Jump to ratings and reviews
Rate this book

İsimle Ateş Arasında

Rate this book
Ben uydurdum bütün bu hikayeleri. Ama size şunu söylüyorum ki: Daha yüksekte duran bir gerçeği işaret etmek için bunca hikaye uydurdum. Demek istediğim, hepsi yalanken anlattıklarımın, anne kalbinde bir çocuk yokluğunun işaret ettiği acı yalan değildi. Yalan değildi eşi zalim avcı tarafından vurulan turnanın zaruri ölümü. Yalan değildi kemalin arkasından zevalin geldiği. Olgunlaşan her şeyin sonunda bozulduğu. Bir şey bozulurken onunla birlikte başka şeylerin de bozulduğu. Yalan değildi devletlerin insanlar gibi, aşkların da devletler gibi ömürleri olduğu, mahiyeti safiyet olan aşkı en çok karanlıkların boğduğu. Yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımının olduğu. Bu tanımlardan biri sorgusuz sualsiz teslimiyet anlamına gelirken, diğerinin, sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu demek olduğu. Böylece aşkın mutlak tanımının mümkünse aleminde na-mümkün olduğu. Yalan değildi güzel kokunun ezel hatırası taşıdığı. Yalan değildi bazı şeylerin hep bir şeyle bir şey arasında ürperti gibi asılı durduğu. Günahı ve ihaneti bu dünyada su, öbür dünyada ateş arıtacakken, suyla arınmayan aşık kalbinin ancak ateşle durulduğu. Belki de bu yüzden bir büyük yangının koptuğu. Bir ocağın; kelama mecbur çileden yenik elemden ibaret bir kalpten kopa gelen yangınla tutuşup kül olduğu. Hikayelerine ayrılarak anlatılmış bir romanda son kez yemin ediyorum ki; Vallahi yalan değildi!

336 pages, Paperback

First published October 1, 2002

12 people are currently reading
193 people want to read

About the author

Nazan Bekiroğlu

24 books232 followers
3 Mayıs 1957 tarihinde Trabzon’da doğdu. İlk ve orta tahsilini aynı kentte yaptıktan sonra Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1979). Dört yıl lise öğretmenliği yaptı. KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak girdi. (1985). Orhan Okay yönetiminde sürdürdüğü Halide Edib Adıvar’ın Romanlarının Teknik Açıdan Tahlili konulu doktorasını tamamladı (1987). Aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Şair Nigâr Hanım konulu çalışmasıyla doçent oldu (1995). 1998′den itibaren aynı fakültede açılan Türkçe eğitimi bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Nazan BEKİROĞLU 4 mayıs 2001′de profesör olmuştur

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
119 (42%)
4 stars
88 (31%)
3 stars
55 (19%)
2 stars
13 (4%)
1 star
6 (2%)
Displaying 1 - 21 of 21 reviews
Profile Image for huzeyfe.
578 reviews86 followers
April 22, 2015
Nazan Bekiroğlu benim için çok özel bir yazar. Yazdıkları hem fiziki olarak hücrelerimin derinliklerinde hem de manevi olarak ruhumun en kuytu köşelerinde yankı buluyor. Çünkü kaleminden aşk damlıyor ve kesinlikle okumayı lezzete dönüştüyor.

İsim ile Ateş arasında da merakla okumayı beklediğim kitaplardandı. Uzun zamandır rafimda her göz atışımda “Şimdi değil, üzgünüm...” şeklinde karşılık bulurdu bakışlarım ve bu kitapla çok net anladım ki bir kitabı okuma işi tamamen zamanlama ile alakalıdır. Bu kitabı okumak için daha iyi bir zamanlama olamazdı kendi açımdan. Bu kitap bence Nazan Bekiroğlu’nun en güzel kitabı ve kesinlikle bir başucu eseri. Biter bitmez yeniden başlama isteği uyandıran, istekten daha ötesi buna mecburmuşsunuz hissini veren ender kitaplardan.

Tarih ve edebiyatla yoğrulmuş buram buram aşk kokan müthiş bir roman. Osmanlının son dönemindeki bozulmayı, daha da özelinde Yeniçeri Ocağı’nda yaşanan kokuşmayı ve yolsuzları ele alan ve bunların arasında dolu dolu bir aşk hikayesini sığdıran bir kitap. Anlatımı ise tek kelimeyle eşsiz. Her paragrafı, her cümlesi özenle dizilmiş inci kolyeler gibi zaman ve emek harcanarak ve bolca düşünülerek kurulmuş. Sanki şiir olarak yazılmış daha sonra romana çevrilmiş hissiyatı uyandırıyor. Mükemmel tespitlerin zarif bir dille aktarıldığı çok orijinal bir kitap.

Bundan sonrası birazcık spoiler içerebilir o nedenle kitabı okurken lezzet almak isteyenlerin devam etmemesini rica ederim.



“Her şey gibi bu dünyadaki kelimeler de yetersizdi, biliyordum…” Ne kadar anlatsam o kadar yetersiz kelimeler. O nedenle burada bırakırken tekrar hatırlatmak istiyorum. Tekrar tekrar okunasi bir başucu eseri.
Profile Image for Mustafa Şahin.
454 reviews106 followers
October 26, 2015
Osmanlı dönemini, yeniçerileri, öyküleriyle padişahları, turnanın hikayesini, ismi, ateşi, suyu, yangını, yanmayı, dayanmayı şiir gibi bir düz yazı üslubuyla kurgulamış Nazan Bekiroğlu. Okuduğum en güzel kitaplardan birisi. Hiçbir şey kaçırmamak, her kelimesinde verilmek istenen her anlamı almaya çalışarak ağır ağır okuduğum ve öyle okunması gerektiğini düşündüğüm kitap.
Profile Image for Caterina.
1,209 reviews62 followers
April 22, 2015
Ben uydurdum bütün bu hikayeleri. Ama size şunu söylüyorum ki: Daha yüksekte duran bir gerçeği işaret etmek için bunca hikaye uydurdum. Demek istediğim, hepsi yalanken anlattıklarımın, anne kalbinde bir çocuk yokluğunun işaret ettiği acı yalan değildi. Yalan değildi eşi zalim avcı tarafından vurulan turnanın zaruri ölümü. Yalan değildi kemalin arkasından zevalin geldiği. Olgunlaşan her şeyin sonunda bozulduğu. Bir şey bozulurken onunla birlikte başka şeylerin de bozulduğu. Yalan değildi devletlerin insanlar gibi, aşkların da devletler gibi ömürleri olduğu, mahiyeti safiyet olan aşkı en çok karanlıkların boğduğu. Yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımının olduğu. Bu tanımlardan biri sorgusuz sualsiz teslimiyet anlamına gelirken, diğerinin, sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu demek olduğu. Böylece aşkın mutlak tanımının mümkünse aleminde na-mümkün olduğu. Yalan değildi güzel kokunun ezel hatırası taşıdığı. Yalan değildi bazı şeylerin hep bir şeyle bir şey arasında ürperti gibi asılı durduğu. Günahı ve ihaneti bu dünyada su, öbür dünyada ateş arıtacakken, suyla arınmayan aşık kalbinin ancak ateşle durulduğu. Belki de bu yüzden bir büyük yangının koptuğu. Bir ocağın; kelama mecbur çileden yenik elemden ibaret bir kalpten kopa gelen yangınla tutuşup kül olduğu. Hikayelerine ayrılarak anlatılmış bir romanda son kez yemin ediyorum ki; Vallahi yalan değildi!

Kitabın 333-334 sayfalarındaki paragraf konulmuş tanıtım bültenine. Ben de Yalan değildi... diye başlamak istiyorum incelememe:

Yazıcının son satırları: Hayata tanıklık eden kalbim tarihe tanık olmasa da. "Tarihin kusurları olmasaydı" anlatmayacaktım.
Ben. Yeniçeri katibi. Büyük yazıcı
Bütün bunları anlattım.
Ben. Anlattıklarımın hayat tarafıyım. Kalplerin tarihçesi yazılmadıkça ne tarihe ne romana inanacağım..."
şeklinde... Buradan da anlaşılacağı üzere üzerinde çok şey yazılıp çizilmiş olsa da aslında özüne asla inilmemiş, ilga edilmesi tarihe "vaka-i hayriye" olarak not düşümüş Yeniçeri ocağının bir aşk öyküsüne oya misali işlenmiş ters köşe eden destansı hikayesi...

Nazan Bekiroğlu benim için kalemi "kutsal" sayılabilecek bir yazar, ve bu eserinde de beklediğimin çok, çoookk üzerinde şeyler buldum. Sevdayı anlattığı satırlarda, sevileni betimlediği paragraflarda, o kadar derinlere götürdü ki beni, an geldi gözlerim doldu, an geldi aşkın ulviliği karşısında tebessüm ettim. Ve bugüne yaşadıklarıma bakıp kendi sevda sandığım duyguları sorguladım.

Ama...

Kolay okunacak bir kitap da değil "İsimle Ateş Arasında"... Zira sadece bir aşk romanı, ya da tarihi kurgu değil. Yazılanların üzerinde derin bir çalışma yapıldığı belli. Bu yüzden berrak bir kafa ile okunması şart. Okuyucuyu yormamak için eser ana olarak iki bölüme ayrılmış gibi görünse de, her bölüm kendi içinde çeşitli partlardan oluşuyor. Kurguya bazen yeniçeri Mansur'un gözünden, bazen Nihade'nin bakışından, bazen de dönemin merkezi olan padişahın penceresinden misafir oluyoruz. Olaylar öyle içine çekiliyor ki sizi , kendinizi olayları okuyandan çok yaşayan konumunda hissediyorsunuz çoğu zaman...

Bir değil bir kaç kere okunacak eserler diye bir kitap rafım olursa bir gün, o rafın başköşesinde "İsimle Ateş Arasında" duracak... Eğer kitabı okumadıysanız ve başlamayı düşünüyorsanız da lütfen tüm önyargılarınızdan arınıp öyle değerlendirmeye çalışın yazılanları... Ben bunu denedim ve anlayamadığım çok şeyin cevabını bu kitabın satırları arasında buldum... Özellikle 2. bölümde "devşirme" sisteminin kuruluş mantığına dair göndermeler çok doyurucuydu. "Murad: üçüncü" bölümünde ocağın bozulma sebebi öyle başarılı kurgulanmıştı ki, bu zamana kadar konuya dair okuduğum bütün tarih kitaplarının toplamından daha çok şey öğrendim diyebilirim. Filbahri buhru bulursam kesinlikle kokusunu duymak istiyorum... :)

Ayrıca, kitap sadece yeniçeri ve padişahları incelemekle kalmamış, belli bölümlerde şehzadelerin hayatına da ışık tutmuş. Öğretici demiştim ya, daha fazlasına dilim dönmedi."turna kuşu"nun hikayesi de öyle büyüleyiciydi ki... İlk defa bir incelemeyi istediğim gibi ifade edemiyorum.

Gelelim alıntılara. Okurken bu kadar post-it kullandığım sayılı kitap vardır. Bitirdiğimde kitabım ayraçlardan rengarenk görünüyordu. Seçtiğim beli başlı alıntılar şöyle:

#1

#2

#3

#4

#5

Profile Image for nur ö..
160 reviews32 followers
May 16, 2020
Yaşadığım sonsuz edebi hazzın en zirve noktasından sesleniyorum sizlere...


Bu kitap, tam anlamıyla bir haykırış!
Bir patlama!
Bir yaratılış!
Ve bir yangın!

Türk Edebiyatı’na bahşedilmiş bu eşsiz yapıtı daha nasıl anlatabilirim, betimleyebilirim bilmiyorum. Kelimelerim oldukça yetersiz kalıyor. (Aslında itiraf etmem gerekirse yapıtın gizemini bozmaktan, özel ruhunu öldürmekten korkuyorum.)

İsimle Ateş Arasında, öyle bir yapıt ki, bilinçsiz bir patlama anında, bilinmez diyarlardan ve ateşle kavrulan bir iç dünyadan çıkıp gelmiş insan için. Dikkat ederseniz ki, okur değil, İNSAN VE İNSANLARA!

Bir yapıt düşünün ki, kendi ateşini körüklemekle birlikte, kelimelerine dokunan insanın ateşini de körüklüyor. Bunun yanında insan, ismi kavramsal manada sorgulamanın ötesine geçerek, ismin ve isimlerin sonsuz ve derin bir yolculuğun ötesinde buluyor kendisini. Nazan Hoca’nın adını özellikle vermiş olduğu yapıtının ismine b��rünüyor. Deyim yerindeyse insan, “İsimle Ateş Arasında” bir rol biçiyor kendi tasarımına göre.

Peki, yapıt bunlarla mı sınırlı sadece? Kesinlikle, hayır! Türlü türlü ruhsal yangınların, arayışların, patlamaların yanında derin, sonsuz, eşsiz aşkın tam ortasına düşüyor insan. Yapıtın, karakterlere bahşettiği aşk değil bu; yapıtın kendi içerisinde yaratmış olduğu aşk biçimi. Aşka yepyeni manalar yüklenmesi, bilinenin aksine bilinmezliğe, hiçliğe doğru ilerlenmesi görülüyor sıkça.

Her şeyi bir yana bırakacak olursam, yapıt konusu, kelimeleri, hissiyatından önce; sanki kendi kendine oluşmuş hatta gerçek hayatta var olmuş gibi karakteriyle de unutulmayacak bir etki bırakıyor. Mansur ve Nihade, yüreklere dokunmuyor, akılda iz bırakmıyor sadece. Onların hayatlarına ve iç dünyalarına her dokunanın ruhlarına bürünüyorlar, akıllarına ve kalplerini ele geçiriyorlar!


Ayrıca, yapıt kendi içerisinde tarihsel bir yolculuğa da çıkıyor. Dönemsel olarak Osmanlı zamanlarında geçiyor ve bizlere yeniçerilerin, padişahların gözünden uzanıyor; yarattığı gizemiyle.

Ama her şeyden önemlisi, bu eşsiz yapıtta en çok şunu gördüm; yazar sanki bilinçli bir şekilde kurgulamış gibi değildi hiçbir şeyi. Bilinçsizce; kendiliğinden çıka gelmiş kelimelerin ve ruhun ortaya çıkışıydı her bir şey. Sanki, yazar kendi zaman makinesini yaratarak, anlattığı dönemin içerisine giderek yarattığı her bir karaktere bürünerek, içindekileri haykırıyordu sonsuz bir ateşle. Bütün ruhunu ve hayatını kırıntı kalmayacak şekilde sermişti gözler önüne. Ve bununla birlikte yapıta dokunan her bir insanın kendisine bırakmıştı kitabın kendi içerisinde yarattığı dünyayı ve gizemlerini çözmeyi.

Son olarak şunu da eklemeden geçemeyeceğim. İsimle Ateş Arasında, tek bir seferde okunacak ve rafa kaldırılacak bir yapıt değil kesinlikle! İnsan, kitabı her eline aldığında ve yoğun haz duyduğu kelimelerle her karşılaştığında yapıtla her seferinde ilk defa buluşmaktan çok, her dokunuşunda bambaşka hallere bürüneceği, daha çok bilinmezliği keşfederek daha da bilinmezliğe ve hiçliğe altın adımlarla ilerleyeceği ölümsüz bir yapıt. Ve de yazarın yaratım gücünün ötesine geçerek kendisini tamamen okuruna; insana adadığı bir yapıt, daha doğrusu haykırış...

Bu yaratımın ve eşsiz ruhun önünde saygıyla eğilmemek mümkün değil...
Profile Image for Administraktör.
49 reviews1 follower
December 18, 2024
Uzun zamandır bir kitabı okurken bu kadar sinirlenmemiştim. Yapmayı en çok sevdiğim aktivitelerden biri olan kitap okumayı bana zehir eden bu kitabı bitirmeden bırakırdım ama maalesef aldığım bir ders için bitirmek zorundaydım.

Neresinden başlamalıyım, onu bile bilmiyorum. Çünkü kitabın kendisi de karmakarışık. Ama her şeyin başı bence yazardan başlıyor: Yazar ve onun bildiklerini gösterme çabası. Örneklemede hiçbir sorun yok, ne derler işte, anlatımı zenginleştiren öğeler vs. ama dakika başı, her cümlede bunu yapıp devam eden cümlelerde, paragraflarda HATTA BÖLÜMLERDE bile buna kalkışması bende kusma hissiyatı uyandırdı. Geçiyorum, geçiyorum; hala aynı konudayız. YETER YAHU, ANLADIK. Bir iki sayfa değil, bazen yirmi sayfa geçtiği halde bir adım ilerlemiyor hikaye. NEDEN YANİ ????? NEDEN? Mesela Nihade kokularla uğraşıyor diye İKİ BÖLÜM (hatta belki daha fazla) boyunca hangi koku neden çıkar, nereden gelmiştir vs. BUNLARI ANLATIYOR. YAHU BİRKAÇ PARAGRAF YETERDİ, ANLADIK ARAŞTIRMA YAPMIŞSIN YAZARKEN.

Üstelik de biçimi de farklı değil. Sürekli. Vurgu. İçin. Böyle. Yazmaya gerek yok!!!! (ALLAHIM DAHA DEMİN BİTİRDİM KİTABI SİNİRLERİM HALA ÜZERİMDE.) Virgül kullan çok istiyorsan yani, sana bir lütuf verilmiş virgül gibi, KULLAN İŞTE SANKİ PARA ÖDÜYORSUN VİRGÜLE.

KONUSUNUN NE OLDUĞUNA DA KARAR VEREBİLMİŞ DEĞİL. Önce istiyor bir karakter üzerinden ilerlemek, başlıyor isimsiz yeniçeriyi anlatmaya. (AMA ANLATAMIYOR, çünkü dediğim gibi tarihi olaylara benzetmekten, örnekler verip bilgisini göstermekten KARAKTERİ OLUŞTURMAYI UNUTMUŞ. İsmi geçen hiçbir “karakter”in, karakteri yok çünkü! HİÇBİRİNİN YOK. Hepsi sadece “isminden” ibaret. Yok Nihade’yi seviyormuş, aşıkmış – ki aşk da değil hissettiği, o ayrı konu.) Sonra gidiyor, kronolojik olarak Osmanlı’nın düşüşüne girip yeniçerilerin lağvedilmesine dönüyor işleyiş. Her bölüm aynı çizgiden devam edecek diye bir şey yok da, yaptığı şekil de aşırı düzensiz. Cilt olmasa birlikte durmayacak kitap.

Bu tutarsızlık biçimsel de gösteriyor kendini: Başlarda eski kelimeleri, eski tamlamaları kullanmaya çalışıyor yazar; sonra vazgeçiyor, modern kelimelere dönüyor. Bunu batılılaşmaya falan gönderme olarak yaptığını hiç zannetmiyorum, sadece DİĞER HER ŞEY GİBİ bunda da kararlılık sağlayamıyor.

AMAÇ NE?? AMAÇSIZ BİR KİTAP BU. Bize bir şey öğretmek ise, yeni öğrendiğim belki bir iki şey vardır ki bu da aşırı alakasız konulardandı, en fazla “trivia” olur yani. Yok, bu daha çok “character study” ise O DA YOK Kİ İŞTE DEDİM YA, KARAKTERİN KENDİSİ YOK ÇÜNKÜ!! HİÇBİR ŞEY YOK BU KİTAPTA!!! İnsanda oluşturduğu tek bir his var, o da kaybolan zamana duyduğum hüzün. Öyle ki bu hüzün, okurken sinirlenip bu yazıyı yazdığım zaman bahsederim, dediğim diğer düşünceleri bile unutturdu şu an.

SORMAK İSTEDİĞİM TEK ŞEY VAR, HOCAM NİYE BU KİTABI OKUTTUNUZ YANİ?
Profile Image for Fearless.
737 reviews105 followers
December 12, 2017
Yenicerisi, isimsizi, isim alanı, Nadiresi, hadisesi bence muhteşemdi...
Padişahı, ve ki padişahları anlayışı, kendini ele alışı super otesiydi.
Ateşi ve ismi, yangını ve yananlari o kadar güzel anlatmış ki sonundaki uyarıya rağmen doğru olsun olmasın, yaşanmış olsun olmasın, sanki yaşanmış gibi içinde bitiveriyorsunuz öykünün. Dahası o da sizin içinizde...
3 reviews1 follower
April 25, 2018
Bu kitap hayatımda okuduğum en sıkıcı kitaplardan biriydi. Yavaş da okusam, hızlı da okusam, o ağdalı dilin sıkıcılığından bir türlü kurtulamadım. Çok zorladım kendimi bitirebilmek için ama en sonunda yarısında bırakmak zorunda kaldım. Bu nedenle, aşağıdaki eleştiri kitabın ilk yarısı için geçerlidir.

Yazar, revizyonist bir tarihçilik çalışması üretmeye çalışmışsa da, sonuçta kitapta kaliteli bir tartışma ortamı yaratamamış.. Bir diğer deyişle, yazar, o sıklıkla eleştirdiği tarih yazımı perspektifini bilinç akışı yöntemini kullanarak yeniden üretmiş. Bu sebeple de yazarın revizyonu ve eleştirdiği tarih yazımı arasında pek bir fark görmek mümkün değil. Kısacası, eleştiriyor, ancak yerine alternatif ya da aşılamayan engeller sunmuyor.

Tarz açısından gecikmiş ve gereksiz bir modern yazın örneği olduğunu düşünüyorum. Kitapevlerinde roman bölümünde satılmasına rağmen doğru düzgün bir hikaye bulamadım kitabın içinde. Bölümler 'Birinci Hikaye', 'İkinci Hikaye' şeklinde sıralanmış ancak benim kitapta gözlemleyebildiğim tek hikaye, hikayesiz bir aşk hikayesiydi. Onda da karakter gelişimi oldukça başarısız olduğu için karakterlerin sadece soğuk, anlaşılmaz, aşık gibi muğlak özellikleri olduğu izlenimini çıkarabildim sadece. Kısacası, okur olarak, karakterlerle hiç bir duygusal bağ kuramadım.

Hikaye olarak aktarılmaya çalışılan klasik tarih anlayışının yeniçeri gözünden yeniden yazıldığı bölümlerde ise yazar görünmez olmayı becerememiş bir türlü. Özellikle de zaman dilimleri ve perspektifler arasında yaptığı yolculukları, anakronistik bir yapıya bürünerek bunu imkansız kılmış. Ayrıca, anlatıcının ses tonunda da bakış açısına göre bir farklılaşma göremiyoruz. Bölüm değişiyor, ancak anlatılan konu, hatta kullanılan kelimeler değişmiyor.

Kitap her ne kadar tek kelimelik anlamsız cümlelerle ve laf salatası kıvamında cümlelerle dolu olsa da, fikir orijinal olduğu için ve baskı, düzenleme ve Türkçe'nin hatasız kullanımı gibi konularda özen gösterilmiş olduğu için bir yerine iki puan veriyorum. Umarım ileride yazarın diğer kitaplarını da okuma şansım olur da, sonradan bu yorumumu yeniden düzenleme ihtiyacı hissederim.
Profile Image for Fatma.
44 reviews
December 14, 2017

Kitabın her kelimesi anlamlı,her cümlesinin altı çizilesiydi.Kelimeleri,cümleleri içime işleye işleye okudum. Nazan Bekiroğlu'nun dili,anlatımı bir başkaydı.Şiir gibiydi sanki,sözünü öylesine güzel bir sanatla söylüyordu.

Bir isimle başlıyordu her şey.Bir ismin insanı nerelere kadar getirdiği görülüyordu.Bir yanda ismi bile kendine ait olmayan Mansur,bir yanda bozulmuş yeniçeri ocağı..İkisinin de yıkılışı,yitişi..Kitap adı gibi isimle ateş arasındaydı.İsim ve ateş arasında kalan her şeydi.İki ayrı kısımdan oluşuyordu.İkinci kısmı olan ateş okurken sizi de yakıyordu kendiyle birlikte.Ayrıca üç farklı koldan okuyorsunuz kitabı.Arada kısa hikayeler var,başlarda bağdaştıramasanız da kitabın sonunda her şey harmanlanıyor.Özetle çok derin ve anlamlı bir kitaptı

Bazen olur ya bir kitap okursunuz o kadar beğenirsiniz ki ondan sonra kitap okumak istemezsiniz,okuduğunuz kitaplar anlamsız kalır.Bu kitap öyleydi benim için.Tüm zamanların en iyi kitaplarından biriydi.Nazan Bekiroğlu ile tanıştığım kitaptı.İyi ki diyorum,iyi ki tanışmışım.Bundan sonra da beğenerek okumaya devam edeceğim 🌹
Profile Image for 💤eliha.
6 reviews
December 17, 2024
Nazan Bekiroğlu’nun okuduğum ilk kitabı dili ağır diyemem ama alışmış olduğumun dışında bir uslübu vardı.
Okurken olaylar arasında bazen bağlantı kuramamış olsam da kitap bittiğin de bir yerde olan çürümenin başka bir yerde de çürümeye sebep olabileceğini görmüş oldum.
“Merak, mutsuzluğun hem sebebi hem de neticesidir.”
“ Onu, gördüğüm o ile göremediğim o arasındaki uçurumları hesaba katmayarak sevdim. Onu öyle sevdim ki ona tahammülsüzlüğüm, demedim. Uçurumlar koymadan sevdiğimle gördüğüm arasına, öyle saf sevdim.”
Profile Image for Kazım.
178 reviews7 followers
March 3, 2020
“Bir tarafta halkım, bir tarafta kapı kullarım. Bir tarafta ordum, bir tarafta sarayım. Ben ortadaydım. Ama bir taraf olacaktım. Bir taraf olmasaydım bertaraf olacaktım.”
Yeniçeri isminin derinliklerine tarihsel ve edebi bir dokunuş.
Salt roman okumak isteyenler aradığını bulamayabilir fakat Osmanlı’nın gerileyişinin çekirdeğini anlamak isteyenler için eşsiz bir kitap.
1 review
March 30, 2019
Tartışmasız en etkilendiğim Nazan Bekiroğlu kitabıdır İsimle Ateş Arasında. O betimlemeler ve anlatım tarzı başka bi kitapta asla bulamadığım türdendi.Altını çizdiğim o kadar çok satır oldu ki uzun zaman önce okumama rağmen hâlâ açar bakarım, mutlu olurum
Profile Image for Ayça Kartal.
15 reviews
July 14, 2022
Bence Nazan Bekiroğlu’nun en iyi romanı. Edebiyat hocamın bir öğrencisi şöyle özetlemişti: ‘Koku gibi kitap!’. Daha iyisini ben söyleyemem, o sebeple aynı fikirdeyim.
Profile Image for Zeynep.
16 reviews3 followers
October 19, 2017
Esamesi okunmayacak isimlerimizin belki de.. O zaman niye bunca hırs, tamah, makam arzusu?dedirtti bana.Bir yandan kokulardan mest olurken öte yandan osmanlıdaki yeniçerilerin hazin hikayesine şahit oluyoruz. Nazan Bekiroğlu üslubu da bir o kadar dokunaklı kılıyor eseri.Keyifli okumalar olsun..
Profile Image for . .
1 review
July 23, 2025
“Bir zamanlar çok güzel bir bahçede ezgiler ve güzel kokular eşliğinde arkadaşlarımla birlikte yaşarmışım. Almışlar beni. Vatanımdan ayrı koymuşlar. Dar ve karanlık bir yere bırakmışlar. Sıkıntı içreymişim. İlk zamanlar çok acı çekmişim. Sonra alışmışım acıya. Bir zamanlar yaşadığım vatanı unutuvermişim. Ama bazen. O bahçeden gelen. Hatırlatıcı bir rüzgâr geçtikçe üzerimden. Bana bir zamanlar yaşadığım bahçenin kokusunu getirdikçe. Bir an. Göz kırpımı kadar kısa bir an. Hatırlarmışım. Unuturmuşum tekrar. O kadarcıkmışım.”
Profile Image for Ahu Kader.
114 reviews10 followers
July 7, 2013
Nazan Bekiroğlu'nun kitabı iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm İSİM ve ikinci bölüm ATEŞ.
Bir yeniçeri katibinin ağzından dinliyorsunuz ilk önce hikayeleri ve bir sürü padişahların isimleri geçiyor.
Padişahların anlatıldığı bölümlerde, hikayeyi padişahın kendi ağzından okuyorsunuz. Arada ki hikayelerde İbrahim'in Nihade'ye olan yüce aşkını anlatıyor.

Devami: http://blog.ahukader.de/2013/01/nazan...
30 reviews
March 25, 2015
Gözdeydik gözden düştük? İtibardan idlale, itaatten isyana, nizamdan nizamsızlığa düştük. Nasıl oldu da böylesine düştük? Başı kendisinden ayrılmış bir gövdenin öğrenebileceği ne ise, öyle öğrendik asiliği. Sevk, idare, muhakeme olmaksızın, bir bedenin elinden ne gelirse öyle öğrendik serkeşliği. Hak hukuk gözetmeksizin söz yürütmeyi. Ondan sonra bir isimle tarih düşüldü ismimizin başına, hikâyenin ikinci yarısına. Şerefli asker yerine zorba olduk. Zor-ba!
Profile Image for Enfal Karagöz.
14 reviews
December 8, 2012
İsim ile Ateş arasında...

Güzel bir felfese sundu bana, görmediğim bakışaçılarını gösterdi... Sahi 'İsim' aynı zamanda varlığın bir kanıtı mıydı?

Peki ya aşk, ya aşkın ATEŞi? Bu kadar derinden ve sabırla nasıl sevebilir, nereye kadar dayanabilirsiniz? Ya aşktaki takıntılarınız? Nelere mâl olabilir hiç düşündünüz mü?

Muhteşem bir Nazan Bekiroğlu eseri daha :)
Profile Image for Sema Dural.
394 reviews11 followers
December 5, 2016
"Öptüm karanlığını. Ölümün kokusu.
Aklım almadı, hiç olur mu bir çocukta ölümün kokusu?
Nedir ölümğn kokusu? Kan koku-su. Ki o da çocuk-su.
Ölümden ötesi cinnet, o da bir kıyamet uzaklığı, Rabbim, dedim toprak kıl bu kulunu. "
1 review
January 12, 2014
Bir Cümlesinde bir kitap kadar mana sıkıştırılmış bir kitap,
Nazan Hoca hayatında ki okuduğu bütün kitapları hazmedip bu kitapta bir araya getirmiş ...
Profile Image for Salih Genç.
19 reviews2 followers
November 2, 2016
Çünkü tahayyül edilemezleri vardı aşkın , telaffuz edilemeyenleri , dünyalar bir araya gelse akıldan , hayalden , fikirden geçirilemeyenleri . Olmazları . Hesaba katılmayanları .
Profile Image for Ceren Karabacak.
32 reviews1 follower
Read
October 13, 2017
Ne kadar gösterişli olsa da taht, bey çadırı kadar emniyetli değildi ve malum ki sultan da olsa bir yere dayanmayanlar bir süre sonra yoruluyordu. (s.41)

Ve o savaş meydanında bizimkisi kadar hiçe sayılmış bir hayat olmayı göze alınca, biz de o zaman onun ki kadar kıymetli bir hayat olurduk. (s.111)

Ama üç yıl önce bildiğimle şimdi bilmediğim arasında bir fark yoktu. (s.138)

Yani o hayatı yok sayma değil, sadece o hayatı susma oluyordu. (s.140)

Bir duvarlar gördü olan biteni, bir de vuranlar, hiçbirinin de dili yoktu. (s.159)

Eşiğin bir adı da acıydı, aşamadım. (s.192)

Kendi kanının kokusunu bilmeyen bir padişah olarak ben, neresinden dönsem de zararın, bir türlü karlı çıkamıyordum. (s.210)

Onu özlüyordum fakat özlediğimin artık o değil de ondan gördüğüm şey, ona yansıyan şey olduğunu fark ediyordum acıyla. (s.239)
Displaying 1 - 21 of 21 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.