Gökyüzü,maviye kilitli kapılarını aralar mı günün birinde? Bir akşam vakti,koyu akşam rengi saçların arasına düşer mi yıldızlar? Bitmesi için sayılan günler durur mu zamanın bir yerinde? Tek bir mum gibi yanmakta olan nefes üzerine esen rüzgar diner mi? Kara geceye,ala bir şafak iner mi? Bir umut tomurcuğu sürer mi,kırık dal parçalarının arasından? Dokunur mu bir el,küçülmüş,tertemiz çocuk kalbinin derinliklerine? Düne,güne küsmüş karanlık bir denizin üzerine yakamozlar serer mi?
Yusuf ve Yesra iki kardeş.Tek can.Ve onları ayıran babaları.Küçük Yusuf ' u tarikatın emrine gönderirken ,gencecik Yesra'yı yaşlı tarikat liderine eş olarak verir. Sonra.. Sonrası mücadeleci Yusuf 'un tarikattan kaçışı... Barlas oluşu.. Hayatı keşfi.. Mucizelerin ona getirdiği hayatının melekleri Nesil ve Ekin.. İçiçe geçmiş ,soluk soluğa okunan bir adamın iki hayat mücadelesi. Yesra ve Yusuf 'un yürek burkan ,sarsan hikayesiyle irkilecek,Nesil ve Barlas 'ın aşklarıyla yaşamın ne denli bir mucize olduğuna tanıklık edeceksiniz...
Uzun zaman oldu böyle gönlüme dokunan bir hikayeyi okumamıştım..her satırında çaresiz sevgiye,sevilmeye aç bir oğlan çocuğunun çığlıkları vardı..
Bir peri masalı okudum mucizelerle dolu bir hikaye...O ne anlatım ne ifade gücü..Elimden bırakamadım satırlar aktı aktı gitti...Okurken çoğunlukla gözyaşlarım gözlerimden farkında olmadan aktı..Başından sonuna kadar mucize bir sevda ile bezenmiş bir hikaye düşünün.. Sevgisizliğe hastalıklı düşüncelere feda edilmiş iki güzel çocuk.Kendini bilmez bir baba o babanın önüne çıkmaktan bir anne..İki çocuklarını da sözde bir hastalıklı bir davaya kurban etmeleri... Yusuf,Yesra,Nesil,Ekin,Lal,Yavuz Kaptan ,Nevris,Hepsinin ayrı bir hikayeleri vardı..Hepsi dertliydi..Yazar bu karakterleri o kadar sağlam oturtmuş ki hiç biri sırıtmıyor..Bizlerden birisi hepsi..
Roman iki zamanlı olarak anlatılıyor. Bir erkeğin bugün yaşadığı mucizeler ve o erkeğin çocukluğundan bu güne yaşadıkları, ayrı zamanlar olarak işleniyor. Özellikle esas karakter olan Barlas'ın geçmişi, çocukluğu, insanın içine işliyor. Hayattan,yaşamaktan vazgeçmiş bir erkek Barlas dünün Yusuf'un yolları Nesil Olcay ile amansız bir şekilde kesiyor..İlk aşka inanır mısınız? İnanmıyorsanız bu romanı okuduktan sonra hem ilk aşka hem de hayatın mucizelerine inanacaksınız bence...
Gördüğü andan itibaren Nesil bir kelebeğin ışığa çekilmesi gibi ona çekiliyor Nesil elinde değil bırakamıyor unutamıyor..O zamana kadar bir iki acı yaşamış kalbi hayatının en çetin savaşına hazır mıdır işte tam da bunu öğrenme zamanı..
Nesil karşısına çıktığında Yusuf'un kalbi atmıyordu,yaşıyordu bir an önce bu hayattaki sırasını bir an önce savmak için..Çocukluğunda,yaşadıkları hastalıklı bir dava için red edilişi,Daha sonra yaşadıkları..O çoktan her şeyden umudunu kesmişti..Meleklerden bile..Nesil'in işi hiç kolay değildi..Bu gizemli sıra dışı adamı ilk önce sevgisine inandırması gerekirken kendisinin de büyük sınavlardan geçmesi gerekiyordu..Okuyun ve bence başucunuzda bulundurun..Niçin mi? Meleklere inanmadığınız da,hayattan umudunuzu kestiğinizde bu mucizeye çok ihtiyacınız olacak...TavsiyemdiR
4,5 Fatma Erdek kitaplarını okumayı seviyorum 😊Edebi diline ve tarzına oldukça aşinayım ama bu kitabın diğerlerine göre daha ağdalı bir dili olduğunu ve bunun bazı noktalarda okumayı ve kitabın akıcılığını kötü etkilediğini düşünüyorum.Bir de kitabın başlarında Barlas ve Nesil arasında gelişen olayın çok hızlı olduğunu düşünüyorum.Keşke önce Nesil'in ona tutulmasını ve aşık olmasını daha ayrıntılı okuyabilseydik belki o zaman daha mantıklı gelirdi ama bildiğim kadarıyla okuduğum bu baskı hikayenin kısaltılmış versiyonu ve belki de o yüzden bazı yerler atılmak durumunda kaldı. Bunların haricinde kitap gerek olay örgüsü gerek karakter gelişimi anlamında çok güzel ve keyifli ilerledi.Yusuf ve Yesra'nın dokunaklı hikayesi eminim ki okuyan herkesin kalbini sızlatmıştır😢
Melekler Zamanı / Fatma ERDEK (27.06.12) İlk olarak bu kitap için şunu söylemek istiyorum , daha anlamlı bir isim seçilemezdi.Çok nadir böyle ismini konun içinde yaşadığım kitaplara denk gelirim ve bu kitap gerçekten ismini yaşatmaktan bile öte bir şeydi.Kitabın her satırında , her cümlesinde kitap adını bağıra bağıra açıklıyordu.Her insanın kendince kurduğu bir kurtarıcısı bir prensi ,perisi , meleği vardır.İşte bu kitapta da o melekler Barlas’ı kurtarmaya geliyordu.Barlas! Ahh , bu nasıl bir karakterdi.Yazar nasıl bir kaleme sahipmiş okudukça kendimden geçtim.Kitabı ilk okumaya başladığımda daha birinci sayfanın sonuna gelir gelmez ‘’bu usta bir kalemin çevirisi gibi’’ demekten alamadım kendimi.O ilk satırlar , o betimleme , o ince detaylar öyle güzel bir şekilde aktarılmış ki diyecek söz bulamadım.Yazarın karakterlerine verdiği canlılık beni benden alan ikinci etkenlerden biri oldu.Ben, zaten kitaplara kendimi vererek okuyan bir okuyucu olduğum için bu kitap beni bir nevi öldürdü. Barlas! Yusuf! Ahh, bunların hangisine üzülmem gerek hala karar veremiyorum.Zavallı Yusuf diyorum , diyorum da Barlas ya Barlas o da Yusuf kadar acı çekmemiş mi? Çekmiş , çekti beklide Yusuf’dan bile fazla acı çekti.Yusuf , ağlamayı acısını akıtmayı bildi.Peki ya Barlas? O soğudu bir taş oldu.Acısını kalbine derinlerine gömdüm.Gömdü ki yaşayabilsin.Gömdü ki Barlas olabilsin…Tek bir insan , bir beden ve iki farklı yürek iki farklı kişilik…Nasıl denir , nasıl açıklanır bu durum bilmiyorum.Yusuf’un kimsesizliğinin ona Barlas’ı getirmesi , Barlas’ın yalnızlığı , Yusuf’un ölümü , tam her şey bittiği umutlar tükendiği anda hayalindeki meleklerin ona(onlara) el uzatması…İki melek! Evet ! Barlas, tek bir melek için bile umudu kalmadığı sırada Nesil’e ve Ekin’ine –meleklerine- kavuştu… Ben bu kitapta bir meleğin nasıl canlandığını nasıl şekil aldığını gördüm.Buradaki melekler belki kanatlanmıyordu , uçmuyordu ama bir insanın hayata küsmüş ölümü bekleyen bir insanın ruhuna konuyordu.Öyle ki o ruh , kendi için çabalamaktan vazgeçtiği anda hem melekleri için hem de öldürdüğü benliği için savaşmayı seçiyordu…Nesil’in gencecik yaşına küçücük yüreğine rağmen denemeyi Barlas’ın o koyu kara derinlikler olan gözlerine girmeyi , acısını bulup çıkarmayı seçti.Barlas’a tam tükendiği anda meleğini Ekin’i verdi.Sadece meleğini de değil , o koyu kapkara gözlerin derinlerindeki Yusuf’u verdi.Barlas ise iki meleğin ulaştığı elinden tutup çıkardıkları o Yusuf’u buldu.Kendi oldu , belki hiçbir zaman Yusuf olamadı ama kendi oldu….
Hakkında söylenen tüm iyi şeyleri hakkeden bir yazar ve kitap... Bazen ağlamaktan okuyamadığım bazense beni derin düşüncelere iten dolu dolu bir aşk macerası oldu (içinde kocaman kocaman hayatların olduğu bir aşk)... O kadar kalın bir kitap olduğuna bakmayın ben bir günde okudum bitirdim ve nasıl bitti ne zaman bitti ben bile anlayamadım.
Melekler zamanı daha kitabı okumadan bile bende yeri özel olan kitaplardan biriydi. Okuduğum zaman ise bu özellik durumu daha da arttı. Günün birinde belki bu kitaptaki Barlas ve Nesil'i unutabilirim ama Yusuf ve Yesra'yı asla unutamam. Keşke ilk basım olan 720 sayfalık baskısına da sahip olabilsem ♥.
Evet, bu kitapta sindire sindire okuduğum kitaplar arasında yerini aldı. Kitabın dili biraz ağırdı ama bu sizi sıkmayacak, yormayacak ve gayette anlaşılır bir şekildeydi. Konu oldukça iyi işlenmiş. Ciddiyim, anca bu kadar hassas, anlamlı ve duygu yüklü anlatılabilirdi.
Bu kitapta klasik durumlar yoktu. Kitabın sonuna kadar klasik olarak gerçekleşebilecek şeyleri bekledim, gerçekleşmediler ve bu durum kitabı benim gözümde daha özel kıldı.
Barlas ve Nesil ne yaptılarsa birbirlerine, kendi kendilerine yaptılar; iyisini de kötüsünü de... Yusuf ve Yesra'ya gelince: Yusuf, "anne babası olan öksüz" bir çocuktu; Yesra ise asıl yavrusundan, aile sevgisinden yoksun kalmış bir kadın.
Kitabın sonunda her şey olabileceği en doğru şekilde bitti. Bu dünyada çoğu insan, iyi şeylerden kötü bir şekilde faydalanır ve ne yazık yeri geldi mi dinimiz de buna dahil. Bu konu kitapta çok ince bir şekilde işlenmişti; aşkla, sevgiyle birleştirilerek zenginleştirilmişti. Bu kitabı okurken duygularınızın kapılarını sonuna kadar açacaksınız.
Kitabın konusu: Yusuf ve Yesra, iki kardeş. Ve onları ayıran babaları... Yusuf'u tarikat emrine gönderip, Yesra'yı tarikat liderine eş olarak verir.
Sonrasında Yusuf'un tarikattan kaçışı ve Barlas oluşu. Hayatı keşfi. Mucize olarak hayatında yer eden Nesil ve Ekin. Bir adamın iki hayat hikâyesi. Yesra ve Yusuf'un yürek burkan hikâyesiyle irkilecek, Nesil ve Barlas'ın aşklarıyla yaşamanın ne denli bir mucize olduğuna tanıklık edeceksiniz.
Arka kapak yazısından biraz kısarak yazdım konusunu; çünkü konusu en iyi ve doğru bir şekilde arka kapağında anlatılmıştı, ekstra yazabileceğim bir şey yoktu.
Yoruma nereden başlayacağımı bilemiyorum şuan. Çocukken babası tarafından bir tarikat lafının tek sözüyle eğitime gönderilen Yusuf, ailesine ve ablası Yesra'ya olan sevgisini de yüreğinde götürür. Ablasına yazdığı mektupların bile sevgi sözcükleri içerdiği için iletilmediği, hiç kimseyle görüştürülmediği, günlerce aç/susuz/soğukta bırakılarak nefis terbiyesinin öğretildiği tarikatta gerçek sevgiyi, yaradanı anlamaya ve ailesinin neden onu görmeye gelmediğinin sebebini anlamaya çalışır. Kitaptaki gibi anlatılan tarikatlara mahkum edilen çocuklara duyduğum üzüntüyü hiç bir aş/romantik komedi/fantastik hatta GREY bile yaşatamadı o hissi. Belkide gerçekten böyle tarikatların var olduğuna inandığımdan.. Yusuf kendisini oraya mahkum eden tarikatın, ablası Yesra'yı da gelin olarak kurban ettiğini duyduğu an kaçmayı kafasına koymuştur ve bir gece planını yapar.. Yıllar geçer ve Yusuf, Barlas'a dönüşür. Barlas işlettiği otele iş başvurusu için gelip, orda tatil yapan Nesil ile kötü bir tesadüf ile tanışır ve aklından çıkaramadığı kızı, hayatından çıkartmak için oldukça soğuk davranır. Nesil en sonunda Barlas'ın kendisini sevemeyeceğini anlar ve evine döner. Hikayemiz baya uzun ve ben spoiler vermek istemiyorum. Yazarın anlatış tarzını seviyorum. Çok nadir yazarlar okuyucuya kitaptaki hisleri anlatabilir. Bana hüznü, aşkı, pişmanlığı, sevgiyi, hasreti, özlemi ve mutluluğu çok güzel anlattı. Keşke bu kadar uzun olmasaymış diyorum sadece. Sürekli aynı tarz kitapların dışında bir kitap okudum ve okudum içinde mutluyum...
10/8..
"En aydınlık sabah, en karanlık geceden doğandır.."
Fatma Erdek ile ilk Tüyap'ta tanışmıştık.''Melekler Zamanı''kitabını imzalayıp bana vermişti.Kısmet olmadı bir türlü okumak.İşte,böyle zamanlarda kızıyorum kendime niye bu kadar geç kaldım diye..
Yazarımızın ilk kitabı olmasına rağmen bence, hiç bir şekilde acemilik yoktu,gayet başarılıydı.Gerek kurgusu,gerek karakterleri olsun gayet başarılıydı.Bana göre,sadece dili ağırdı.Sadelik yoktu,uzatmalar çok yapılmış;bu da beni doğal olarak biraz sıktı.
Melekler zamanı,sonu mutlu biten,hüzünlü bir aşk hikayesini anlatıyor.Biraz kitaptan bahsedeyim sizlere; Yusuf diğer adıyla Barlas, hayatındaki olumsuzluklara,çöküşlere dokuz yaşındayken yaşamaya başlıyor.Babasının aşırı derece de dinci olması yüzünden militan yetiştiren bir kampa gönderilir.Bir müddet sonra o kamptan kaçar ve hakkında ölüm emri çıkarılır.Ailesiyle bağlarını koparırken aynı zamanda inançlarını da kaybeder. Barlas,Datça'da otel işletiyor.Birgün,Barlas'ın oteline iş başvuruşu yapmak için yola çıkan ve yolda karşılaşan adama hemen aşık olan Nesil,tek gecelik bir ilişkiden bir bebek dünyaya getirir. O bebeğin gelişiyle birlikte Barlas,değişmeye hayal ettiği hayatı yaşamaya başlar.Barlas yani Yusuf'un,Yesra adında bir ablası vardır.İki kardeş arasındaki bağ çok kuvvetlidir.Kitapta en etkilendiğim,duygusallaştığım bölüm buydu.
Hüznün ağırlıkta olduğu bir hikaye bu.Zaman zaman okuyucuyu ağlatacak kadar drama dönüştüğü yerler oluyor.Buna rağmen sonu mutlu biten bir aşk hikayesi anlatılıyor.
O kadar güzeldi ki nerden başlasam anlatmaya bilemiyorum. Küçük yaşta dini egitimi almasi icin babasi tarafindan dergaha gönderilen Yusuf’un yaşadıkları sonucu nasıl Barlasa dönüştüğünü anlatıyor kitap.Annesi icin başına konan bir talih kuşu, Yusuf içinse canından çok sevdigi ablasından ayrilmak cehennem demekti bu dergaha gitmek.Nereye gidiyordu,orası nasıl bir yerdi,bir daha ablasını görebilecekmiydi,doğduğu bu eve geri gelebilcekmiydi hiç birşey bilmeden bilinmezlige dogru bir yolculuga çıkıyor Yusuf.Yillar geçiyor ordan kaçmayı başarıyor,gittigi tek adres evi oluyor,annesini görüyor kapı önünde,ablam Yesra nerde diye soruyor annesine aldığı cevap karşısında duruyor dünya Yusuf için.Baban görmeden git burdan diyor annesi kapatıyor kapıyı Yusufun yüzüne.O zaman ölüyor Yusuf sevgi nedir bilmeyen,kimseyi sevemeyen,hayattan bir beklentisi olmayan Barlas oluyor.Yillar sonra bir melek geliyor Barlasin dünyasına ona tekrar sevmeyi,sevilmeyi öğretebilecek bir melek.Ama geçmişini Yusuf olduğu günleri bir türlü unutamıyor Barlas.kabuslarında görüyor her gece ablası Yesrayi.Onu ölmeden bir kez daha görebilicekmiyim diye sorup duruyor kendine.Sevdiği kadına anlatamıyor yaşadıklarını,gerçekte kim oldugunu...Çünkü kendi de bilmiyor gerçekte kim o??Yusuf mu,Barlas mı?Kitabi alin okuyun,okutun kesinlikle pişman olmazsiniz.Bende en kisa zamanda yazarin diger kitaplarini alip okumak istiyorum mutlaka.
Gerçekten ara sıra dönüp böyle içimizden, özümüzden kalemleri okumak gerekiyor. Benim gibi okumaya yabancı kitaplardan başlayanlar için kendi coğrafyasından, kültüründen bir şeyler okumak o kadar değişik ki. Bence arada sırada bunu yapmaya, hatırlamaya, öğrenmeye ihtiyacımız var. Çünkü yakınımızda olmasa da, biz görüp bilmesek de Türkiye'de böyle hikayeler var. İnsanlar bunları yaşıyor. Başkalarının amaçları, çıkarları ve 'inanç' adı altında kendi kendilerine şekillendirdikleri şeyler yüzünden harcanıyorlar. Başta çok klasik bir aşk hikayesi gibi geldi ama okudukça uzaktan yakından alakası olmadığını anladım. Aşktan çok daha hassas, çok daha derindi anlatılanlar. Bence üstünden yıllar geçse bile hatırlayacağım bir kitap olacak Melekler Zamanı. En yakın zamanda yazarın diğer kitaplarını da okumak istiyorum. Anlatım dili alışık olduğumdan biraz daha yoğundu ama böyle bir dünya ancak o dille anlatılabilirdi.
Tam orta puanı verdim çünkü benim için orta karar bir kitaptı. Herkesin aksine yazarın Kara Kış Beyaz Düş kitabını daha çok beğendim ben... Ha bu kitap kötülenecek bir kitap değil yazarın kaleminin edebi değeri çok yüksek... Yusuf'un yaşadıkları ve kız kardeşi Yesra'ya olan sevgisi bağlılığı beni çok etkiledi. Fakat 160 a kadar Yusuftan eser yoktu ve betimlemeler çok fazlaydı bu beni sıktı. Yine karakterlerin iç sesinin o karakterin ağzından değilde 3.kişinin, yazarın ağzından olmasını da sevmedim... Nesil ile Barlas'ın aşkını anlatan yerlerde bu iç sesin yazar ağzından olması hoşuma gitmedi, yazar kelimeleri büyüleyici bir şekilde kullanmış olsa da bu 3. kişinin ağzından durumu soğukluk katmış bence. Beni bu kitaba bağlayan Nesil ile Barlas değil Yusuf ile Yesra oldu o yüzden puanım tam orta da...
Bazı hikayeler vardır sayfaların sayısını doldurur, dersiniz ki evet bu kadar sayfayı yazması boşa değil yazarın. Bazı hikayeler ise bu kadar sayfaya dayanamaz.. Bu kitapta bende öyle bir his uyandırdı ilk önce. Çok uzattığını düşünüyorum yazarın. Yazarla tanışmamız ilginç oldu. Evet, hikaye fazlasıyla yorucu.. Ve evet bu maalesef yaşadığımız toplumun bir gerçeği.. Ama o kadar karamsarlık, umutsuzluk doluydu ki.. Yani yazar uzatmışta uzatmış diye düşünüyorum. Her ne kadar yazım tarzını sevsem de bir yerden sonra sıkılmaya başladığımı belirtmeliyim. Ama belirtmeliyim ki şu 3. gözden yazılan kitaplar bana soğuk geliyor ve hikayenin içine dilediğim gibi giremiyorum. Nesil'i sabrından ötürü tebrik ediyorum. Yusuf ile Yesra arasındaki o kardeşlik duygusu.. Sancılı ve iyiydi. Yazarın diğer kitaplarının da böyle olduğunu görürsen tereddüt ederim sanırım okumak için..
Ve kitap bitti ve insanı böyle boşluğa sürükleyip bıraktı. Ülkemin gerçekleri acıları var olan tüm bozukluklarını yazar öyle güzel işlenmiş ki insanı böyle okuyunca derin yaralarla bırakıyor. İnsanın bir yusuf yada bir yusra olmadığı gerçeği ama olabileceği gerçeği ile En etkileyen tarafı bu oldu kitapta beni Bir çocuğun ailesini kaybetmesini inancını varlığını kişiliğini sevgisini herseyini yok edişini okuyorsunuz satırlarda Yusuf un barlasa dönüşünü Ve karkuşu ile karşılasini her şeye rağmen aşkın varlığını dönüşünü imkansız mucize denilecek güzelliklerde karşı karşıya gelmesini Her halinin bir çocuk misali oluşunu kendini herseyden sakınmasini İnsanı derinden etkileyen bir kitap beğendim çok beğendim yeri ayrı bir yer oldu bende tekrar okur muyum zor dayanmaz yüreğim hikaye gibi görünsede gerçek gibi okudum ben gerçek gibi kabul ettim nedense Dolu dolu her satırı ile çok beğendiğim bir kitap oldu değerli bir kitap insanın yaşamına şükretmesini sağlıyor kendini şanslı hissetmesini kendi ailesine sahip çıkmasını