İbrahim Halil Baran ürkütücü imgelerle inşa ediyor şiirini. Ürkütücü, evet, çünkü imgesel bir Kıyamet'i betimliyor. ''kendinde bir talan adamı olarak kal[an]'' ve ''ruhunu elmas bir yarayla döven'' bir şairin kıyametini... Sular Divanı adından da anlaşılacağı gibi Tufan'la gelecek bir kıyanet bu: ''su ve su''yla taşan, neredeyse her dizesini suyla Tufan'a dönüştüren bir şiir... Bu Kıyamet ya da Tufan, bize artık ''ruhların ve çiçeklerin vaktinde'' olmadığımızı bildiriyor. Şair, ''yatağında akrep kokusu''yla ve sanki ''taşla gül arasında uyuyan gençliği''yle Nuh'un gemisindedir. Tufan'a ''biat etmeyen'' bir şairdir o. Ve gemi, ''evlat edindiği söz''ün bile yetmediği bir Blake evrenine doğru yol alıyor, ''yanlış bir şehre demirlerini atan'' bir denizi düzelterek... İbrahim Halil Baran; şiirde bir Tufan'ın kaptanı...
Pirtûka ku beriya du salan PDFa wê ji min re hatibû şandin. Hevalê ku şandibû gelek jê hez kiribû. Lê ez keseke wilo me ku qet nikarim PDFên helbestan bixwînim û ew wilo mabû, ma, ma, ma û heta vê çapê. İbrahîm Xelîl ji peyvan fêm dike, mesela:
Doğu Vezni
doğu desem kırılıyor yüzüm yok mu'dur taşların da bir kalbi evin köşelerinde kesik saçlar saklıdır kuruyan vezinler, ateşte tuz ayinleri gördüm. tozlu bir avazla gezinen dervişler meyveli ağaçlar kadar kederli
desem kırılıyor yüzüm kayıp anahtarlar / açmıyor hiçbir kalbi: eskiyen bir güz durmadan eşikleri çalıyor gölge, uykusuz bir su ayini:
doğu'da her şey imalardan ibaret desem de kırılıyor yüzüm: atlar ölmeden dönmeli