalarca okuduktan sonra, eş zamanlı olarak, bölüm bölüm, Savaş ve Barış’ın BBC yapımı 6 bölümlük dizisini seyretmiş biri olarak tüm karakterleri zihnime sindirdim sanıyorum.
Şimdi sıra 67 Sovyet yapımı filminde:)

Çevirmene not: 1800’lü yıllarda Türkiye diye bir ülke yoktu, nasıl Fransa-Rusya savaşında adı geçti anlamadım.
Yazara not: Keşke Andrey’i öldürmeseydiniz.
Okuyucuya not: Başlangıçta karakterleri tanımak çok zor, o yüzden mutlaka diziyle eş zamanlı seyretmelisiniz.
Tarihe not: Hiçbir savaş, barış getirmez. Üstelik medeniyet ve adalet hiç mi hiç getirmez.
Kendime not: Oblomovluğu bırak ve Fransızca öğren ve St. Petersburg’un beyaz gecelerinde bir köprü üzerinde yürümek için uçak biletlerine bak bakalım alabilecek misin:)
Mujik misin yoksa aristokrat mı?
Profile Image for Sabiha.
26 reviews
January 30, 2025
İlk cildinden farklı olarak bu ciltte felsefi konular daha ağır basmış. Okumakta da bu yuzden olsa gerek, daha çok zorlandığımı söyleyebilirim.
6 reviews
Read
December 27, 2024
Tolstoy'un kitapta sunduğu karakterlerden ve Fransa-Rusya Savaşı'nın içeriğinden ziyade konuları ele alma ve "tarih"i yorumlama biçimine daha fazla ilgi duydum. Elbette, karakterlerin iç dünyalarını ve birbirleriyle olan etkileşimlerini anlatma konusundaki becerisi tartışılmaz. Hatta ele aldığı 2 karakter var ki; klasik soylu hassasiyetlerine sahip olmalarının ötesinde savaşın da üzerlerinde yarattığı gerilimle beraber süreç içerisinde ciddi ruhsal gelişim gösteriyorlar. Bir nevi standardın üzerinde bir yaşam bilgeliğine erişiyorlar, denebilir. Bu sayede bulundukları maddi-manevi rahatlık eşiğinin bilinçli bir şekilde dışarısına çıkarak içerisinde yaşadıkları toplumun daha fazla içerisine dahil oluyorlar. Savaş boyu ister esirlikle ister savaşın kazanılması için gerek fiziksel gerekse düşünsel boyutta verilen mücadeleyle bir şekilde insana ve hayata karşı olan bakışları şekilleniyor. Neticede savaş, meydanda askerleri toprağa gönderirken yaşayanları aynı toprak üzerinde daha fazla birbirlerine yaklaştırıyor. Bu da zannediyorum ki; "savaş" sonrası "barış"ın sunulduğu bölüm.
İçeriğin dışarısına çıkıp Tolstoy'un kurguyu inşa ederken kullandığı yapılara özellikle dikkat edince, dönemin içerisinde yükselen pozitivist dalgadan mı bilinmez, durumun analizi yapılırken sürekli ve bilinçli bir şekilde bilimsel ve matematiksel betimlemeler kullanıyor Tolstoy. Savaş kargaşasının içerisinde askerlerin geri çekilme ve hücum etme taktikleri ile savaşan kütlenin aldığı pozisyonu formülize etme çabası buna bir örnek. Ya da ortada sirküle olan Fransız ordusunun üzerindeki kuvvet bileşenlerinin orduyu ne yöne ve neden çektiği sorusunu açıklama girişimi de yine aynı şekil. Son olarak, kitap boyu ara ara dile getirdiği "Milyonlarca insan neden birbirini öldürüyor?" sorusuna "zaman" kavramı üzerinden verdiği yanıt da iyi düşünülmüş. Tarihte gerçekleşen olguların yargılandığı tarih ile gerçekleştiği tarih arasındaki zaman farkının artmasıyla "insanın özgür iradesi sonucu meydana geldiği" bakış açısından nasıl da "olma zorunluluğuna dair gözlemlenebilir nedenleri olduğu" tarafına çekildiğini de güzel tespit etmiş.

Kitaptan alıntılar/notlar:
"...Hayatta aşırı rahatlığın, ihtiyaçların karşılanmasının getirdiği bütün mutluluğu ortadan kaldırdığını, yapacağı işi seçme özgürlüğünün, eğitiminin, zenginliğinin, toplumdaki yerinin ona sağladığı özgürlüğünse, iş seçmeyi içinden çıkılmaz hale getirdiğini, iş seçme ihtiyaç ve ihtimalini ortadan kaldırdığını unutuyordu...."
"...Piyer gökyüzüne, yıldızların görünüp kaybolduğu, oynaştığı derinliklere baktı. "Bütün bunlar benim, bütün bunlar benim içimde, bütün bunlar ben!" diye düşünüyordu...."
"..."Hayat her şeydir. Hayat Tanrı' dır. Her şey değişir ve hareket eder, bu hareket Tanrı'dır. Hayat var oldukça kutsal olanın bilincine varma zevki de var olacaktır . Hayatı sevmek Tanrı'yı sevmektir. Asıl zor ve kutsal olan hayatı acılarıyla, suçsuz yere çekilen acılarla sevmektir."..."
3 reviews
Read
March 28, 2023
çalışma ve aylaklık, tokluk ve açlık, erdem ve kusur sadece özgürlüğün az ya da çok derecesidir.
Özgür olmayan bir insan ancak hayattan mahrum bir insan olarak düşünülebilir.
Özgürlük kavramı akıl için, iki eylemi tek ve aynı zamanda yapabilmek ya da nedeni olmayan bir davranış gibi anlamsız bir çelişki olarak görünüyorsa bu sadece bilincin akla tabi olmadığını kanıtlar.

İnsanlığın ortak yaşamına bağlı olan insan, bu yaşamı belirleyen yasalara tabiymiş gibi görünür. Halkların ve insanlığın geçmiş yaşamları nasıl değerlendirilmeli, insanın özgür mü yoksa özgür olmayan eylemlerinin bir eseri gibi mi? Bu, tarihe sorulacak sorudur.
İnsanın eylemleri genel, değişmez, istatistik olarak ifade edilen yasalara tabidir. İnsanın toplum kavramı, özgürlük bilincinden doğan bu kavram karşısında sorumluluğu nedir? Bu, hukuka sorulacak sorudur.
İnsanın davranışları, doğuştan gelen karakterinden ve insanı etkileyen itkilerden kaynaklanır. Özgürlük bilincinden doğan vicdan ve iyilik, kötülük bilinci nedir? Bu, ahlaka sorulacak sorudur.

Bütün düşünürler tarafından kabul edilen, istisnasız bütün insanlar tarafından hissedilen, deneyim ya da muhakemeye tabi olmayan bu sarsılmaz, reddedilmez, o olmadan insan hakkında hiçbir görüşe sahip olunamayacak bu bilinç sorunun diğer yanını oluşturur.
Profile Image for Ulku KOSDAS.
17 reviews1 follower
April 30, 2022
Savaş ve Barış diğer birçok klasik gibi bir olay örgüsünü takip ettiğim ya da kahramanlarına hayran olarak okuduğum bir kitap değil, bunlardan çok daha fazlası. Klasik kitapları neden okumayı sevdiğimi, klasik kitapları okudukça hatırlıyorum. Okuyan herkese de aynı duyguları hissettireceğine inanıyorum.
68 reviews
June 20, 2023
bu eser sadece bir roman değil aslında, tarih sayfası bir anlamda
Displaying 1 - 10 of 10 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.