Gündüz Vassaf'ın kalemiyle Annesi'nin Hikayesi, Öksüz bir Rumeli kızının Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarında başlayan hayatı bize gündelik yaşantının unutulmuş pek çok ayrıntısını tanıtarak bilinmeyen evlere misafir ediyor. Osmanlı, Cumhuriyet Türkiye'si ve ABD'de yüzyıla yakın süren çarpıcı bir yaşantının ışığında kadının toplumdaki yeri.
Gündüz Vassaf (d. 1946, ABD), Türk yazar ve psikolog.
Liseyi İstanbul Robert Koleji'nde tamamladıktan sonra 1968'de George Washington Üniversitesi'nde psikoloji eğitimi gördü. 1977'de Ankara Hacettepe Üniversitesi'nden doktorasını alan Vassaf, uzun bir süre Ankara Üniversitesi Mediko-Sosyal Merkezi'nde öğrencilere psikolojik danışmanlık yaptı. Uluslararası Psikologlar Konseyi yönetim kurulu üyeliğinde bulunan Gündüz Vassaf, 12 Eylül askeri darbesinden sonra öğretim üyeliği yaptığı Boğaziçi Üniversitesi'nden istifa etti.
O tarihten sonra Kassel, Bremen ve Marburg Üniversitelerinde öğretim üyeliği, Kanada'da McGill Üniversitesi Center for Developing Area Studies'te konuk akademisyen, Amsterdam'da Averoes Stichting'de klinik psikolog, Viyana'da Institut für Höhere Studien 'de konuk araştırmacı olarak bulundu.
Yazar, psikoloji alanındaki eserlerinden çok, tarihe farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı çalışmalarıyla tanınmaktadır. Halen Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. İnsan, tarih, sosyoloji, popüler kültür konularında her Pazar yayınlanan Gerçek Orada Bir Yerde adlı sohbet programında Murat Belge ve Şerif Mardin ile birlikte yer aldı.
Bir cumhuriyet kadınının yaşam hikayesi...Çok etkilendim çünkü o dönemin insanlarındaki vatanına bağlılık, topluma hizmet etme duygusundan artık eser kalmadı. Nitekim memleketine 90'larda geri döndüğünde aynı hayalkırıklığını Belkıs Hanım da yaşıyor. Bireyselliği bencillikle karıştırmış, bana dokunmayan yılan bin yaşasın kafasında, yarını, sonraki kuşakları umursamayan bir toplum haline geldik. Bu farkı ve değişimi satır aralarında hissettim ve üzüldüm. Oysa o dönemin insanlarında bir toplumsallık bilinci vardı. Belkıs Hanım aynı zamanda bağımsız yaşamak için mücadele etmiş ve başarmış bir kadın. Hem de çok zor dönemlerden geçerek ama direncini hiç kaybetmemiş. Yaşamını okurken aynı zamanda farklı dönemlerde tanık olduğu kültürel farklılıklara, geçişlere de tanık oluyoruz ve çok ilginç detaylar öğreniyoruz. Bu sebeple de keyifle okudum. Belkıs Hanım'ın yoğun bir okuma-yazma geçmişi ve akademik deneyimi olmasına rağmen bu detayların kitapta fazla yer almadığına dair eleştiriler gördüm, bunun açıklaması kitabın sonunda yer alıyor aslında. Gündüz Vassaf, kendisi de gündelik hayatla ilişkili çalıştığından(ki bu da sosyolojide ayrı bir araştırma alanıdır), kitabı da gündelik hayatı ön plana alarak tasarlamış, bu sebeple gündelik hayata dair kültürel detaylar ve yorumlar, bilimsel çalışmaların içeriğinden daha ön plana yerleştirilmiş.
Gündüz Vassaf annesini anlatıyor. Daha doğrusu, annesi yaşamını, göçleri, Cumhuriyet öncesi ve sonrası Türkiye'yi, Amerika'da geçirdiği zamanları, 40lardan 70lere Amerika'daki ayrımcılıkları, kadının toplumdaki değişen yerini, değişmeyen bakış açılarını, iki ülke arasındaki gözlemlerini anlatıyor. Bir anı kitabından çok bir dönemi anlatan bir biyografi. Belli dönemlerde kullanılan eşyalar, giysiler, yemekler, insanların davranış biçimleri, gelenekler, gözden kaçan detayları çok iyi anlatıyor. Belkıs Hanımın ruh haline dair tasvirlere ise fazla rastlayamıyoruz kitapta. Duyguları çok göremiyoruz ama belli belirsiz bir hüzün de hissedilmiyor değil. Yaşamında çok fazla göç olduğu için olsa gerek, milliyetçi yorumları da var yer yer. Her fikrine katılmasam da gözlemciliği ve azmi takdir edilesi.
Belkıs Vassaf, Darulmuallimat üzerine çalıştığım günlerde benim için adeta bir ışık oldu. Onun anıları, Osmanlı'nın modernleşmesi, Osmanlı kadını, göçmen ve azınlık hikayeleri, Osmanlı'nın eğitim sistemi ve cumhuriyet sonrası değişimler üzerine çok kıymetli bir biyografi çalışması. Gündüz Vassaf, annesinin anılarını kendisi kaleme aldığı için otobiyografi diyemiyorum. Ancak doğrudan annesinin cümlelerini aktarması tam bir hatırat okuyormuş hissi uyandırıyor. Beni kitapta etkileyen çok fazla şey var. Parça parça hepsini yazabilir miyim, bilmiyorum. Ancak, Belkıs Hanım'ın babasını çok küçükken kaybettikten sonra annesiyle yaşarken annesine asla tanınmayan özgürlük hakkında kendi fikirlerini okumak beni çok üzmüştü. Özellikle büyüdükten sonra genç bir kadın olarak onun ihtiyaçlarının görmezden gelindiğini kendisinin de fark etmesi bence kadın hareketi için büyük bir önem arz ediyor. Kadın tarihi üzerine çalışmayı bana hem sevdiren hem de zor kılan şey de sanırım bu.
"أمي بلقيس" رواية- سيرة ذاتية عن عالمة نفس تركية، من ١٩٠٤ ل ١٩٩٨ .. رحلة مع تبدل الزمان في تركيا والنزوح والهجرة من مكان لأخر بعيدا عن الحروب ونهم الدراسة .. وتحول تركيا من الاسلامية للعلمانية ومن الخلافة للجمهورية .. أزعجتني ترجمة الرواية خصوصا في اول الصفحات كثيرا ..
تعكس السيرة الذاتية لعالمة نفس تركية- والتي امتدت من بداية القرن العشرين حتى نهايته- تاريخ تركيا وثقافتها والتغييرات التي مرت بها وعلاقتها بالعالم الخارجي، كما تمنحنا بالمعلومات عن حيوات السيدات التركيات في هذه الفترة. سيرة لطيفة لسيدة لطيفة، استطاعت التوفيق بين كونها امرأة بعالم محافظ يسعى للتطور في النصف الأول من القرن العشرين، وبين كونها باحثة هامة في مجال علم النفس التربوي.
Tüm hayati üreterek, çalışarak ve öğrenerek geçmiş Belkıs Hanım’ın hayatı. Belkıs Hanım zamanının hatta bugünün de ötesinde bir hayat yaşamış, hiç durmamış hep üretmiş. Kitap ile ilgili hoşuma giden bir ayrıntı da cumhuriyetin ilk yıllarını, İstanbul’un talan edilmeden önceki halini anlatması.
Baska bir devrin, cok caliskan cok mesafeli cok duzgun bir hanimefendisinin hayat oykusu. Oksuz ama cok caliskan Belkis Hanim'in Yunanistan'dan gelip Harvard'i bitirmesi hikayesini bir solukta okudum. Hersey disinda caliskanligi ile hayran oldum kendisine.
Belkıs Hanımın,Osmanlı Balkanlarından başlayarak,savaş nedeniyle küçük yaşta anne ve babasını kaybederek sürekli göçe maruz kalmış bir kadının,annesinin gündelik yaşamını kaleme almıştır yazar.Bu gündelik yaşam bizi Cumhuriyet Türkiye’sine,İstanbul’una,30 ve 40 lı yılların Amerika’sına götürür.Gündelik yaşam çok şeydir aslında o zamanların toplumudur,yaşantısıdır,insanıdır.Ve burada 19.yy başlarında Türkiye’nin Balkanlar’ın insanlarının bozulmamış dokusu,saygısı ve nezaketidir.Öyle ki şöyle geçer satırlarda “Sohbetlerimiz sırasında insan konuşurduk ama insan bahsetmeden yapardık bunu.”
Belkıs hanım,kadının o zamanlardaki yerine toplumdaki ışık tutar yaşantısıyla.O,eğitimle bireyselleşip başkaldıran kadının aksine henüz kadının toplumda çok fazla ön saflarda yer alamadığı zamanların Türkiye’sinde psikoloji alanında eğitimde bi çok çalışmalar yapmış,aynı zamanda yuva kurmuş eşi ile kurduğu bağ ile yaşadıklarına rağmen toplumla barışık yaşamıştır.İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yerleştikleri Amerika’da da Türkiye’de de kendine ait bir odası olmuştur her zaman Belkıs Vassaf’ın.Türkiye’de psikoloji alanında bir çok başarıları olan eşi ile,bitirdiği Robert Koleji ve darülfününden sonra öğretmenlik yaparak geçimini sağlayan Belkıs,bir aile olduktan sonra dahi kendine ait odasında çalışmalarına devam etmiş ve asla zamanını tüketmemiştir. Son günlerine kadar hep göçebe gibi yaşamış olan bu Balkanlar’ın kadını,sonunda Sedef Adasına yerleşmiş oğluyla ve hep özendiği “Eğer reenkarnasyon diye bir şey varsa ben bir kuş,bir martı olarak dünyaya tekrar gelmek isterdim.Hiçbir yere bağlı değil onlar.Hayatlarına imreniyorum ama seslerine değil.”dediği ruhu ile özdeşleştirdiği martılar gibi sessizce göçüp gitmiştir dünyadan.Ve söylediği gibi,her insan bir roman.Onun en güzel özelliği kendisine yıllarca yoldaşlık eden Tülin Yasavul’un dediğine göre;”Belkıs Hanım’ın başına gelen herhangi bir şeyi felaket olarak içselleştirdiğini düşünmüyorum.O sadece önüne baktı.” Yürüdü…
Gündüz Vassaf’ın annesine anlattırıp onun ağzından yazdığı uzun ve dolu dolu yaşanmış bir hayatı okuyoruz bu kitapta. 1900’lerin başında Balkanlar’da dünyaya gelen, çok küçük yaşta babasını kaybeden ve savaşla birlikte göçmek zorunda kalan, ardından annesini kaybeden ama akrabalarının da desteğiyle iyi bir eğitim alan Belkıs Hanım’ın yolculuğu Amerika’ya kadar uzanıyor. Genç Türkiye’nin ilk yıllarında aldığı nitelikli eğitimi, Amerika yıllarında gördüğü güzel örnekleri her zaman kendi ülkesi için kullanmak istemiş ve bu doğrultuda çalışmış. Anlatılarında Balkanlardaki günlük hayatı, ev düzenini, yeme içme alışkanlıkları gibi çeşitli konuları öğrenip Anadolu’ya göçtükten sonra buradaki alışkanlıklarla karşılaştırmasını da okuyoruz. O dönemleri görmüş insanların bir tür eskiye bağlılığı, alışkanlıklarından vazgeçememe gibi gördüğüm latin harflerine geçişi hata olarak görmesi çok eleştiri almış. (Sadece GR’te değil, başka yorumlarda da) Bunu gericilik gibi okuyanlar olmuş. Belkıs hanımın bu düşüncesini desteklememekle beraber Gündüz Vassaf’ın bunu sansürlemeden kitapta yer vermesi de cesurca. Tepki alacağını öngörmüş müydü sonrasında ne düşündü merak ettim.
Gündüz Vassaf kitabın girişinde ‘’Annem ne meşhur bir insan, ne de meşhur insanların yaşamlarına tanıklık etmiş biri. Bu anılarda nefes kesici tarihi olayların ‘içyüzü’ de yok.’’ diyor.
Bence yine de bu haliyle yukarıdaki içerikten çok daha değerli. Çok şanssız bir kuşağın hikayesi fakat bu hikayede tüm şanssızlığını hayatının ilk dönemlerinden itibaren ‘önce eğitim’ anlayışıyla yönlendirebildiği için büyük fark yaratmış biri var. Hayranlık duyarak, üzülerek, sevinerek çok çeşitli duygular eşliğinde okudum.
(Ufak bir not; Titanic / Harry Widener hikayesini Belkıs Hn yanlış hatırlamış olabilir çünkü bu kişi Titanic’te kadın kılığına girerek kurtulduğu için değil, tam tersine gemi kazasında öldüğü için Harvard’daki o kütüphane, sağ kalan annesi tarafından oğlunun adını yaşatmak için yaptırılmış. Kitaptaki notu merak edip konuyu araştırınca her yerde bu bilgi ile karşılaştım.)
Gündüz Vassaf’ın kaleminden annesinin hikayesi. Öksüz bir Rumeli kızının Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarında başlayan hayatı, Yunan işgali altında Anadolu, Robert Kolej’den sonra Dârülfünun’da felsefe öğrenciliği, genç cumhuriyetin ilk yılları, 2. Dünya Savaşı Harvard, 50 yılı aşkın klinik psikologluğu. Sade bir dille anlatılmış, edebi kaygılardan uzak bir biyografi. İlham verici. Gündüz Vassaf, kitabın önsözünde bir tespitte bulunmuş: “Annemin yetiştiği dönemlerde Türkiye’de insanların -ben şunu bunu yaptım- diye kendilerinden ve yakınlarınının özel hayatlarından söz ederek şahıslardan izinsiz bahsetmek, onları yargılamak, toplumun yabancı olduğu ayıplanan bir davranıştı. Belki de bunun için bizde otobiyografi, biyografi türünden çalışmalar çok az”
Hayatının geçtiği tarihi dönemler, eğitimi, yaşadıkları ve çalışkanlığıyla etkileyici biri. Ayrıcalıklı, anlatıldığı kadar derinlikli olmayan ve abartılan biri mi diye kritik yaklaştığım oldu dürüst olmak gerekirse okurken. Kitabın sonunda başka insanların da notlarına yer verilmesi, hepsinin odağının aynı olması anlatılanlar içinde bir sağlama yapabiliyor. Uzun bir zaman dilimine yayarak okudum. Sindire sindire okununca verdiği keyif bittiğinde anlaşıldı.
Göçmen bir cumhuriyet kadınını Belkıs Halis Vassaf Hanım’ın yaşadıkları Gündüz Vassaf’ın akıcı anlatımıyla aktarılmış. Ortalama bir muhacir kızının aile desteğiyle neler yapabileceğini anlatıyor. Bu kitap öncesinde dönemin kolej mezunlarını kaymak tabakadan insanlar olarak düşünüyordum. Meğer benim ailemin kadınlarının tek dezavantajı bağnaz aileleriymiş.
Cumhuriyetin hemen öncesini, emekleme dönemini ve büyüyemeyip çocuk kalışını annesinin otobiyografisinde güzel özetlemiş üstad. Bazı eleştiriler sert gelebilir ama kızmaktansa düşünmeyi yeğlerim. ABD hakkındaki tespitleri de adilane. Tam bir Cumhuriyet kadını ama ülkede kalsa bu kadar etkin bir yaşam sürmezdi herhalde.
كتاب ممتع جداً، عرفت منه الكثير عن تاريخ تركيا في العصر الحديث والحياة فيها، والكثير أيضاً عن شخصية الكتاب #بلقيس_وصاف التي خلدها ابنها وخلد حياتها ومنجزاتها في هذا الكتاب ذكرني بأنني رغبت يوماً أن أجلس مع جدتي وأسجل حياتها وذكرياتها وما عاصرته من أحداث وحروب، ولكنني كنت أؤجل حتى أتى الموت وسرقها مني :[