İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan Nazlı ve Ezel, Jane Austen üzerine ortak bir ödev hazırlamak zorunda kalırlar. Ancak bu ödev zamanla Nazlı’nın kendi hayatıyla hesaplaşma işine dönüşür. Geçmişini unutarak kendine yeni bir kimlik belirleyen Nazlı, her attığı adımda karanlık düşlerine biraz daha gömülür. Bu yolda ona ne en yakın arkadaşı Ecem, ne Ezel, ne de diğer insanlar yardımcı olabilirler. Çünkü bu tamamen, Nazlı’nın çözebileceği bir kördüğümdür.
Edebiyat ve sanata dair hem hoş hem de sorgulayıcı ayrıntıların yer aldığı 00.00 Biri Sizi Düşünüyor aşkı en derinlerde bulmaya çalışan bir roman. Ve baş döndürücü, bir atlıkarıncada vakit geçiriyormuş gibi…
Herkesin dünyada bir kez birine karşı, insanların aşk dediği o şeyi hissedebileceğine inanıyordum ve kendi hakkımı çoktan kullandığımı biliyordum
Nagihan G. Kabal 1994 yılında İstanbul’da doğdu. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde mimarî restorasyon eğitimi alan Kabal, 16 yaşındayken ilk uzun romanı “Gecenin Hikâyesi Aylema”yı yazdı. Bir yıl sonra kaleme aldığı “Bugün Adımı Sen Koy” isimli kitabı ise 2018 yılında raflarda yerini aldı. Yazar fantastik türde yazdığı ilk kitabını devam ettirdi ve serinin devamı olan “Gecenin Hikâyesi Aşeka”yı 2019 yılında okuyucuyla buluştu. Seriyi “Gecenin Hikâyesi Dora” isimli kitabı takip etti. Son olarak Lordlar ve Varisler kitaplarını kaleme alan Kabal, okurların ilgiyle takip ettiği bir yazar.
Issız adam konseptine tahammül edemezken şimdi de karşımıza ıssız kadın çıktı. Hayatım boyunca okuduğum ennnnnnn itici ana karakter bu kitaptaydı. Nazlı’nın üstün insan tripleri, kendini ultra zeki ve mantıklı sanarken ciddi anlamda salak ve temel iletişim becerilerinden yoksun olması beni delirtti. O arkadaş grubunu da anlayamadım. Normal hayatta bu kadar eğlencesine düşkün bir üniversite arkadaş grubunda kimse Nazlı gibi sümsük, ruh emici birinin tribini çekmez, ehhhh yeter be diyip yüzüne bakmazlardı ama ne hikmetse çevresindeki herkes onunla iletişim kurmak için kendini yırtıyordu. Nazlı ve Ezel’in ilişkileri de çok sıkıcıydı. Hiçbir çekici tarafı da yoktu. Emir ve Feriha ilişkisi gibiydi konuştuklarında ya aşırı derin konuşuyor ya tartışıyorlar ya da susup oturuyorlar. Bu İlişkinin hiçbir noktası hoş değildi. Motor sahnesi aşırı cheesy ve wattpaddi. Samet’in Ezel’in düşmanı olmamasına şaştım doğrusu, kitap tam o klişelikte ilerliyordu çünkü:D Bir de güya bunlar bir ödev yapacaklardı. Ödev bir sonraki dönemin sonuna galiba. Bir ay geçti resmen hiç kitap muhabbeti bile olmadı cidden bu kadar not takıntılı bir insanın bu ödevi düşünmekten uyuyamaması lazımdı ama Nazlı annesinin giyim tarzına anlatmaya ödev kısmından daha çok paragraf ayırmıştı??? Hastane sahnesi de çok cheesydi. Bunaldım. Uzun zamandır bu kadar uzun yorum yazmamıştım. Bu sefer yazdım çünkü ben birinden görüp buradaki yüksek puanla gittim tüm seriyi satın aldım. Bu puanı hakkedecek hiçbir şey yok kitapta bana kalırsa. 11 yaşında olsam belki etkilenirdim ama benim için keyifli olmasını beklediğim kitabın beni bu kadar boğması tam bir hayal kırıklığıydı
Gereksiz uzatilmis bi kitap… Ve okuyanlarin cogunun aksine tahmin edilebir bi sondu. Zorlama karakterler okurken gozlerimi devirttirdi….Ve karakterlerin yaptigi gereksiz edebiyatlar bi yerden sonra can sıkıcı olmaya basladi. Okumasaniz bir sey kaybetmezsiniz.
Herkese merhabaaa 🤗 Bugün herkes tarafından çok sevilen bir kitap olan Biri Sizi Düşünüyor’un yorumu ile geldim. Ama maalesef ki ben bu kitabı sevmedim. Fazla abartılan kitaplardan sadece biriydi.
Neden sevmediğimi olabilecek en uygun dille anlatmak istiyorum sizlere. Bunun için de öncelikle yazarın dili ile başlamak istiyorum.
Kitapta sürekli birbirini tekrar eden paragraflar vardı. Buna örnek olarak Nazlı’nın her olayda “İnsanları sevmiyorum!” demesiydi. Tamam anladık sevmiyorsun ama okuyucular zaten bir kere dendi mi anlayabiliyor. Devamında davranışları ile belli edilse bu gereksiz paragraf yığınından kurtulurduk. Bu sadece bir örnekti tabii ki. Ayrıca kitapta sayfa sayısını arttırmak için yazılmış gereksiz olaylardan bahsetmek dahi istemiyorum fakat buna da bir örnek verecek olursam Uğur karakteriydi. Büyük bir ihtimalle popüler kültüre hizmet etmek için yazılmış olaylardan da sadece biriydi. İki tane yakışıklı erkek, çatı katı, sıcak çikolata, motor yarışları, Tumblr... Ee biz zaten bu saydıklarıma kendi aramızda klişe olaylar/durumlar deriz. Kitap bu unsurlardan dolayı edebi zevk vermiyordu -ki ben de öyle bir beklentiye girmemiştim- fakat tamamen popüler kültüre odaklanarak, yeni yeni kitap okuma alışkanlığı kazanan ve edebi kitaptan haberi olmayan kitleye hitaben yazılmış bir eserdi.
Yazar bu kitaba psikolojik kitap demişti ama üzgünüm bu psikolojik bir kitap değildi. Sadece kahraman bakış açısı ile yazılmış bir kitaptı ve zaten kahraman bakış açısında olaylar karşısında ana karakterin duyguları, düşünceleri aktarılır. Gerçekten psikolojik roman görmek isteyenler Stefan Zweig, Peyami Safa ve adı şu anda aklıma gelmeyen daha nicesi gibi bu konuda üstatlara baksınlar.
Bakış açışınızda etkisinden dolayı dili çok akıcıydı ve sanırım kitapta sevdiğim kitabın nadir özelliklerinden biriydi bu. Hatta bu özelliği ile rs’den de çıkmama yardımcı oldu.
Kitabın arka kapağında Jane Austen teması altında olacağına dair algılar yaratıyordu, evet, kitabın içinde edebi konuşmalara yer alıyordu ama yeterli değildi. Sadece Jane Austen’i değil kitapta geçen tüm eserlerden alıntıları, konuşmaları toplasak iki sayfa yapmazdı. Keşke bu kitapta içinde geçen şaheserler gibi o zamanki insanların ne istediğine değil de yazar ne yazmak istiyorsa o şekilde yazsaymış, keşke o adı geçen kitapların çeyreği kadar olabilseydi benim gözümde.
Yazarın dilinden çıkıp konusuna geçersek öncelikle karakterlere değinmek istiyorum. Ezel karakterine ilk başlarda tam bir kötü çocuk havası verilip ardından tam bir u dönüşüyle iyi birine dönüştürülmesi der susarım. Başta iyi olduğu gösterilse sanki biz daha az sevecektik ama başta kötü gösterilince biz daha çok sevdik (!) Nazlı karakterini ilk başlarda sevmeme hatta kendime benzetmeme rağmen ortalarda o kadar kötü bir tablo çizmeye başladı ki gözümde resmen beni kitaptan soğuttu. Ki çok şey yaşamış imajı verilen Nazlı karakteri aslında o kadar da büyük bir olay yaşamıyor arkadaşlar. Merak etmeyin spoiler yok 🙈 Zaten Uğur karakterinin gereksizliğinden bahsetmiştim. Sanırım kitapta en sevdiğim karakter Ecem oldu çünkü aralarında her şeye rağmen normali oydu.
Kitapta çoğu şey o kadar uzatılmıştı ki... Sonuyla bağdaştırılacak detayı olmayan boş bölümler, birbirini tekrar eden paragraflarla doldurulmuş sayfalar... 400 küsür sayfa bomboş bir kitap okuyacağıma 100-200 sayfa dolu dolu bir roman okumayı tercih ederdim.
Kitapta dilin akıcılığı dışında bir şeyi sevmedin mi diye soracak olursanız sevdiğim bir diğer şey ise son 50 sayfaydı. Tüm olayların ters köşe yapmasını sevdim ama sonunu mutlu bir şekilde hayal etmemiştim ben. Bence bu kitaba mutsuz bir son daha çok yakışırdı.
Ayrıca kitabın kapağına aldanıp cıvıl cıvıl bir şey okuyacağım sanmayın, çünkü asla öyle neşeli bir kitap değildi. Ben biraz da kapağın renginden dolayı yanıldım sanırım çünkü ben de pembe neşeli şeyleri çağrıştırıyor fakat bu kitabın rengi -bence- griydi.
Sözün özü ben kitabı sevmedim, yeni yeni okuma alışkanlığı kazananlara tavsiye ederim ama benim gibi klasik aşığıysanız bazı klasiklerin ağır dilinden kurtulmak amaçlı da tavsiye etmeyeceğim bir kitap olur 00:00 Biri Sizi Düşünüyor.
Hikaye Türkiye’de geçiyor. Allah aşkına kim Tanrım diye karşılık verir ya da Tanrım lafını kullanır. Atiest tanıdıklarım bile Allah aşkına ya da inşallah kelimelerini kullanıyor çünkü dile pelesenk olmuş kelimeler bunlar. Öneriyle okudum. Keşke okumasaydım. Bazı kullanılan kelimeler gerçek dışı.
5/5 ✨"Kendim dışında kimse, bana yardım edemezdi; kendimi büyütmeye, kendimi öğrenmeye ve kendimi sevmeye mecburdum. Çünkü kimse, bunları benim için yapmayacaktı." s.383
📚Kısaca bir kitabın konusundan bahsetmek gerekirse; İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan Nazlı ve Ezel, Jane Austen üzerine ortak bir ödev hazırlamak zorunda kalırlar. Ancak bu ödev zamanla Nazlı’nın kendi hayatıyla hesaplaşma işine dönüşür. Geçmişini unutarak kendine yeni bir kimlik belirleyen Nazlı, her attığı adımda karanlık düşlerine biraz daha gömülür. Bu yolda ona ne en yakın arkadaşı Ecem, ne Ezel, ne de diğer insanlar yardımcı olabilirler. Çünkü bu tamamen, Nazlı’nın çözebileceği bir kördüğümdür.
📚Kitabın konusunu okuduğunuz zaman oldukça alışagelmiş ve hepimizin bildiği bir konu olduğunu düşünmeniz çok normal. Başlarda bende öyle düşünmüştüm. Fakat kitabı okuduğunuz zaman sizde göreceksiniz ki bu klişe ve alışagelmişin ötesinde bir işleyişi olan oldukça derin bir kitap. Ana karakterin kendi içinde yaşadığı çelişkiler, kendi ile yüzleşmesini izlemek kesinlikle çok iyiydi. Kitabın özellikle son 100-150 sayfası ana karakterimiz Nazlı’nın kendi ile olan hesaplaşması ve gerçeklerden oluşuyor. Son 100-150 sayfa beni ciddi anlamda bitirdi diyebiliriz. Gerçekten çok başka bir boyuta geçti kitap son sayfalarında ve beni alıp yerden yere vurdu.
📚Ayrıca bahsetmeden geçemeyeceğim bir konu var ki kitabın içinde Romeo ve Juliet'ten Gurur ve Önyargı'ya kadar birçok kitap ve filmin de konusunun geçmesi beni oldukça mutlu etti ve etkiledi.
📚Yazarın kalemi ile tanıştığım ilk kitaptı 00.00 Biri Bizi Düşünüyor. Fakat son olmayacağı kesin. Kalemini ve düşünce tarzını oldukça beğendiğim bir yazar oldu N G Kabal.
"O yüksekten korkuyor ama baş döndürücü olmayı seviyor" Nazlı -Buse'm mi demeliyim emin olamadım- benim küçük kalbi kırık kızım çok ağlattın beni ablana minnettar olmana sevindim ben kardeşime yapar mıydım? Böbreğimi , karaciğerimi hiç düşünmeden verirdim ama kalbim biraz düşündürücüydü ama verirdim diye düşünüyorum. Bu kitaptan sonra kesinlikle veririm emin oldum.O kalbe iyi bakman gerekiyor unutma! İlk başta sana sinirliydim Nazlı Ezel'e çektirdiğin acı öyle bir yaktı ki içimi ben Ezel olsam çekip giderdim. Ama o aşkı için savaşmayı tercih etti yaralarını sarmak için seni zorlamadı başka kollarda yattı kalktı belki ama her şeyden önce seni sen olduğun için sevdi .Bu kitap yaşama sevincimi kat kat artırdı. Artık kendi yolumu bulmalıyım en basidi Ecem gibi bir arkadaş bulmalıyım beni ben olduğum için seven bunu bulduğumu sanıyordum ama yanılmışım beni tek ve gerçek arkadaşım yanında olduğum için seviyormuş bu gün anladım.Ama yinede seviyor ona kendimi kendim için sevdirmeye çalışacağım. Lise dostluklar için en iyi yermiş. Ama ben pek inanmadım açıkçası . Daha yeni tanışıyorum ama kendime göre bi 4 kız buldum belki onlarla gerçek dostluğu bulabilirim ama az zamanım var çünkü birine kanka demek 8 ayımı alıyor. İnsanlara güvenemiyorum umarım bu sorunları aşarım. Benimde karşıma hastanedeki kız gibi biri çıkar umarım. Aylardan sonra bir kitap için bu kadar gözyaşı döktüğümü fark ettim. Şu ana kadar okuduğum en iyi yabancı Türk hiç farketmez hepsinden en iyilerine birinci sıradan girer harikaydı okumayan kalmasın. Bu kitap watpaad önyargılarımın birazını kırmıştım ama hâlâ vardı ama bu temizledi mükemmeldi okumayan kalmasın alın aldırın Jane Austen ve William Shakespeare alıntıları var diye başladım ama içeriğine bayıldım. Hep Romeo ve Juliet'ten dolayı Verona'ya gidip Juliet'in bahçesinde İtalyan pizzası ve makarnası -İtalyan yemeklerine bayılırım zaten kremaları ve mantar sosları ki mantar çorbasına ölüyorum- yemek istemişimdir. Zaten Verona'da yaşamak istiyorum. Hamlet sayesinde de Danimarka'ya gitmek ve Babasını hayalet olarak gördüğü yeri görmek istemişimdir. Bu kitap sayesinde de Barcelona'ya gitmeye karar verdim artık benim için Barcelona futbolun başkenti değil hayallerimin merkezi oldu.
N.G.Kabal okumayı düşünen varsa bu kitaptan başlayabilir. Gayet güzel benim ilk okuduğum kitabıydı ve aşık olmuştum neredeyse N.G.Kabal bu kitapla hayatıma girdi ve hep yeni bir sayfa açtı
Yazarın kalemini Lordlar ve Varisler kitabıyla tanımış ve çok beğenmiştim. Bu kitap ile birlikte çok güçlü bir kalemi olduğuna kesin bi şekilde kanaat getirdim 👌 Karakterleri, kurgusu, anlatışı, cümleleri kullanışı çok iyiydi. Beklediğimden daha kapsamlı bir kitapla karşılaştım. . Konusundan biraz bahsedeyim; İngiliz dili ve edebiyatı öğrencisi Nazlı; hırslı, kontrolcü, mükemmelliyetçi bir yapıya sahiptir. Ayrıca kibirli, umursamaz ve kendinden başka kimseyi de önemsemezdir. Tek odaklandığı şey; okul birinciliği ve mükemmel görünüşü. Çevresinde bir kaç arkadaşı olsa da hiç biri ile fazla samimiyet kurmaz ve onlara gereğinden fazla ilgi göstermez. Ta ki bir derste birinin kendisinden daha yüksek bir not aldığını öğrenene kadar. Bu konuyu ilgili öğretmeni ile görüştüğünde, hocası başarılı olan diğer öğrenciyle ikisine ortak çalışacakları bir ödev verir. Nazlı’da takıntılı bir şekilde mükemmel olmak istediği için bu ödevi tamamlamak zorundadır. Fakat karşısında, kendisini başta pek umursamayan Ezel ile bu ödevi yapmak imkansız gibi görünür. . Hikayemiz böyle başlıyor fakat altından neler neler çıkıyor inanılır gibi değildi. Nazlı’nın takıntılarının fazla olduğunu düşünürken bir de alttaki sebeplerini öğrenmeye başlıyoruz ve sonunun nasıl bağlanacağını merakla okuyoruz. Ezel’in Nazlı için yaptıkları, Nazlı’nın arkadaşlarının çabası, buna rağmen Nazlı’nın hiç birini umursamayıp yok sayması sizi çok fazla sinirlendirmeye yetiyor. Adı gibi nazlı halini dibine kadar yaşatıyor herkese ama unuttuğu bişeyler var. Peki Nazlı, hayatındaki en önemli neyi unuttu? Kendini bulmayı başarabilecek mi? Yeniden hissedebilecek mi? Hepsini ve daha fazlasını okuyup öğreniyoruz.
Herkese selam, muhtemelen yorum nasıl yazılır her şeyi unuttum ama... şansımızı deneyelim bakalım. Hazır alıntıları yeni girmişken ve zihnim tazelenmişken düşüncelerimi belirtmek istiyorum.
Biri Sizi Düşünüyor, Kabal'ın okuyacağım ilk kitabıydı. Herkes okuyup çok sevdiği ve genel olarak Kabal da sevilen bir yazar olduğu için epey meraklıydım kitap için. Ama Sare pek sevmediği için ve ben de ona çoook güvendiğim için ne yalan söyleyeyim, ben de pek sevmeyeceğimi düşünüyordum.
Ki, başlarda öyle de oldu.
Nazlı, İngiliz dili ve edebiyatı öğrencisi ve aynı zamanda da sınıf birincisi. Oda arkadaşı Ecem ve bir de onun üç kişiden oluşan arkadaş grubundan başka pek tanıdığı ve sevdiği birisi yok. Derslerine, sağlığına ve hayatına aşırı önem veriyor ve onu hem fiziki hem de ruhi kötü etkileyebilecek her şeyden uzak duruyor. Hatta insanların geceleri acı çekmeye daha eğilimli olduklarını bildiğinden geç bile yatmıyor.
Ama bir gün, bir dersten en yüksek notu alan kişi o değil de bir başkası olduğunda biraz sinirleniyor çünkü cevaplarının doğruluğundan emin. Hatasını sormak için dersin hocasına gittiğinde, hoca da ona pek yardımcı olmuyor ve en yüksek notu alan kişiyle Jane Austen hakkında ortak bir ödev hazırlamalarını istiyor.
O kişi de Ezel'den başkası değil. Böylelikle de kitabımız başlıyor işte.
Şöyle ki, gençlik kitaplarında hep ilk önceliğim karakterler oluyor. Eğer onlara bağlanmışsam kurgu rezalet olsun, yine ben karakterler için kıyamam o kitaba. Yani, kitapta karakterler asla kötü değildi. Nazlı genelde genç kurgu kitaplarında pek rastlanmayacak türden bir karakterdi: kendine güveni, düzenliliği ve sertliği olsun özgündü. Aynı şekilde Ezel de anlayışlı oluşu, kibarlığı ve o hafif muzip tavırlarıyla güzel ve tam aşık olunacak bir karakterdi ama ben yine de onlara pek ısınamıyordum. Karakterler çok güzel yazlmıştı ama böyle bana erişilmez ve uzak görünüyorlardı nedensizce.
Ben de onun yerine karakterler kurtarmıyorsa diğer sarılacağım şeye, yani kurguya sarılıyordum. Çünkü gençlik kitabı olmasına rağmen kitabın içine yerleştirilmiş birtakım gizemler de vardı. Zaten beni ilk çeken şey de aslında kitabın ilk bölümündeki olay olmuştu, yani karakterlere odaklanmak benim için en başta imkansız hale gelmişti sanırım...
Ben gerçekten aşırı sabırsız bir insanım bu konularda. Bir kitapta bir şeyi merak ediyorsam eğer yerimde gerçekten onu öğrenene kadar falan duramam. Belki de karakterlere yoğunlaşamamamın nedeni de buydu yani, Nazlı'nın sırlarını aşırı merak ediyor oluşum.
Neyse Nisa ile okuyoruz, Nisa Ezel'den Nazlı'dan, tatlılıklarından bahsediyor, ben de ŞU LANET ESKİ SEVGİLİ NEREDE YA ALLAH ALLAH falan diye çıldırıyorumddjf, bir yandan kötü hissediyorum Nisa'nın sevgisine onla ortak olamadığım için ama bir yandan da aşırı merak ediyorum, ne yapayım...
Neyse, ben Ezel ve Nazlı'yı sevmek için çabalarken Kabal oradan Hayalet diye bir şey sokuyor kitaba, bu sefer ben YA ŞU ESKİ SEVGİLİ NE, HAYALET KİM DELİ OLUCAM YA moduna geçiyorum djdkjf Nisa artık benden ümidi kesiyor biraz. Yok yani, kurguyu merak etmekten başka bir şeyi umursayamıyorum.
Nazlı'yı da anlamama rağmen biraz sinirlerimi bozmaya başlıyor bir de. Onun sert tavırlarını ve duvarlarını anlıyorum ve seviyorum da, ama biri bir şey yapsa, 'neden yaptın? benim bunu isteyeceğimi mi düşündün?' diyor, biri bir şey yapmadığında da, 'neden yapmadılar ki keşke benim adıma bir şey yapsalar...' diyor. Yani tamam bu da anlaşılabilir, insan hep birileri onu o anlatmadan anlasın diyor ama işte bu kitaplarda mümkün gösterilse dahi siz derdinizi anlatmadan biri maalesef onu anlayamıyor... yani tamam Nazlı bunu normal olarak isteyebilir ama Nazlı'nın özellikle Ezel'i bu konuda sürekli yıpratması benim sinirlerimi bozdu biraz. Ezel'e üzüldüm.
Kitabın sonlarına doğru ben artık iyice çıldırma moduna girmiştim; bu gizemler güzel açıklanmışsa yüksek, yok açıklanmamışsa da düşük verecektim beklentim bunun üzerine olduğu için. Nazlı ve Ecem'in arasında ne olmuştu da bu haldeydiler, Nazlı ailesiyle neden böyleydi, geçmişte tam olarak neler yaşanmıştı ve şu eski sevgili neyin nesiydi ve tabi en önemlisi, hayalet KİMDİ?
Tam bu noktaya geldiğinde birden bir patlama yaşandı. Bilinç akışı tekniği zaten çok seviyorum, kitapta da bol bol vardı ama o sonlardaki kısımlar yani hani çok güzeldi. Nazlı'nın içini dökmesi, yazdığı satırlar falan... Tüm o bazı sinir bozucu hareketler uçup gitti. Nazlı'ya çok üzüldüm, daha çok sevdim onu. Hani kitabı kurgusu için sevecektim ya seversem, tam tersine döndü. Kurgudan sevmeyi beklerken karakterlerden, yaşadıklarından ve hikayelerinden sevdim yine kitabı. Alıntılara zaten bir şey demiyorum, hepsini bir arada atmaya kıyamıyorum bile, çok güzellerdi gerçekten.
Sonra hayalet açıklandı. Bakın normalde ben hep ne derim, gençlik kitaplarında her şey sıradan olsun yeter ki güzel anlatılmış olsun yeter... Burada nadir bir şekilde ilk defa tam tersi çıkmadığı için sinirlendim... Hayaletin böyle açıklanmasını istememiştim ama eğer Nisa ile bu kadar çok delirmemiş olsaydık belki bir tık daha fazla sevinebilirdim sadece.
Ama sonra Kabal, hayaletten sonra yazdığı bölümle sağ olsun, kurşunu sıktı kalbimize. Sen mi hayalete şaşırmayansın dedi, fırlattı bölümü resmendjdf Gerçekten hiç beklememiştim öyle bir şey olmasını. Bir anda kitap tersine dönmüş gibi geldi. Stranger Things'deki gibi bir upside down'a geçiş yaptık.
Biraz geç kaldım muhtemelen ama sonunda da olsa karakterleri gerçekten sevdim. Daha önce pek türk yazar okumadım ama Kabal'ın dilini gerçekten aşırı sevdim. Biz genelde sanırım daha karamsar şeyler yazmaya yatkın bir toplumuz. Çeviri romanlarda hep karakterler karamsar olsa bile o esprili hava da oluyor, güldürüyor sizi. Ama biz mesela depresyonun dark web kısımlarına doğru bir yolculuk yapıyoruz genelde galiba.
Ama ben böyle karanlık, rahatsız edici duyguları olan karakterler okumayı seviyorum. Nazlı'nın düşünceleri, cümleleri falan çok güzeldi. Bazı alıntılar beni çok etkiledi. Bazılarını keşke ben yazmış olsaydım dedim hatta. Ben dışarıya karşı Nazlı kadar sert olabilen biri değilim ama iç dünyasının çoğunda ve cümlelerinde kendimi bulabildim. Zihninizin bastırılmış karanlık bir kısmı vardır ya, o kitap tam o kısım içindi işte. Bilmiyorum ya, Kabal'ın kafasının içi güzeldi yani bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Hani bazen bir kitabı okuduğunuzda yazar size çok naif, güzel gelir ya, Kabal da öyle geldi bana. Yazmanın onun hayatında ne kadar önemli olduğunu hissettim kitabı okurken hep ki bu bence çok güzel bir şey :")
Bu yüzden eğer okumayı düşünüyorsanız ben okumanızı tavsiye ederim. Bence herkesin kendinden parçalar bulabileceği bir kitap. Öyle işte. Nazlı'ya ve bu kitaba hak ettiği şiirsellikle bir yorum yapamamış gibi hissediyorum ama ben ne zaman öyle hissedebiliyorum ki zaten?
Son bir şey, sadece şu cümlenin çarpıcılığına bakın: "Fallingthedarkness: Sen ortalığı karıştırıp her şeyden bir kabus gibi uyanabileceğini sanıyorsun."
Şu cümleyi tekrar tekrar okuyunca kara delik yutmuş gibi oluyorsunuz... Öyle işte. Bu kadardı. N.G. Kabal ile nihayet tanıştığım için çok mutluyum, diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum.
Dipnot: Kitabı Nisa'yla okumak çoook güzeldi tabikii de, serinin kalanlarını da birlikte okuyacağımız için çok heyecanlı ve mutluyum şimdiden!
Merhaba!🤗 Bugün çok sevdiğim yazar #ngkabal 'ın çok çok sevdiğim kitaplarından biri olan #0000birisizidüşünüyor 'u okuyup bitirdim.
Bu kitabın yarısından fazlasını Wattpad'de yayımlanmış ben de okumuştum, o sebeple nasıl güzel olduğunu biliyorum. Ve sonunun da yine aynı şekilde bu kadar iyi olup bunu okuyabilmek çok mutlu etti beni. Kitap, her yönden o kadar doyurucu ki... her seferinde dile getirdiğim gibi ufku açan bi' hikâyesi var. Kitaplardan tut, hayattaki bakış açımıza kadar, bilgi haznemize eklenen yeni bilgilerden tutun, bizi çağıran, bizi sarsan ve kendimizi sorgulatan bir konusu var. Kitapta bir yerde o kadar kendimi buldum ki, sadece o derece yaramın olmaması ve benim de o derece depresip olmamama nazaran neden öyle hissetmediğimi veya hissedemediğimi düşündürttü. Diyorum ya, sorgulatıyor birçok şeyi ve bazı şeylere daha fazla seçenek bulurken bazen de cevaplarını görüyoruz ama ne yalan söyliyeyim, ben kendi sorumun cevabını bulamadım; çünkü bu, benimle ilgiliydi ama bunu düşürtmesi bile o kadar iyi bir şey ki... bazen kendimize sormamız gereken doğru soruları bulmak bile oldukça zor.
Kitapta Nazlı'nın acı bir hikâyesi var. Hatırlaması ve hissetmesi gereken bir şeyler var ve bunlara ulaşmak için çabalaması, yanlışlardan geçmesi ve kendi olabilmesi, kendine dair savaşını yenmesine ihtiyacı var.
Kitap öyle bir şekilde başlıyor ve ilerliyor ki, kitabın sonunda ulaştığı durum ise o kadar uc ki... İnsanın kendiyle yüzleşmesinin hikâyesi, diye özetleyebilirim ama Nagi bunu öyle iyi bir şekilde yapmış ki, kesinlikle okumalısınız. Her diyalog başka bir bakış açısını, düşünce zenginliği sunuyor. Nazlı'nın kendine yaptıklarını okumak çoğu zaman kalbimi yaraladı. Ezel'in, onu, her şeye rağmen anlamasına, olduğu gibi kabul ederken ona inceden gerçekleri gösterip sorgulatmasına bayıldım. Bu hikâyede herkesin ortak bir amacı vardı, bunu değiştirebilecek tek bir kişi vardı, bunu yapabilecek tek bir kişi... Insanın kendiyle savaşını sadece kendi isterse kazanabilir. Naz'ın bu uğurda söyleyecekleri vardı; ben okudum, sizde okuyun.🤗 .
bu kitabın tamamen reading slump önleyici olduğunu söylemekle başlamak istiyorum. sınav haftamda bile 2 günde bitirebildim ki normalde 400 sayfalarda bi kitabı 5 günde falan bitirirdim. Kitaba karşı başta biraz önyargılıydım klişe bir şeyler okumak istememiştim ve içinde tabii ki klişe şeyler vardı işte zengin aile, lunapark vs. fakat karakter itibariyle beni çok şaşırttı çünkü daha öncesinde bir gençlik romanında Nazlı gibi bir karakter ile tanışmamıştım. Nazlı ve düşüncelerini okurken gerçekten ruhumun emildiğini hissettim, evde kendi kendime sinirlendim Ezele yazık değil mi falan diye. Fakat Nazlı ve dürüstlüğünü sevemedim diyemeyeceğim. Ezel karakterine gelirsek onunda başta klasik bad boy falan olacağını düşünmüştüm çünkü hep öyle olur ama değildi. Ezel ciddi anlamda baya özel bir karakterdi bence yaptığı birkaç küçük şey hariç Favori karakterlerimden biri de Ecem, aslında başta pek sevmesem de sonda öğrendiğimiz yükü taşıdığını öğrenince hak verdim gibimsi. Kitabın sondaki olaylarını cidden şoklar içerisinde okudum ve son 50 sayfasında bazı yerlerini iki kere okuduğumu itiraf edebilirim. Kafam gerçekten bir noktada çok karıştı ama anladım ;d. Kitabı genel olarak tavsiye ederim bu seriden başka kitaplarda okuyacağım. okuduğunuz için teşekkürler. <3
Bilmiyorum aslında kitabı sevmedim diyemem ama sonu tahmin edilebilirdi bence. Önceden baktığım reviewlarda herkes “Sonu çok fena psikolojimi bozdu, kendimi nasıl toparlayacağım bilemiyorum.” falan diyordu ama ben de o etkiyi yaratmadı. Ayrıca bence arkadaş ortamındaki ‘eğlenceli’ tipler kendini sosyal ortamlar dışında tutan, modu düşük kişilerin peşinden bu kadar koşmazlar. Nazlı ve Ezel aşkı da bana pek geçmedi açıkçası. Ezel çok takıntılıyd�� ve okurken rahatsız oldum. Yok işte uzaktan fotoğrafını çekmeler yok takip etmeler… Motor yarışı sahnesi baya kötüydü bence bi de siyah perukla falan gitmesi baya utandım. Hoşuma giden kısımlar ise Gurur ve Önyargı ve Titanik alıntıları hoşuma gitti. Üniversite arkadaş ortamı okumakta güzeldi. Bir de Nazlı’nın aşka olan bakış açısını kendime çok benzettim. Çok fazla romantik kitap okuyor onlardan etkileniyor ama bunların kurgudan ibaret olduğunun ve aşkın sadece ele edememe hırsı ya da tutku tarzı şeylerden doğduğunun farkında.
Baş karakterin düşünceleri o kadar depresifti ki bir an önce kitabın bitmesini istedim. Ayrıca kitapta geçen çoğu olayın gerçeklik payının olmadığını düşünüyorum.
Kitabın kurgusu çok güzel ve farklıydı. Cümleler yer yer zorlama olsa da çok iyi yazılan yerlerin olduğunu itiraf etmeliyim. Baştan sona güzel oturtulan ana hatlar vardı; Nazlının gün geçtikçe zayıflaması, gerçekten bir psikolojik rahatsızlığı olduğunun belli olması gibi. Başlı başına bir karakterdi. Bunun yanında kitabın sonuna gelene kadar Ezel’in neden Nazlı ile bu kadar kafayı bozduğunu anlarım diye düşünmüştüm ama olmadı. Kızın bir hareketiyle kendinin de düşündüğü üzere etrafında kimsenin kalmaması lazım gibi dururken Ezel son ana kadar mücadele etti. Ve bu kısım bana hiç geçmedi. Neden yani neden? Ortadaki gerçek sevgiye benzeyen şeyi ben bir türlü hissedemedim çünkü Ezel sürekli zorluyordu fakat Nazlı hiç yoktu, Nazlı başından beri resmen etkisiz eleman. Ezel’le olan aşkları daha farklı yazılabilirdi diye düşünüyorum. Uğur zaten çok eklenmek için eklenen bir tipti. Karakter değil tipti resmen. Bir girdi sonra bir çıktı sonra bi öfkelendi sonra elini kırdı sonra özür diledi… kendi kendine takılan bir tipti.
Evet Nazlının içinde yaşadığı bunalım, depresif ruh hali ve gerçekten de yaşarken ölü gibi olmak güzel tasvir edilmişti fakat neden bütün ergen arkadaşları sürekli onun yanında ve onu bir şeylere zorluyorlar? Üstelik Ecem dışında kimsenin gerçeklerden haberi yokken. Bu tarz bir kurguda sürekli birileriyle tanışıp, biri hariç diğerlerini bir daha görmemesini beklerdim. Yanında kurgu şartlarıyla kalan birileri olabilirdi ve o zaman aşka dönebilirdi ama kimsenin böyle birinin yanında sadece uzaktan görüp beğendi diye kalmasını anlamlandıramadım.
Eksiklikler vardı ama genel olarak güzel bir kitaptı. Eleştirmeye çalıştıkça aslında sevdiğimi fark ettim. Nazlı ile ilgili olan kısımlar gayet güzel temellendirilmişti. Arkadaş grubu ve Ezel olayları tuhaftı sadece.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Çok kötü bir kitaptı. İnanılmaz kötü. Boğuldum okurken. Gerçekten Nazlı karakteri o kadar kafa açıyor ki. dehşet sümsük ve normal hayatta kimsenin yüzüne bakmayacağı bir karakter. kitabın kurgu olduğunu sürekli bu sebeple hatırlıyorsunuz. gerçeklik payı olan tek bir şey yoktu kitapta. yaz tatillerinin beş yıl sürmesi mi dersiniz, arkadaş grubunun ezikliği mi dersiniz (grup kendini havalı sanan ama aslında bayağı ezik bir beşli çete olur ya aynen onlardan), motor yarışları (kddnngec buna hiç girmiycem o kadar kötüydü ki), olayların başlangıç şekli olan bu ödev mevzusu falan her şey dehşet sahteydi. sıfır gerçeklik payı. asla öykünün içine giremedim. yazar hayatında hiç üniversiteye gitmedi mi ya :D gittiyse de doğru düzgün bir üniversiteye uğramadı mı yani bu nedir? hadi onu da geçtim hayatında hiç hastaneye de mi gitmedin? o sahne neydi öyle. kanserli psikoloji okuyan kız boşa okumuş bu arada bir daha başlasın okula, tv dizilerindeki gibi tavsiyeler veriyor. tv dizileri demişken greys anatomy özentiliği mevcuttu. bu arada kitabın çook büyük bir çoğunluğu tumblrda vakti zamanında yazılmış “aforizmalar”dan alıntıydı. ha bu arada kızda olduğunu enn başından anlamayan var mı ya :D ilk 50 sayfasında tanıyı koyuyorsunuz zaten.
2 puan tumblrdan çaldığı aforizmaları güzel harmanlamasına verdim. sonu da dehşet basit bitti. bitebileceği en basit şekliyle. güzel 3-5 sayfa vardı. kitabı da gereksiz uzatmış.
kitabın yaş aralığı 13-18 yaş bu arada. üniversiteye adımını atan biri bu kitabın yüzüne bakmaz, bakmamalı. bakıyorsa yazık.
kötü puanlama ve yorumların altına hep birileri gelip bu kitabı savunmuş bir de chebtbebjgs
Nagihan Gökçe Kabal. çok küçüklüğümden beri hayranlık beslediğim birisi yaş aldığımda, entelektüel olarak geliştiğimde bile yazdıklarının kıymeti değişmiyor. gençlik serisi eğlenmek için okunacak kitaplar değil hepsinin bir derdi var, hepsinin bir zamanı var içten içe felsefeyi sanatı psikolojik bunalımları insanı içten içe kemiren varoluşu veya nihilizmi gençler için o kadar iyi aktarıyor ki. Nazlı karakteri insanın benlik arayışıdır benim için her zaman diken üstünde olma ve ait olamamaktır daha ne kadar karanlığı görebileceğini emin olamamaktır. onun karakterlerini ne olursa olsun yargılamam, sadece anlamaya çalışırım. 00.00 bilinmezliğin getirdiği boşluk ve bir mücadeledir o asla içinden atamadığın yorgunluktur. 01.01 de olan o küçüklük o umut yok. 00 da bireysel derinlik varken 03.03 ün içerdiği toplumsal bilinç dünyanın gerçekleri git gide umutsuzlaşmak ama her şeye rağmen o yangına atılan bir suyun önemi..arkadaşlar bu gençlere gösterilebilecek ideolojilerden bağımsız aralara hafif romantizm sıkıştırarak aktarılabilecek en iyi yöntemdir. görmesini, anlamasını bazen de diğer kitaplarında olan saf katıksız yalnızlaşmayı/ yabancılaşmayı, acıyı(bknz benim için bu gecenin ve belki de saklambaçtır -ki onları yazmak benim için çok zor olacaktır) hissetmesini bilene kitapları çok şey anlatır, içselleştirirsiniz ve abartmadığımı görürsünüz.
00:00 Biri Sizi Düşünüyor Kitap Yorumu Bu platformda yaptığım ilk inceleme ve benim için yeri çok ayrı olan bir kitabın yorumunu girmek tahmin edilemez bir tatmin yaratıyor ruhuma. Biri Sizi Düşünüyor kitabı ilk başta biraz klişe gibi görünse de kitabın sizi şaşırtacağından eminim. Nazlı karakteri ile birlikte o kadar çok soracaksınız, düşüneceksiniz ki bu kitap size bir ayna olacak. Karakterler ile bir bağ kuracağınıza eminim. Kitabın konusunu arka kapak yazısından tahmin edebilirsiniz ama tam olarak anlayamazsınız bunun için kitabın kendisini okumalısınız. Kitabın yazarına ayrı bir hayran olduğumu söylemeden geçemem. Çoğu kitabını okudum ve olaylara karşı o kadar farklı bir bakış açısı var ki bunu okurken hissediyorsunuz. Bu kitap hakkında diyecek o kadar çok şeyim var ki düşüncelerimi kafamda toparlamakta zorluk çekiyorum... Bir kitap size bir duyguyu geçirebiliyorsa o kitap İYİ BİR KİTAPTIR ve ben bu kitapta her duyguyu hissettim. Özellikle o son bölümler, göz yaşlarım daha fazla dayanamadı ve özgürlüklerini ilan ettiler. Kısacası bu kitabı almak ve okumak istiyorsanız ama emin olamıyorsanız hiç beklemeyin ve başlayın. Sizde Nazlı'nın hikayesine ortak olun. Pişman olmayacaksınız.
Bu benim n.g.kabal ile tanışma kitabım oldu. Ama keşke bu kitapla tanışmasaydım diyorum.
Yazım açısından hiçbir sorun görmedim. Hatta gerçekten başarılı buldum. Akıcı bir yazımı vardı ve kelimeleri kullanmak konusunda başarılı olduğunu düşünüyorum.
Fakat karakterler ve ilerleyiş açısından sevemedim. Baş karakterimiz Nazlı o kadar depresif bir karakter ki iç konuşmalarını okurken boğuluyor gibi hissettim çoğu zaman. Sürekli bir olumsuz düşünce içerisinde ve asla mutlu olamıyoruz kitap boyunca bu yüzden. Mutlu bir an bile yaşıyor gibi olsak Nazlı her mutlu anı bozma gibi bir özelliğe sahip. Ki bu özelliği yüzünden bir an rahat nefes alamıyoruz. Depresif bir kitap olduğunun farkındayım ama her sayfada daha fazla olumsuzluk görmek ve her mutluluğun kursağımızda kalması beni buhranlara soktu.
Diğer karakterlere de maalesef ısınamadım. Ayrıca sondaki olayları da az çok tahmin ettim.
Bir de az kalsın beni rs'ye sokuyordu. Bunu anladığım an kitabı hızla okuyup bitirdim.
Kısacası pek keyif alamadığım bir kitap oldu. Fakat n.g.kabal'ın diğer kitaplarına şans vereceğim. Özellikle lordlar ve varis'lere. Çünkü benim tarzıma daha çok uyacağını düşünüyorum :,)
Kabal'ın okuduğum ilk kitabı ve yazım dili açısından beni kendine çekmeyi kesinlikle başardı. Konu ve karakterler açısından ise maalesef aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Nazlı da Ezel de çok bağ kurabildiğim karakterler olmadı. Nazlı beni yer yer fazlasıyla sinirlendirdi fakat bundan bağımsız olarak kendi içindeki yolculuk güzel yazılmıştı. Belki bir bütün olarak değil ama bireysel olarak başarılıydı. Ezel'in ise hayatıyla ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Bu sebeple ben hikayeye Nazlı ve Ezel olarak değil, Nazlı odaklı bakmak gerektiğini düşünüyorum. Öte yandan kitabın kurgusu klişe bir gençlik hikayesi değildi ve beni şaşırtan yerler vardı. Keşke karakterlerle daha fazla bağ kurabilseydim dedirtti bana sürekli. Çünkü hem yazım dilini hem kurgusunu gayet beğendim. Bunun dışında bana göre en eksik yanlarından birisi ve belki de karakterleri eksik bulmamın sebebi, ilâhi bakış açısı ile hiç sahne olmamasıydı. Çünkü bu kurgu tek kişi odaklı yeterince anlaşılabilecek bir kurgu değil bence. Yine de Kabal'ın kalemini çok beğendim ve diğer kitapları için de çok heyecanlıyım. 💁🏻♀️
Cok akici bir kitapti su gibi akti Nazli pek sevilen bir karakter degil ama zaten yazarin da yapmak istediginin anti karakterin icini bize gostermek oldugunu dusunuyorum. Acikcasi bana cok farkli bakis acilari sunan ve icerisinden guzel seyler ogrendigim bir kitap oldu dolu dolu bir kitapti ve cogu yerin alti cizilmesi gereken, sizi cumleleriyle fikilerleriyle buyuleyen bir kitapti. Kitap ve film alintilarina ve onlarla ilgili tartisilamasina, baska bakis acilarin gosterilmesine bayildim. Nagihan Kabal gercekten isini cok iyi yapiyor ve asiri yetenekli bir yazar. Tek elestirim su olabilir daha kisa olabilirdi cunku sonlara dogru hadi artik ogrenelim yeter bu kadar drama mooduna girdim ve bence okuyucunun bu kadar kor edilmesi de hos degildi. Nazliyi okuyoduk ama aslinda hicbir seyi bilmeden okuduk ve bu bi noktada insani sinir ediyordu her sey bi anda aciklandi sonra kitap bitti biraz aceleyle bitti gibi oldu bu olay daha guzel bir sekilde yayilabilirdi. Her seye ragmen guzel ve okunmasi gereken bir kitap oldugunu dusunuyorum.
Bitirmek için çabalamasam yarım bırakırdım. Psikolojik olarak yorucu bir kitaptı. 200- 250'den sonra aşırı sıktı, son 20 sayfaya kadar da devam etti. Sonu az çok tahmin edilebilirdi zaten ipuçları da vardı. Nazlı fazla derin bi karakterdi, yaşadığı şeyler zor ama yine de sinir olmayı bırakamıyor insan belirli olaylarda, oldukça sinirimi bozdu. Etrafımda hoşlanmadığım insan özelliklerinin hepsinin toplandığı biri gibiydi. Ezel karakteri ise çok gerçek dışı gibi geldi. Ve onun da Nazlı'nın aksine derinliği yok. Aşka inanıyorum ama aşkın sürdürülebilmesi için bazı şeyler gereklidir. Ezel nasıl umudunu ve aşkını korudu, Ezel'i geçtim diğer arkadaşları bu kızla nasıl görüşmeye devam etti sormak lazım. Tüm bunlarla birlikte en gerçekçi karakter olduğu için Ecem'i sevdim.
Uzun süredir yabancı romantik kitaplar okuduktan sonra biraz da Türk romantik romanlar falan okumak istediğim için bu kitabı okumaya başlamıştım. Tabi Kabal'ın Amerikanvari dilini hesaba katmamışım. Beklentimi de karşılamamış oldu ama böyle bi beklentiyle okumasaydım da pek beğenmezdim benlik değil.
Nazlı..Pardon. Buse Aladağ, sende kendimi bulduğum için sana teşekkür ederim. Her ne kadar canım çok yansa da bu kitabın her sayfası bana bir ayna gibi geldi. Kendimi buldum. Kendime çektirdiğim acıların bir sonu olmadığını, kendime çektirdiğim acıların yersiz ve gereksiz olduğunu bana öğrettin Buse Aladağ. Nazlı’ya da selamımı söyle:)
Kitap hakkında kötü bir yorumum yok ama bir tek şeyi sevmedim. Kitapta belirsiz zaman atlamaları var gibi hissettim. Bu biraz okumamı zorlaştırdı ama yine de keyifle okudum.
Sizleri şimdiden uyarıyorum, bu kitabı psikolojiniz bozukken okuyun.
Neden mi?
Psikolojiniz bozuk değilken bu kitabı okumak size terapi seansları kazandıracak sadece. Ama bozuk olan bir şeyi daha da bozamayacağınız için, psikolojiniz bozukken okuyun. Bana daha sonra teşekkür edersiniz.
Ezel ve Buse…sizi asla unutmayacağım.
Nagi, beni Ezel ve Buse ile tanıştırdığın için teşekkürler!💓
This entire review has been hidden because of spoilers.
Kitaba ilk başladığımda pek bir şey anlamadım.Ama 10 sayfa sonra falan muhteşem oldu.Kitaptaki Nazlı karakterini çok sevdim.Kitabın konusuna gelirsek Nazlı isminde bir kız var ve bu kız insanlardan kendini soyutlamış bir kız ve arkadaşı Ecemin zoruyla Ecemin arkadaşlarıyla takılıyor.Çok ders çalışan bir öğrenci olmasına rağmen bir sınavda 2. oluyor ve bu dersi diğer sene alması için sınavda 1. olan Ezel ile Gurur ve Önyargı ile alakalı bir ödev yapması gerekiyor.Ve bu ödevi yaparken Nazlının kendini bulma hikayesini ve Nazlının geçmişiyle mücadelesini okuyoruz.Kitapta çok güzel alıntılar vardı ve güzel mesajlar vardı.Kesinlikle okumalısınız.
Kitaba ilk başladığımda en fazla 200-250 sayfa okuyabilmiştim. Çünkü o zamanlara göre fazla sıkıcıydı ve nedensizce kitaptan çok da birşey anlayamamıştım. En sonunda ise kitabı yarım bırakmıştım. 2025 Ağustosun başlarında kitabı tekrardan elime aldım, yarım bıraktığım yerden okumaya başladım vee; o kadar güzeldi kiii, geriye kalan 200 sayfayı tek gecede bitirdim. Sonlarında gözlerim yaşardı ve biraz da olsun ağladım ama gerçekten çookk tatlı bir kitaptı. Açıkçası söylemek gerekirse güzel bir genç kurgu psikoloji kitabıydı. Eğer kitabın başları beni biraz daha kendine alıştırsaydı net 5 yıldızı hak ederdi ama bazı şeyler olmıyor işte :)
Nagihan'ın kaleminin benim için bir bağımlılık olduğunu ilk kitabında söylemiştim. Bu kitapla birlikte bunu daha çok hissettim. Gecenin Hikayesi serisi içine girerek okuduğum ve iliklerime kadar tüm olayları hissettiğim bir seriydi. Bu kitabın da ondan bir farkı yoktu. Yine ve yine Nazlı'nın kafasına hemen girdim ve tüm kitabı onunla birlikte yaşadım. Çok güzeldi ve tek oturuşta bitti. Nagihan'ın kitaplarında kendinizi kesinlikle bir şekilde buluyorsunuz. Belki de herkesten sakladığınız o yanınızı...
İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyan Nazlı ve Ezel, Jane Austen üzerine ortak bir ödev hazırlamak zorunda kalırlar. Nazlı için bu zamanla hayatını sorgulama ve kendini bulma yolculuğuna dönüşür. "Biriyle tanışmak yeni bir yolda yürümeye benziyor." Nazlı Aladağ beni yoldan çıkmam için zorladı ama sonunda Buse'ye ulaştığımda onunla tanıştığım için ve yürümeye devam ettiğim için mutlu oldum. Kabal beni bir kitabı ile daha şaşırtmayı başardı. Harika bir yazar olduğunu düşünüyorum ve bu kitabı da kesinlikle öneriyorum.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Kitapta nazlının her gününü, her anını aşırı dramatize ederek anlatması beni bazen çok bunaltıyordu. Diyaloglar da fazla sade ve olabildiğince az kelimeden oluşuyordu ve gerçekçiliğin azaltıyordu. Sanırım bu yüzden kitabın içine girmekte zorlandım. Sonlarda sebebini anlamış olsam da baş karakterin dünyanın en gıcık baş karakteri olduğu fikrim değişmedi. İçim çok bunaldı,daraldım, sıkıldım,sinirlendim okurken. Zaten tozpembe bir hayatı anlatmak için yazılmamış ama ne bileyim işte pek benlik bir kitap değildi sanırım.
This entire review has been hidden because of spoilers.