Adeta bir elimi gözlerime siper ederek uzaklara bakıyorum, kalabalıklar ve kargaşa, kaybolmak için girdiğim bir orman, o geçmişten kalan anılar, anlar, ayrıntılar, küçücük bir ânı hatırlarken bile onun ötekileri nasıl tamamladığını görmenin şaşkınlığı. Bu kitap, kendimle ilgili kaygılarım azalırken yaşadığım ülkeyle ilgili kaygılarımın çoğaldığı bir döneme, hayatımın son dönemine girdiğime tanıklık ediyor. Hem kendimle yüzleşme hem okuduklarım ve tanıdıklarımla uzun zaman sonra yeniden karşılaşma gibi. Semih Gümüş kırk yılı aşan yazarlık serüveninin sonunda anılarıyla ve anılarının her köşesine sinen edebiyatla, kitaplarla, kendine özgü düşüncelerle karşımıza çıkıyor. Yazarın ilkgençlik yıllarında karşılaşıp benimsediği siyasal görüşleri, tam içinde yaşadığı zor yıllar, hayat algısı, arkadaşlar, arkadaşlıklar, yazarlar, dergiler, yayınevleri. Edebiyat dünyamızın ve yayıncılığımızın yakın tarihinde küçük bir gezinti yaptığımız bu yazılarda çağımızın güncel sorunlarını da önemli bir birikimin içinden okuyoruz. Bu arada doğa ve insan ilişkisini, insanın doğaya ettiklerini doğanın içinden bir gözle anlatıyor Semih Gümüş.
Semih Gümüş, Türk yazar. Ankara Fen Lisesi ve Gazi Lisesi'nden sonra, 1981'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. İlk yazısı aynı yıl Yazko Edebiyat Dergisi'nde yayınlandı. 1981-1985 yıllarında Yarın Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1995-2005 yıllarında Adam Öykü Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yürüttü. 2006 Aralık ayında Notosöykü Dergisi'ni çıkardı ve şimdilerde bu derginin genel yayın yönetmenliğini yürütüyor. Kendine özgü bir eleştiri anlayışına sahip olan Semih Gümüş'ün 1991'de Roman Kitabı, 1994'te Kara Anlatı Yazarı, Karşılıksız Yazılar, Yazının ve Tarihin Bilinci, 1996'da Cevdet Kudret Eleştiri Ödülü'nü alan Başkaldırı ve Roman, 1999'da Öykünün Bahçesi, 2002'de Puslu Ada, 2003'te Yazının Sarkacı Roman, 2005'te Yazarın Yanlızlık Burcu adlı kitapları yayınlandı.
Eserleri ■Yazarın Yalnızlık Burcu - Can Yayınları ■Başkaldırı Ve Roman - Can Yayınları ■Öykünün Bahçesi - Can Yayınları ■Eleştirinin Sis Çanı - Can Yayınları ■Kara Anlatı Yazarı VÜS'AT O. BENER - Can Yayınları ■Futbol ve Biz - Can Yayınları ■Modernizm ve Postmodernizm- Can Yayınları
semih abi’nin anılarını yazdığını duyduğumda elbette klasik bir anı kitabı olmayacağını biliyordum. çünkü semih abi dünyanın en ilginç insanıdır. bunca yıllık yazarlığına, yayınevi kurmuşluğuna, dergi çıkarmışlığına, onlarca yazara (ben dahil) el vermişliğine rağmen bu dünyadan değilmiş gibidir. övülmeyi sevmez, katı kuralları vardır, her fırsatta tatlı bir dille eleştirir ve hep yanınızdadır. bu nasıl oluyor bilmiyorum. bugün düşününce ilk gençlik çağımda onunla tanışmış olmak en büyük şansım diye düşünürüm. “yaşadıklarım belleğimde uğulduyor” onu tanımasam benim için bu kadar duygusal bir okuma olur muydu, bilmiyorum. ama bu kitap bir anı kitabından çok edebiyata övgü, marksizmi anlayış, doğaya tapınış ve maalesef bu ülkeden umudunu kesiş kitabı. politik gençliğini hep bilirdim ama bu kadarını mesela illegal yollarla sscb’ye gittiğini bilmiyordum. doğa sevgisinin özellikle son 10-15 yılda bambaşka bir biçime evrildiğini biliyordum ama bu derece her adımını doğayı düşünerek attığını bilmiyordum. bana hep kitabı okuduğunda onu daha iyi tanıyacağımı söyledi. ben bu kitabı okuduğumda ona olan sevgim, saygım (ki babamdan daha çok çekindiğim biri olduğunu herkese söylerim) katbekat arttı. onun inandıklarına göre yaşadığını, hiçbir zaman popüler olana gönül indirmediğini zaten biliyordum ama bu kitapta edebiyata ve hayata dair bunu niçin ve nasıl yaptığını uzun uzun örneklerle, alıntılarla ve yorumlarıyla anlatıyor. yazamayacağını düşündüğü kitaplardan bahsettiğinde susturmak istedim semih abimi. çünkü ne demek o. ne biçim söz. ama kitabın her satırına sinen umutsuzluk şu an yok, en azından şu anki politik yolculuğunda bunu görüyorum. hani yine babamdan örnek vereyim sanki babam inmiş pastanenin imalatına ha babam çalışıyor. semih abi’yi böyle hevesli görmek ayrı bir mutluluk bu kitaptan sonra. kuşaklarımız bambaşka. ben hiçbir şey için idealler beslemedim. bedel ödemedim. ama semih abiyi ve onun kuşağını tanıdım. yazı yazmaya başladığımda, nikahımda, oğlumu doğurduğumda, babamın bacağı kesildiğinde ve babam öldüğünde semih abi yanı başımdaydı. öyledir. çaktırmaz üstelik. bu olması gerekendir elbette. velhasıl kelam (böyle eski sözleri de hiç sevmez) semih abi’nin bu kitabı bu ülkeyle derdi, doğayla, adaletsizlikle ve iyi edebiyatla derdi olan herkese bir öğüt gibi. öğüt de denmez, farklı bir bilge adamın bizlere anlatmak istedikleri diyelim. var olsun, türk edebiyatına katkısıyla hep başımızda olsun.
Deneme kitaplarını okur oldum olası çok sevmişimdir, ayrı bir yeri var bu türün bende.
Yaşadıklarım Belleğimde Uğulduyor’un başına otururken de iyi bir anı-düşünce kitabı okuyacağını biliyordum ama bu kadar haz alacağımı sanırım düşünmemiştim, ne yalan söyleyeyim.
Semih Gümüş’ün özellikle geçmiş hakkında yazdıkları sarıp sarmaladı beni. Geçmişe takıntılı ve bundan sıklıkla suçluluk diyen biri olarak sanırım bu kitaptan sonra biraz daha farklı bir yerden bakmayı öğreneceğim geçmişime.
Semih Gümüş de kendi geçmişinde yaşayan, bundan pişmanlık duymayan biri. Geçmişinde yaşamayı hayatıyla yoğurmuş anladığım kadarıyla ve bunu yazarak olabilecek en nahif en dokunaklı biçimde ifade etmiş, ne de iyi etmiş. Çok iyi geldi.
O kadar çok sayfayı unutmamak için bir yerlere kaydettim ki anlatamam. Dönüp bir gün tekrar kurcalayacağım kesin. Özellikle okur kimliği üzerine , kimi yazarlar üstüne düşünceleri, okuduklarımızı zihnimizde kurmak üzerine yazdıkları mest etti okurken .