Vaktin zamanın birinde bir adam tam işte bu yolda yürümeye başlamış. Evi de şurada bir yerdeymiş. Adam yürümüş, yürümüş, ormanda görülecek işleri varmış. Ne işi varmış da bütün günü bu koca ağaçların arasında geçirmiş de havanın karardığının farkına varamamış dersen, onu ben bilemem. Neticede adamın işi varmış; herif akşama kadar çalışmış. Hava iyice zifiri olunca da fenerimi yakayım da evime döneyim, demiş. Dönmüş de. Ama dönünce ne görmüş? Ev başka bir evmiş. Yani, ev aynı evmiş de, anlayacağın, kapıyı tanımadığı biri açmış.
"Hep denir: 'Doğayı çok severim!..' Tanımadan, doğayı uzaktan sevmek olası mı? Doğa 'kimdir'? Doğa 'sever' mi? 'Öç' alır mı? 'Başına buyruk' mudur? Bir 'avcı' kimliğine bürünür mü doğa? Sonra ormanlar, sonra yağmurlar... Ürpererek okudum Köpekler İçin Gece Müziği'ni. Her sözcüğü özenle seçilmiş, dili, anlatımı yalın, duru; gerilimi yüksek; her an gerçekliğe dönüşebilecek bir kara masal!" -Selim İleri-
Faruk Duman, 1974 yılında Ardahan'da doğdu. Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Kütüphanecilik Bölümü'nden mezun oldu. Öyküleri, 1991 yılından beri Yazıt, Damar, Papirüs ve Adam Öykü gibi dergilerde yayınlanmaktadır. 1996 yılında Çankaya Belediyesi'nin Öykü-Şiir Yarışması'nda Çocuk Öyküleri dalında ikincilik almıştır. Bu öyküleri daha sonra Mızıkçı Mızıka adıyla yayınlanmıştır. 1997 yılında Can Yayınları'ndan çıkan ilk öykü kitabı Seslerde Başka Sesler, 1998'de Orhan Kemal Ödülleri öykü dalında ikincilik almıştır. Yazarın ikinci öykü kitabı olan Av Dönüşleri, 2000 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanmıştır.
Türk Edebiyatı kapsamında okuduğum en tekinsiz, en karanlık kitaplardan biri. Gece başladım, bittiğinde hava aydınlanmıştı. Bana biraz Daniel Kehlmann'dan Gitmeliydin'i hatırlattı. Yarı uykuda gibi bir kurgu ilerleyişi, kabusta hatta. Kim neyi neden yapıyor bir önemi yok. Önemli olan o kabusun içinde olmak. Bir hayvanın duyduğu korkuyu dahi çok güzel aktarmış. Tavşan sahnesinde baya irkildim, okurken böyle hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. Kitabın içine rahatlıkla girebildim, tasvirler çok başarılıydı. Çağdaş Türk Edebiyatı okuması yaparken biraz çekiniyorum çünkü çoğu kitap gereksiz övülmüş çıkıyor. Bunda altın gününe girmiş gibi birbirini övüp duran yazarların ve takipçilerinin etkisi büyük. Köpekler İçin Gece Müziği onlardan biri değil, zaten yorumlara şöyle bir baktım da Faruk Duman'ı altın gününe almamışlar sanırım. :) Umarım edebiyatımızda böyle karanlık masalları daha çok görürüz.
İlginç bir şekilde ormanda başlayan Murat ve Filiz'in hikayesi. Okumakta zorluk çektiğim söylenebilir. Bir Avcı'nın hikayesi, bir Murat'ın hikayesi, bir Filiz'in hikayesine odaklanması ara sıra Filizle Murat'ın hikayesine odaklanalım derken hikaye iyice kafa karıştırıcı bir hal aldı. Konu ve fikir güzel ama daha iyi olabilirmiş gibi geldi. Hikaye ile kitabın isminin ne alaka olduğunu hala düşünüyorum.
faruk duman’la tanışma kitabım. doğanın ve özellikle ormanın tekinsizliğini iliklerime kadar hissettirdi. ayrıca ufaktan da olsa bir hasan ali toptaş tadı bıraktı damakta
böyle iyi yazılmış kitaplar okuyunca, okuma açlığım depreşiyor. hemen arkasından bir tane daha bir tane daha.. birkaç hafta önce "ve bir pars, hüzünle kaybolur"unu okuduğum sevgili yazar, bu kitabında da aynı gizemli atmosferi yaratmayı başarmış. iki kitabın da bazı ortak noktaları var, ama bunlar üzerinden genelleme yapmayacağım. ormanın büyülü havası, köy/kasaba gerçekliği, içine azıcık katılmış modern hayat leziz bir karışım meydana getiriyor. kitabın arka kapağında selim ileri'nin dediği gibi inanmakla inanamamak arasında götürüp getiriyor okuyucuyu. anlatım inandırıcı, fakat zihniniz karşı çıkıyor, hayır! diyor ama yazar galip geliyor. ilk sayfadan itibaren okuru içine alan kitaplardan. 2-3 saatte hızla bitiyor. sonuç olarak yazarın diğer kitaplarını da muhtelif zamanlarda zevkle okumayı planlıyorum.
Yazarın iyi bir kitabı. Üslubu, anlatımı dikkat çekici. Sadece birkaç noktada ağdalı anlatım beni rahatsız etti. Biraz zorlamış bazı noktalarda ama onu da zamanla aşıyor Faruk Duman. İkinci ilginç nokta ise hikayenin geçtiği ortam. Sisli puslu yağmurlu bir orman, çok çekici ve masalsı gerçekten. Çok hoşuma gitti bu açıdan. Okunmaya değer.
Benim için çok ilginç bir deneyimdi. Kitabın başında, sıkıcı bir vahşi doğa anlatımının içine girdiğimi düşündüm. İçimi daraltan kasvetli hava, modern hayatla birleşince müthiş bir kontrast oluşturmuş. Okunası, biraz acıtan, ama ziyadesiyle gerçek bir dünya yaratmış Faruk Duman. Etkileyici!
Sus Barbatus'un uzak, yan bir hikâyesindeyim sanki. Faruk Duman doğayı bir karakter gibi işlemeyi çok iyi beceriyor. Bu romanda da öyle. Gece, yağmur, ağaçlar, hayvanlar, insanlar... Hepsinin arasında bir eşitlik var neredeyse. Bunu sağlayan elbette Faruk Duman'ın masalsı dili. "Masalsı dil" derken biçimsel bir durumdan söz etmiyorum. Bilmem uygun olur mu ama masal-roman demek geliyor içimden Faruk Duman'ın yazdıklarına. Zamanın daha yavaş aktığı, vaktin, yiyecek ekmeğin, özgürlüklerin bugüne kıyasla çok daha fazla olduğu, daha umutlu hayatların yaşandığı zamana ait bir roman bu. Büyük ama geç kalmış bir emek bana kalırsa. Zaman enginlik kazandığında hakkı daha iyi verilebilir Faruk Duman'ın. Bildiğimiz dünya yerle bir olurken başka bir dile, başka bir hikayeye ihtiyacımız var bence.
“Belki sen beni yanlış tanıdın, belki daha başka bir zamanda karşılaşmış olsaydık ben seni çocuğum gibi sevecektim, ne malum? Sen de beni bir baba gibi görebilirdin. İnsan çok acayip bir mahluktur Murat. Çoğu zaman hayatta en istemediği şeyi yapmaya mecbur olur. Duyuyor musun? Her zaman istemediği şeyler yapana, kırk yıl düşünse aklına gelmeyecek şeyleri akıl edene insan denir. Bu nedenle insan korkunçtur. Hayatta insandan daha korkunç bir şey yoktur ve de olamaz. Öyleyse benim bunda suçum ne?”
Son zamanlarda okuduğum en değişik romanlardan biriydi, hikayenin gerilimi, yağmur yağan bir ormanda geçmesi, anlatımı pek hoşuma gitti.. Bulutlu kış günlerinde güzel giden bir hikaye:)
Betimlemelerden çok hoşlanmıyorum. Bu kitapta oldukça fazla benimleme olmasına rağmen keyfle okudum. Bir kaç bölümü hızlı okuyabilirseniz keyifli bir yolculuğa çıkarsınız. 40 bölümden oluşuyor, her bir bölüm 3-4 sayfa ve geri dönüşler çok olduğu için , okuması zor olmamış. Çok enteresan bir tarzı var Faruk Duman’ın. Karakterlerin özelliklerine göre kullanılan dili çok iyi ayarlanmış. Muzip tarafları da var. Çok keyifli. Doğayı ve hayvanları bu kadar iyi anlatan var mıdır bilmiyorum. Betimlemeli yazılardan hiç hoşlanmadığım için ama inanın ben o yağmurları içimde hissettim , rüzgarı hissettim , mont giydim okurken. O orman’ın içindeydim ve gerim gerim gerildim. Islaklığı hissettim , o pantolonun cildine değdiği ıslaklığı. Şahane anlatımları var, çok beğendim.
Spoiler: Kitabın başlarında o kaza sonrası sanırım düşen taşın tavşanın yuvasını tıkaması , ve tavşanın tüm gücüyle ittirip aşağıya fırlatması , başarısını görmek için kafasını uzattığı yerden kuşun onu yakalayıp parçalaması .Şimdi bu olayı okurken , kitabın arkasındaki bilgiler aklıma geldi ; doğa öç alır mı sorusu(Selim İleri’nin yazdığı) . Dedim ki sanırım doğa öç alacak ... ama bu tavşan filan havada kaldı . Murat ile Avcı arasındaki silahlı çatışma hiç gerçekçi değildi. O karanlıkta nişan alan tüfeğin avcıyı vurma olasılığı nedir? Kitap bitiyor artık, orda Filiz’i , Filiz’in babasını niye anlatıyor? Filiz’in çocukken parmağını emmesini niye anlatıyor? Babasından korkuyormuş Filiz, sebebi de yok , bir şey de yapmamış adam. Olayı Murat’ın babasına bağlasa bari , onu da yapmıyor... Sanırsın şöyle olmuş, sanırsın böyle olmuş gibi ifadeyi çok fazla kullanmış bence. Kitabın içindeki büyük harflerle yazılmış cümlelerden hoşlanmadım. Bari şöyle olsaydı: okuyucu kitabı bitirdikten sonra, en son sadece onları okuyup , mesela Avcıatmaca’nın Murat ile ilgili kitapta verilmeyen bir bilgiyi , onları bir bütün olarak okuduğunda verseydi.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Gerilimi öyle bir telde tutuyor ki koptu kopacak dedirtiyor ama o kopuş asla gerçekleşmiyor. Kitabın sonunda bile olayi gerilimde bırakıyor. Doğadaki bütün unsurları ve devinimlerini bir tablonun canlaması gibi sergiliyor. Ve bütün olaylarin çok kısa bir sürede cereyan etmesi Dag Solstad ı hatırlattı.
Köpekler İçin Gece Müziği, bugüne kadar başından sonuna gerilimle okuduğum yegâne kitap olabilir. Her sayfasını merakla takip ettiğiniz, karakterlerin tekinsiz, belirsiz ve karanlık tarafları arasında çalkalandığınız ve nihayetinde devasa bir sağanakta sırılsıklam kaldığınız gece siyahı bir hikâye. Faruk Duman’la ilk tanışmam, kalemi tertemiz, dili sürprizlerle dolu, kurgusu heyecan verici.
2 farklı dünya, bir masal ve yaralı köpeklerle karanlık bir ormana hapsolmuş... İlk Faruk Duman kitabım, beklenti yüksekti ve fazlasıyla karşıladı. Sanıyorum önümde henüz okumadığım Faruk Duman kitapları olduğu için şanslıyım 😍
Faruk Duman'ın bu çamur kaplı karanlık masalı zaten minik bir başyapıt ama benim gibi yıllardır hayatın içinden kopup gelen korku hikayeleri yazmaya çalışan biri için ekstra değerli oldu. Umarım çok etkilenmem, yazmaya çalıştığınız bir türün en iyilerinden biri hiç beklenmedik anda karşınıza çıkınca kendinizi çok savunmasız hissediyorsunuz çünkü.
Selim İleri, kitap ile ilgili arka kapakta yaptığı yorumda “gerilimi yüksek” demiş. Bence de kesinlikle öyle! Kitabı okurken adeta bir rüya, hatta rüya-kabus karışımı bir alemdesiniz. Sanki biri size huzursuzluk veren bir masal anlatıyor, ve o masal sizi öyle bir kendine çekiyor ki adeta olayları yaşadığınızın hissine kapılıp içine düştüğünüz alemden bir türlü çıkamıyorsunuz. Tüm hikaye bir bahar akşamında, yani tek bir gecede geçiyor ve her an bir şeyler olacağının tedirginliğini yaşıyorsunuz.
94 sayfalık kitap bir araba kazası ile başlıyor. Sürekli ve şiddetlenerek yağan yağmur her damlasında doğayı, içindeki canlıları da değiştirerek iliklerinize kadar işliyor. Adeta o ormanın içinde yalnızmışsınız ve birileri tarafından izleniyormuşsunuz gibi tekinsiz bir duyguya kapılıyorsunuz.
Size de hiç oluyor mu bilmiyorum, ben doğa ile iç içe olduğumda, hafızamın arka çekmecelerine atıp unuttuğum olaylar, düşünceler rastgele gün yüzüne çıkıveriyor. İşte bu kitap da bende benzer bir etki yarattı. Bir de kitap aklıma Eagles’in “Hotel California” şarkısını getirdi, her zaman giriş yapabilirsin ama bu kitaptan çıkamazsın.
Büyük harflerle yazılan aforizmalardı. Ve cümle bitmeden. Konulan noktalardı. Beni bir yıldız kırmaya götüren. ZATEN KIRILAN HER YILDIZ ASLINDA BİZDEN BİR PARÇA DEĞİL MİDİR?
Kötü bir kitap değil kesinlikle. Özgün, akıcı ve biraz da masalsı. Ama yukarıda da belirttiğim gibi afilli cümlelerin büyük harflerle yazılmış olmasını sevmedim. Alıntı yaparken bize kolaylık olsun diye mi? Bilmiyorum. Bana itici geldi. Sonra şu tek kelimenin sonuna konulan noktalar. Bir iki tane olsa neyse de kitap boyunca bolca kullanılmış bu cümle yapısı. Bunu anlatımı sekteye uğratan bir kusur olarak gördüm ben. Yani yazarın amacı kendine has bir dil kullanımı vesaire olabilir. Amaçlı yapıldığı belli. Ama okurken engelli koşu gibi hissettirdi. Yaptığım iki eleştiri de biçimsel gördüğünüz gibi. Hikayesini ve atmosferini epey sevdim.
o kadar kötü bir kitaptı ki saçma sapan ve anlamsız benzetmelerle dolu, hiç bir şey anlatmayan ama anlatıyormuş gibi gözüken koca bir zaman kaybı oldu benim için. ahenkli bir dil kullanayım derken saçma sapan benzetmelerden sıkıldığınızdan kitap bitmek bilmiyor. okunacak onca güzel kitap varken boşa zamanınızı harcamayın.
Kitapta geçen tehlikeli olaylarda karakterlerin duygularıni tetikleyen durumlara ve bu tetiklenen duygulardan tureyen dusuncelerin ne kadar da onlarin faydasına olmadığına, ne kadar da gerçekçi olmadıklarına cok yer verilmiş. İsin ilginç yani, kırsal ve şehirli karakterler arasında yapılan karşıtlık betimlemelerinde, bu tip yaniltici sezgisel durumların kurbanı olan daha çok sehirli karakterler oluyor. Yani insanın limitleyici fiziksel gerçekliğine dair olan (etten, kemikten, kandan oluşumuz) zorlayıcı durumlarda kırsal karakterler gerçekle daha barışık oluyor. Kirsal karakterler, bu tip durumlarla ustaca ilgilenip ustesinden geliyorlar. Kırsal hayatın fiziksele dayali ve ruhani oluşu, kentlininse zihinsel bir düzlemde ve maddeci (materyalist) oluşu okuyucuya kesin olarak veriliyor. Kentli, hayatın en temel gerçekliğini, yani ölümlülüğü kavrayamiyor ve ona dair durumlarla karşılaştığında pişmemiş, içgüdüsel davranislar ortaya koyuyor. Bu da, aslında şehirdeki renkli, hazci ve tüketime dair yasamin kentlinin zannettiği askinlikta olmadığını, çekici reklam afişleri yırtıldiginda geriye kalan çıplak insan oluşla birlikte yasamaya yardımcı olmadigini ortaya koyuyor. Kitabın tamamı kırsalda gecerken, kent işte böyle siziveriyor karakterler araciligiyla oraya. Kitap boylece anlamanin aynaya bakilarak degil, karakterin doğaüstü bir biçimde tutulup aynanın icinden geçirilerek karşıt evrene konularak basarilabilecegini iddia ediyor.
Yazarın eserlerinin genelde olumlu yorumlar alması nedeniyle kitaba normalden biraz daha fazla beklentiyle okumaya başladım. Kitaptan sekiz bölüm falan okudum ama -şimdilik- kitaba devam etmeyi düşünmüyorum. Bu nedenle kurguyla ilgili çok bir şey söyleyemem ama dille ilgili naçizane birkaç yorumum var. - Çok sık ara cümle (- işaretiyle cümle içinde araya sokulan) kullanılması, metni acayip zor okunur hale getirmiş. Akıcılığı bu kadar sekteye uğratan bir şey bilinçli olarak, sırf tarz olsun diye yapılmış olabilir mi. - Afili cümleler büyük harflerle yazılmış. Bu biraz çocuksu değil mi. - Normal bir cümleyi, cümleyi tamamlanmamış ve tek başına anlamsız bırakacak şekilde ikiye bölerek iki cümle şeklinde yazmış. Bu da bir farklı olma, tarz edinme çabası mı. - Betimleme yapma ve güzel cümle kurma çabası, benim edebiyat zevkim çerçevesinde, "çaba" düzeyinde kalmış. Usta diye addedilen bir yazardan beklentim bu değil. - Yoğun bir metin ama süslü cümlelerle verilen yoğunluk bana pek bir şey söylemedi. Yan yana dizilmiş güzel cümlelerde, güzel olmaları dışında, bir "anlam" bulamadım.
Ormanın kasvetli ortamında, fırtınalı bir havada bir çiftimizin kaza yapmasıyla başlıyor öykümüz. Ormanın gizemli havasında hayatlarına devam edebilecekleri meçhul biçimde beklemeye başlıyorlar ve bazı gizemli durumların içinde ister istemez kendilerini buluyorlar. Kitap bir kaç listede tavsiye edilenler arasındaydı. Genelde zevkine güvendiğim siteler olduğu için başlamakta imtina etmedim. Faruk Duman'ın dili fena değil. Betimlemeler kuvvetli. Özellikle kasvet havasını başarıyla verebiliyor. Sadık Hidayet havası alabiliyorsunuz. Öykü anlamında olayların çekiciliği de fena değil. Ancak eksik kalan bir şeyler olmuş bu kitapta. Kurgu ve olay akışında bir şeyler eksik. Bir yere bağlanmayacağını düşünüyorsunuz devam ederken. Merak hissi bir yere kadar götürebiliyor. Yine de farklı bir tarz isteyenler okuyabilir.
Olay yeri: el değmemiş, ağaçların kimsesizlikten çağıldayarak büyüdüğü, sonra likenlerin mor mor kabarıp irileştiģi, yılanların vıcık vıcık, şişman, sarı kudurdukları, yaprakların suyla, leşle beslenip beslenip ölmek, kurumak bilmediği, ıslak, nemli, koyu yeşil bir orman Kişiler: kaşları ve bıyıkları kara, yüzünde derin bir yara izi olan avcı atmaca, karısı kara Zühre, kazazede Tarık ve karısı Filiz, avcı atmacanın omuzuna tüneyen timsah adlı kartal, avcı atmaca'nın atı kahve, köy ağası Haşim'in kaçırdığı düşmanının oğlu Murat ve Murat'ın sevdiği sakat köpek akçatopal. Olay: Tarık ve Filiz ıssız köy yolunda kaźa yapar ve garip bir köylü olan avcıatmaca tarafından kurtarılırlar. Korkunç bir yağmur ve tekinsiz bir ortam vardır
Doğa ve insan betimlemelerinin usta yazarı bu romanla dünya kitap ödülü ve Necati Cumalı roman ödülünü almış
Doğanın da bir karakter olduğu, başından sonuna kadar sizi büyüleyen, atmosfer, hikaye, karakter nasıl kurulur öğreten bir kitap bence. Uzun yıllardan sonra okuduğum süre boyunca elimden bırakamadığım, bitmesini istemediğim bir kitap oldu Köpekler İçin Gece Müziği. Yazarın diğer kitaplarını da okuma isteği uyandırdı bende. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Umarım hakkıyla diğer dillere de tercüme edilir.
Ilk 10 sayfayi okumam 10 gunumu aldi :) Ilk kez Faruk Duman okumamla birlikte, yazarin diline alismam cok uzun surdu. Doga tasvirleri ve karakter yaratimi muthis. Kitabi okurken bir olay izlemekten cok kendimi karakterle birlikte karanlik, tekinsiz bir ormanda buldum. Ama kitapla ilgili cok sorum var. Bur suru “neden?” sorulari. Yazarla sohbetimiz sirasinda bu sorulari sorma sansi buldum. Ama yazarimiz kitabini, neyi neden yazdigini tartismayi sevmiyormus. Olsun varsin. Umarim kopek iyilesir.
Faruk Duman, Köpekler İçin Gece Müziği’nde doğayı merkeze yerleştirip; onun sert, hükmedici tarafını yoğun bir simgesel anlatıyla -hatta yer yer masallarla- harmanlayarak etkileyici bir roman ortaya çıkarmış. Hikayenin ortasında zorunlu ya da isteyerek sıkışan insanoğlunun bu haldeyken bile vahşiliği, bencilliği ise fazlasıyla tanıdık. 4,2/5
“Her zaman istemediği şeyler yapana, kırk yıl düşünse aklına gelmeyecek şeyleri akıl edene insan denir.”
Çok acayip bir kitap Köpekler İçin Gece Müziği. Karanlığın, kasvetin, tekinsizliğin müziği metin boyunca kesilmiyor, tempo bir an düşmüyor, bize de nefessiz kalma pahasına onu bir çırpıda okumak düşüyor. Okuru daha ilk sayfalardan kitabın içine çekip çamura buluyor, koyuluğun ortasına atıp onu debelendiriyor, çetin bir mücadelenin içine sokuyor.
Faruk Duman’ın üslubu da gerçekten çok ayrıcalıklı. Tanıştığıma çok çok memnun oldum ve Sus Barbatus’ları hemen sıraya koydum.