Tarih boyunca pek çok Türk devletlerini kuran ve yıkan aktör, yine bir başka Türk unsurudur. Göktürklerin yıkılıp Uygur Kağanlığı’nın kurulması, Büyük Selçuklu Devleti’ni yıkılışa götüren Oğuz İsyanı, Osmanlıyı derinden sarsan Timur istilası ve diğer pek çok örnekte kurucu güç ile yıkıcı gücün aynı olduğu görülür. Türkler; konar-göçer, özgürlükçü ve teşkilatçı özelliklerine sahip çıkarak devletler kurmuşlar, bu devletler yine aynı özellikler nedeniyle yıkılmışlardır. Böylece ortaya tarihçiler ve araştırmacılar açısından peşine düşülmesi gereken son derece zengin konular çıkmaktadır. Türkler, yayıldıkları geniş alanlarda nasıl hâkimiyet kuruyorlardı? Türk tarihinde ilk bölünme nasıl gerçekleşti? Türk iktidarlarında hep benzer mücadeleler mi görülüyordu? I. Kılıçarslan ile Danişmend Gazi, Yıldırım Bayezid ile Emir Timur, Şah İsmail ile Sultan Selim arasındaki mücadeleler nasıl değerlendirilmeli? Osmanlıların fetret dönemindeki taht yarışından nasıl dersler çıkarılabilir? Her biri kendi alanında uzman olan tarihçileri bir araya getiren Türk’ün Türk’le Savaşı, Türklerin uzun asırlara yayılan kendi soydaşları ile mücadelelerini incelemesi açısından bir ilk özelliği taşıyor. Mevcut tarih çalışmalarından yöntem ve içerik yönüyle ayrılan bu çalışma, Türk tarihinin bütünlüğü içerisindeki ayrışmaları, yol ayrımlarını ve yeniden doğuşları tarihsel hakikat çerçevesinde ortaya çıkarıyor.
14-2-1964 tarihinde Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde doğdu. 1975’te İlyasköy İlkokulunu, 1981’de İzmit Mimar Sinan Lisesi’ni bitirdi.
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü’nden 1985 yılında mezun oldu. Aynı yıl Çince öğrenmek ve Orta Asya Tarihi üzerine araştırmalar yapmak üzere Tai-wan’a gitti. Adı geçen ülkede Shih-fan Üniversitesinde Çince kurslarına devam ederken, aynı zamanda Cheng-chih Üniversitesinin Etnoloji Araştırmaları Enstitüsü’nde ve Tarih Bölümünde ders ve seminerleri takip etti. Bunun yanında dökümantasyon merkezinde Çin kaynaklarından Türk tarihine ait belgeler topladı.
1986 yılının sonunda Türkiye’ye dönüp, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek Lisans öğrenimine başladı. 1988 yılında “Gök-Türk – Ülkesine Gelen Çinli Elçilerin Raporlarına Göre Gök-Türk – Çin İlişkileri” adlı teziyle master unvanını aldı. Aynı yıl bu enstitüde başladığı doktora çalışmasını 1991’de “Gök-Türkler (542-630)” adlı teziyle tamamlayarak doktor unvanını kazandı.
Bu arada 1987 yılında araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladığı Mimar Sinan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalında, 1992’de yardımcı doçentliğe yükseltildi . 1995 yılında Genel Türk Tarihi alanında doçent unvanını kazandı. 2001 yılında profesör oldu.
1997-1998 ve 1999-2000 eğitim-öğretim yıllarında Kazakistan’ın Türkistan şehrindeki Uluslararası Hoca Ahmet Yesevî Türk-Kazak Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. Çeşitli seminerler ve konferanslar verdiği gibi panel ve sempozyumlara katıldı. Kazakça başta olmak üzere diğer Türk lehçelerini öğrendi. Bu esnada Özbekistan’ın Semerkand, Buhara ve Hive gibi tarihi şehirlerine, yine Güney Kazakistan’da Sır Derya boyundaki tarihi kalıntıların bulunduğu alanlara geziler yaptı. Saha araştırmalarında bulundu. Aynı üniversitede 2001-2002 öğretim yılında Tarih-Felsefe Fakültesi Dekanlığı görevini yürüttü. 2002 yılının Temmuz Ağustos aylarında Türk İşbirliği Kalkınma İdaresi’nin yürüttüğü Moğolistan Türk Anıtları Projesinde yer aldı.
2004-2005 öğretim yılında Bişkek’te bulunan Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesinin Tarih Bölümünde öğretim üyeliğinde bulundu. Aynı üniversitenin Türk Uygarlığı Merkez Müdür yardımcılığını yürüttü. Sosyal Bilimler Dergisi yayın kurulu başkanlığını yaptı.
2007-2008 Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı. 2008 yılında Rektör Yardımcılığına atanmıştır. 2009 Nisan ayında ise Tarih Bölümü Başkanlığına atanmıştır.
Halen Mimar Sinan Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanlığı ve Rektör Yardımcılığı görevini sürdürmektedir.
Çince, İngilizce, Rusça ve Fransızca ile Türk lehçelerinden Kazakça ve Kırgızca’yı bilmektedir.
Kitap çok kalın olmamasına rağmen okunması zor olabilecek bir metin. Zira bazı makaleler akademik dille yazılmış, üzerinde düşünülerek, sindirilerek okunması gereken yapıda. Özellikle İbni Haldun’un devlet kuramı bağlamında Türk devletlerinin incelendiği kısımlar ufuk açıcıydı. Türk tarihiyle ilgilenen herkese önereceğim bir kitap. Sadece bazı makalelerde oldukça fazla yazım yanlışı var, devam eden baskılarda düzeleceğini umuyorum.