Fransa Basin Ajansi muhabiri Kadri Gursel ve arkadasi Reuters Foto muhabiri Fatih Saribas 31 Mart 1995 gunu PKK'lilar tarafindan kacirildilar ve 26 gun sonra birakildilar. Iki gazeteci bu sureyi BagokGabar bolgesinde daglarda dolastirilarak gecirdiler. Dagdaki, bu kacirilmanin ve 26 gunun hikiyesi... On iki yildir en az yirmi bin cana, benzersiz acilara, kitlesel goclere sebep olan bir catismanin bir tarafindaki insanlar... Bu on iki yil boyunca onlar medyada ya terorist"tiler ya "itirafci" ya da "olu ele gecirilmislerdi"... Dagdakiler'de anlatilan hikiye ise daga cikmis, daglarda yasayan, etten kemikten insanlara dair bir hikiye... Dagdakiler kim? Nasil yasiyorlar, ne dusunuyorlar?Sayfa 167Baski 2015 Metis Yayincilik
kadri gürsel serbest bırakılıp evine döndükten sonra çevresindekilerden şöyle sorular gelmiş: “kazanabileceklerine inanıyorlar mı?”, “moralleri nasıl?”, “seks yapıyorlar mı?”, “ne yiyip içiyorlar?”, “uyuşturucu kullanıyorlar mı?”... bunların hepsi benim de merak ettiğim şeylerdi. kitap çok daha fazlasının cevabını veriyor.
Milliyet, Cumhuriyet vb gazetelerde yazarlık yapmış olan Kadri Gürsel 1995' de Agence France-Presse muhabirliğine başlamış. Politik altyapısı dolayısıyla devlet tarafından alıkonulduğu dönemde berjer koltuk, buzlu badem ve filitre kahve özlemi çekmiş (?)
Gerilla mücadelesini pek de iyi kavrayamadığını düşünüyorum, ancak doğrudan bir öznenin deneyim aktarımı olduğu açısından bakılacak olursa okumaya değecek bir kitap. Dil son derece akıcı. 26 günlük süreci "maceralaştırmadan" samimiyetle aktardığına inanıyorum.
Not aldığım bazı kısımlar "TeCe'nin askerleri gibi gün saymıyoruz. Biz sonuna kadar savaşırız. Onlar düşünsün." "Doğa temizdir, hiçbir şeyi kirletmez." "Savaştıkça özgürleşirsin, özgürleştikçe güzelleşirsin. Güzelleştikçe sevilirsin." "Biz şiddeti siyasetin kapısını aralamak için kullanıyoruz."
(2014'teki kitap hakkında düştüğüm notu bulup yıllar sonra editledim <3)
Hassas bir konuda objektif ve realist bi bakış açısıyla birinci elden örgütün dağ kadrosunun yaşamını ve düşünce biçimini yalın bir dille anlatmış Kadri Gürsel. Konuyu merak edenler için ilk elden okunması gereken bir kitap.
1995 yılında 26 gün kaçırılan -alıkoyulan- iki gazetecinin dağda yaşamla, savaşın gerçekliğiyle imtihanı. Çelik Harekatı operasyonlarından köşe bucak kaçılan binbir zorlukla geçen 26 gün. Kitap her kesimden okuyucuya hitap etmesi için olabildiğince nesnel yazılmış. Pkk'ya değil de oraya çıkan insanlara, günlük rutinlerine, dağa çıkma nedenlerine, T.C devletine bakışlarına odaklanmış. Kitaptaki dağdakilerin hiçbiri artık o dağlarda değil. Ancak 23 yıl önce doğmamış kürt çocukları şu an yine o dağlarda. Acı olan da bu fasit daireden çıkmak için gerekli adımlar atılmadıkça bu döngünün sürüp gitmeye devam edecek olması.
İlk elime aldigimda bu kadar guzel bir kitapla karsilacagimi beklemiyordum acikcasi. Kadri Gursel'in kullandigi dile ve anlatim tarzina hayran oldum. Daglarda gecen 26 gunun bu kadar surukleyici ve ayrintili bi sekilde anlatilmasi, Kadri Gursel'in kaleminin ne kadar guclu oldugunu gosteriyor.
Kitap aslinda ironilerle dolu. Yer yer cok guldugumu soylemeliyim. Ote yandan, 30 yil once daga cikanlarin perspektifini ogrenmek ve olaylara farkli bir acidan bakabilmek icin mutlaka okunmasi gereken bir kitap. Gursel'in kitabin sonunda belirttigi gibi, bu kitabi okuyunca "Bu isin sonu nereye varacak?" sorusunun cevanini almiyorsunuz, bu sorunun cevabina kafa yoran biri olarak dusunce gidasi almis oluyorsunuz. Tam da yazarin amacladigi gibi.
Yaşar Kemal’in “röportaj” derken kast ettiği türün son 30 yıl içinde Türkiye’de ortaya konmuş bence en iyi örneği. Sadece konuyla ilgilenenlerin değil herkesin, özellikle de gazetecilik öğrencilerinin mutlaka okuması gerekir.
Kadri Gürsel ve Fatih Sarıbal’ı kaçırıldığı 31 Mart tarihinden 26 yıl sonra başladım kitabı okumaya. Bir çırpıda bitti. Kadri Bey’in hafızası, detaylara olan hakimiyeti ve yıllar sonra doğrulanacak çıkarımları nefes kesici.
Okurken bir çok defa keşke kitabın sonunda bir harita olsaydı dedim.
Kitabın varlığından tamamen şans eseri haberim oldu. Hep merak ettiğim bir konuyu aydınlatması bakımından çok faydalı oldu benim için. Örgütün dağlarda nasıl yaşadığını, nasıl varolduğunu, siyasi ve askeri emellerini, terörist diye üstünkörü geçiştirdiğimiz kişilerin aslında birer insan olduğunu gözlemlediği kadarıyla aktarmış Kadri Gürsel. Kendisinin de dediği gibi herkesin okuyabilmesi için olabildiğince nesnel de yazmış. En acısı da kitabın 20 sene önce yazılmasına karşın hiçbir şeyin değişmemiş olması. Savaşın, sürgünün ve ayrımcılığın izleri, dağdakilerin dağda "varolma" sebepleri... Aynanın diğer tarafını da merak ediyorsanız okumanız gereken bir kitap.