Şehvetiye Tarikatı

by İsmail Saymaz

Günümüzde Türkiye’de otuz tarikat silsilesinin ve bunlara bağlı dört yüz civarında kolun, sekiz yüz civarında medresenin faaliyette olduğu tahmin ediliyor. Çoğu holdinge dönüşen tarikatlar büyük bir ekonomik sektör oluşturuyor. Hızla gelişen her sektörde olduğu gibi, bu alanda da kayıt dışı ve merdivenaltı ekonomi gelişiyor. Bireyin kurtuluşunun cemaat yoluyla gerçekleşeceğine dair güçlü bir inanç aşılanıyor. Merdivenaltı tarikat ve cemaatler, geleneksel tarikatların yöntem ve söylemlerini taklit ederken, bilgi kaynağı olarak ilham ve rüyaya, kanıt olarak hurafe, rivayet, keramet ve hikâyelere başvuruyorlar. Müritler, çeşitli yöntemlerle ikna edilerek, ağırlıklı olarak ekonomik ve cinsel istismara maruz kalıyorlar.

İsmail Saymaz, ilkokul mezunu, Arapça ve Kur’an bilmeyen, hatta namaz ve oruç gibi ibadetleri yerine getirmeyen, bazılarının yüzlerce müridi olan, haklarında dava açılmış altı sahte şeyh vakasını inceliyor. Bir kısmının Kur’an kursu da işlettiği, tekke sahibi olduğu bu şeyhler, şehvet ile servet edinme arzusunun iç içe geçtiği bir dünyada, yüzlerce kadın ve erkeğin iradesini teslim alıyorlar. Haklarında şikâyet veya ihbarda bulunulmadıkça, faaliyetlerini yıllarca sürdürebiliyorlar. Esas olarak, devlet tarafından “gerçek şeyhlere” tanınmış resmî hoşgörüden, koruma zırhından ve dokunulmazlıktan yararlanıyorlar.

Şehvetiye Tarikatı, kısa yoldan servet edinme hırsının ve bastırılmış cinsel arzuların dinî inançlar temelinde kışkırtılıp, kullanıldığı bir dünyaya ışık tutuyor.

Genres: Nonfiction, Turkish Literature, Religion

118 pages, Paperback

First published August 1, 2019

About the author

Rize’de, 11 Temmuz 1980’de doğdu. Halen gazetecilik üzerine yüksek lisans eğitimini sürdürdüğü Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Gazeteciliğe Rize’de başladı. Konya ve İstanbul’da yerel gazetecilik yaptı. Mayıs 2002’den beri Radikal gazetesinde muhabir olarak çalışıyor. İnsan hakkı ihlalleri, düşünce ve ifade hürriyeti üzerine haberlere imza atıyor. Saymaz, başta Erzincan Davası olmak üzere, haberleri nedeniyle yirmiye yakın davada yüz yılı aşkın hapis cezası istemiyle yargılandı.

Ödülleri:

İstanbul Tabipler Odası Basında Sağlık Ödülü (2009), Metin Göktepe Jüri Özel Ödülü (2010), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü (2010), İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Ayşenur Zarakolu Basın Özgürlüğü Ödülü (2011)i Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yılın Söyleşisi Ödülü (2012), Türkiye Yayıncılar Birliği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü (2012).

Reviews

[Mehmet Koç · Rating 2 out of 5]

Kitapla ilgili kanaatim şöyle:
-Dini değerler kullanılarak yapılan, nitelikli sömürü ve dolandırıcılık örnekleri var
-İnsanlarda (her yaş, cinsiyet, gruptan) dolandırılmak fıtri bir ihtiyaç ve bu talebe uygun arz her zaman ortaya çıkabiliyor
-Kitapta pek orijinal bir şey yok, mahkeme dosyaları özetlenmiş
-Örneklerle giriş-sonuçta ulaşılan makro değerlendirmelerin kendi içinde tutarlılığı yok
-Memlekette popüler/çoksatan kitapların sığlığı, şahsen beni dehşete düşürüyor
-Yine de ‘hayret makamında’ okunabilir.

[Kıvanç Oktaş · Rating 4 out of 5]

Ülkemizdeki sahte şeyhler ve tarikatlara dair yapılmış çok önemli bir araştırma. Bu kitapta belgelenen gerçek olaylar büyük ve bilindik tarikatlarda değil mahalle arasında, taşrada konumlanmış uzaktan dikkatleri çekmeyen “merdiven altı” tarikatlara odaklanıyor. Zamanında bu istismarı fark eden Atatürk çok cesur bir hareketle tekke ve zaviyeleri kapatırken şeyh, derviş vs gibi ünvanları da yasaklamıştı. Saymaz, son sözde bunun neden günümüzde olamayacağını ve alternatif çözüm önerilerini de aktarmış. Aktarılan çoğu konunun +18 olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

[Baris Ozyurt · Rating 3 out of 5]

“Uğur hoca, bu sapıklıkları izah ederken, Hazreti Muhammed’in dünyaya bu iş için gönderildiğini, görevini tam olarak yapamadan vefat ettiğini, kendisinin yerine getirdiğini söyledi. Namazdaki hareketlerin cinsel pozisyonlar olduğunu, Muhammed kelimesinin ‘mühimmat’ kelimesine, ‘mühimmat’ın ‘himmet’ kelimesine işaret olduğunu ve kendisinin cinsel organı ile insanlara himmet ettiğini söyledi. Dul kadınların başkaları ile cinsel ilişkiye girdikleri zaman zina, ancak kendisiyle ilişkiye girerlerse sevap olacağını, hatta zikir hükmüne geçeceğini söyledi. Cinsel organının nur çeşmesi olduğunu, herkesin bu çeşmeden içmesi gerektiğini söyledi.”(s.79)

[Hakan Karabas · Rating 5 out of 5]

“Kimsesizler Cumhuriyeti” isimli kitap ile beraber okumanızı öneririm.

[Cgcang · Rating 4 out of 5]

Şehvetiye Tarikatı, var oluş amacını başarıyla yerine getiren ve İsmail Saymaz'ın 'sahte tarikat' dediği oluşumların eylemlerini ve çıkar odaklı din örgütlenmelerinin yurttaşları nasıl sömürdüğünü özlü biçimde gösteren bir kitap. Tanıtımında bu bölüm atlandığı için ben Saymaz'ın bu tür örgütleri 'sahte' olarak niteleyip 'gerçek' tarikatlara dokunmadığı izlenimine kapılmıştım, ancak durum böyle değil; Saymaz gerçek sorunun örgütlü, büyük, şirketleşmiş tarikatlar olduğunu belirtiyor. Bu anlamda doyurucu bir çalışma.

Elbette konu çok geniş ve 115 sayfalık bir kitabın yeterince kapsamlı olması olanaklı değil, bakış açınıza göre 1000 sayfalık bir kitabın yeterince kapsamlı olmaması da olası. Saymaz da kitap da derdini buna karşın başarıyla anlatıyor.

Not düşülmesi gereken bir nokta, Saymaz'ın Tekke ve Zaviyeler Yasası'nı bugünün koşulları içinde yararsız, hatta tarikatlara sağladığı gizem örtüsü bakımından zararlı buluyor olması. Haklılık payı var, olması gerektiği gibi yönetilen bir Türkiye'de milyonlarca insanın yasadışı görülüp kovuşturulması istenmeyebilir. Öte yandan hem kitap, hem de bu tartışma kapsamında yapılması gereken bir saptama şu: Yalnızca dolandırıcı ve sahte tarikatlar değil, yalnızca Müslüman tarikatlar değil, tüm dinsel tarikatlar toplumsal boyutlarından önce birer çıkar kümesi olma özellikleriyle öne çıkıyor. Bazıları değil, tüm dinsel örgütler din desenleri altında çıkar odaklı örgütlenmelerdir denebilir. Böyleyken tarikatları bir türlü yasallaştırarak toplumun gözü önüne çekmek ve denetim altına almak gerçekten yararlı mıdır, yoksa eninde sonunda gericiliğe ve dinsel çıkar örgütlerine ödün vermek midir, bu tartışılmalı.

Ama bu, bugünün tartışması değil. Belki Saymaz'ın çalışması bu tartışmaya giden yolda önemli bir adımdır, böyle de değerlendirilebilir.

[funda · Rating 2 out of 5]

Halen güncel olan hepimizce bilinen tarikatların gizli yüzü diye beklediğim kitap aslında hüküm giymiş 3 kişinin kurduğu tarikatların kirli yüzünü açıklıyor. Eminim ki daha fazlası vardır ancak bunlara hiç değinilmemiş, oysa ki orda da farklı istismarların döndüğü aşikar, Keşke yazar basit bir google aramasıyla bulabileceğimiz dava metninde yer alan açıklamalar yerine iç yüzünü bilmediğimiz, şuan gündemde ve revaçta olan şeyh! ler ile bilgi verseydi bize. Suya sabuna dokunmayan bir kitap olmuş bana göre.

[Quike · Rating 1 out of 5]

Birbirini tekrar olaylardan oluyor kitap. Ben daha çok tarikatla ilgili bilgi bulabileceğimi düşündüm ama tamamen hayal kırıklığı

[Koray · Rating 4 out of 5]

Bazı okurlar kitabın mahkeme kayıtlarından oluştuğunu söyleyerek içerdiği bilgileri küçümseme eğilimi göstermişler; ancak gerçekleri daha iyi anlamak için bu kayıtlar da okunmalıdır. Din istismarını belgelemek için resmi evraklardan daha iyi bir kanıt olamaz sanırım. Sadece ülkemizin değil dünyanın da genel bir sorunu olan "maneviyat özlemi içindeki geri zekalı insan sorunu" hakkında bundan daha açık yazılmış bir kitap yoktur sanırım. Eminim engin Anadolu irfanı içinde yüzen birçok insan sayısız şeyhin nur çeşmesinden "bade"lenip cennetini garantiliyor. Hatta onlara "birçok yoldan tabi olup" ilahi aşkın çaresini şeyhlerinin sıcak dokunuşlarında buluyorlar. Ne güzel insanlarımız var. Hep var olsunlar!.

[Banu Sancar · Rating 4 out of 5]

1925 yılında Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nun kabul edilmesiyle yasaklanan şeyhilik, dervişçilik vs baskı politikasından dolayı yer altına inmiş. Yumuşamanın yaşandığı yıllardan itibaren ise dernek, vakıf ve yasal kuruluşlar etrafında toplanarak cemaatleşmeye başlamışlar.
“ Diyanet raporuna göre tarikat ve cemaatler 1983’ten sonra demokratik ortamdan en fazla yararlanan gruplar olmuştur.”
Sahte şeyhler türemiş ve ağırlıklı olarak cinsel ve ekonomik istismarlar yaşanmış. Kitapta belgelere dayandırılarak anlatılanlar gerçekten mide bulandırıcı. Hiç duymadığım, keşke hiç öğrenmeseydim dediğim sapıkça kelimeler var artık, umarım unuturum...
Son olarak; bir arkadaşım miden kaldırırsa oku demişti. Okudum ama midem hiç kaldırmadı gerçekten..

[Selma Dalbastı · Rating 5 out of 5]

İsmail Saymaz yıllardır başımızdan eksilmeyen sahte şeyhler ve tarikatlar belası ile onların gerek sade vatandaşları dolandırarak gerekse holdingler kurarak ve devlette kadrolaşarak Türkiye Cumhuriyeti’ne nasıl zarar verdiğini belgeleriyle anlatmış. Bir taraftan insanların açgözlülükle nelere kanabildiğine hayret ederek, diğer taraftan da bu kerameti kendinden menkul şeyhlerin yüzsüzlüğü ve cesareti karşısında afallayarak okudum. Bu şahıslar veya yapıların kendileri ile ilgili yasaların boşluklarından faydalanarak hukuk üstü yaşamaya devam ediyor olmaları da bir utanç kaynağı.

[Serdar Topcuoglu · Rating 5 out of 5]

Okurken içim ürperdi.

[Zafer Avran · Rating 3 out of 5]

Kitabı kulak dolgunluğundan hallice bir bilgiyle okuma listeme almıştım. Biraz daha araştırsam iyi olurmuş. Birkaç vakanın mahkeme kayıtlarından oluşuyor. Uzun sürece yayılmış derin araştırmalar veya sosyolojik derinliğe sahip tahliller yok. Vakalardan bahsedilmekte yetinilmiş. Şu haliyle tarikat gerçeğini anlatan bir kitabın bir bölümünü oluşturabilecek yapıda. Bu noktada kitabın ismi ne kadar çarpıcı olsa da biraz yanıltıcı. Nasıl bir çukurun içinde yaşadığımızı göstermesi açısından dikkate değer ama derli toplu yazınsal eser yönünde ise zayıf ve özensiz geldi bana.

[Parvin Bilalzade · Rating 4 out of 5]

Kitabı oxuduqca gözümün önünə Cəlil Məmmədquluzadənin, Mirzə Fətəli Axundovun əsərlərindən obrazlar gəldi.Təhsilsizliyin insanları necə din adı altında fırıldaqçılar tərəfindən müxtəlif formada istismar edilməsini görmək çox ağrılıdır.

[Serkan Baybuğa · Rating 5 out of 5]

Üniversite mezunu bile olsan, ilk okul mezunu birisi ben şöyle muhterem, böyle mübarek bir insanım diyerek nasıl kandırabilir, üstüne nasıl cinsel olarak seni istismar edebilir ve sen ne istismarı bana kötü bir şey yapmadı bana ilmini aktardı diyebilirsin merak ediyorsan. Mutlaka okuman gereken kitap.

[Özge Deniz GÜL · Rating 4 out of 5]

İfadeler, tutanaklar, iddianamelerle gün yüzüne çıkarılan iğrençlikler. Ve çok acıdır ki bu mide bulandırıcı aşağılık insanlara, kandırıldıkları halde inanmaya devam eden on binler. Okuduktan sonra bir süre kendinize gelemeyeceksiniz.

[Aras 9¾]

Yakın çevremden kimsenin alakalı olmadığı, benim de uzaktan yakından ilgi duymadığım cemaat,tarikat işlerinin bu boyutlarını (hem de mahkeme kayıtlarıyla doğruluğu sabit bilgilerle) öğrenmiş oldum.
Şoke edici bir ülke gerçeği... Şimdi ne demek lazım; tüm bunlar bu işin fıtratında var mı diyelim, yoksa şeyh uçmaz mürit uçurur mu diyelim?

Aklı hür vicdanı hür bir millet olacağımıza dair büyük umutlar besliyordum halbuki ama eğitimsiz ve cahil bırakılmış yurttaşlarımızın içine düştükleri bu akıl almaz olaylar ne zaman sona erecek?
Bakın aklıma ne geldi, devlet-mafya ilişkileri de böyleydi değil mi? Yani devlet-cemaat ilişkileri gibi... Kargayı bu kadar beslemeselerdi keşke ama ne yaparsın ki işin ucunca para ve oy kaygısı var.Ha bir de yine yeni ve yeniden aptal bir siyasete kurban edilmiş ülke geleceği...

[Onder Temiz · Rating 4 out of 5]

Güldüm , sinirlendim, bazı yerlerinde midem bulandı. 117. Sayfada yazarın önerdiği çözüm de hiç mantıklı gelmedi. Yine de böyle bir kitabın cesaret edilip yazilmasi güzel.

[Mansur · Rating 4 out of 5]

I can't believe how stupid some people can be after reading this book!

[Tuncay Özdemir · Rating 4 out of 5]

Okudum. Ülkemizin her bölgesinde müritlerini badeleyerek onlara cenneti müjdeleyen hayırsever din adamlarımızdan bahsediyor.

[Mehmet Tokgöz · Rating 3 out of 5]

3. Sayfa haberlerinden hallice bir kitap olmuş. Sahte tarikatların bazılarına değinilmiş. Yazılanlar mide bulandırıcı olaylar. Daha kapsamlı bir araştırma olmasını beklerdim.

[Cansu Melissa Çakır · Rating 4 out of 5]

Nakşibendi tarikatı şeyhi Uğur Korunmaz, Mustafa Çalışkan namı-diğer Badeci şeyh dahil esasen 4 ana tarikatın ve birkaç üfürükçünün merkezinde ilerleyen güzel bir araştırma olmuş. Bir yıldızı kırıyorum çünkü bahsi geçen tarikatlar belki bu kadar detay ve düzende sergilenmese de az çok aşina olduğumuz olaylardı. Kitapta merdivenin biraz daha aşağısına inilmesini bekledim belki..
Tarihimize baktığımızda, 30 Mayıs 1925 tarihinde 677 sayılı "Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması" kanununun kabulünden sonra 1983 sonrası demokratik ortamının siyasi ve ticari alanında yer almaya başlayarak yüzüstüne çıkma cesaretini bulan türlü tarikatlar, 1990 yasası ile resmen Bakanlar Kurulu onayı gerekmeksizin salt Kültür Bakanlığı onayı ile tekrardan açılmaya ve itibar kazanmaya başlıyorlar. Devlet tarafından tanınan resmi hoşgörü ve dokunulmazlığın akabinde açılan şirketler, holdingler ve okullar ile memleketin her köşesinde aslen artık pek de 'merdiven altı' denilmeyecek çıplaklıkta faaliyet göstermeye de devam ediyorlar. Günümüzde herhangi bir tarikata bağlı insan sayısı kim bilir resmen kaç milyondadır?
Olay örgüleri genellikle şeyhlerin izlediği binbir strateji üzerinden, bazen müridlerinin yorumları eklenerek açıklanıyor. Her tarikatın lideri kuşkusuz müritlerine göre karizmatik ve yüksek derecede manipülasyon yeteneğine sahip insanlar lakin biraz olayın diğer tarafına odaklanılmasını da isterdim. Hurafeciliğe başvuran toplulukların çoğu tabanı eğitimsiz ve ekonomik açıdan güçsüz insanlardan oluşsa dahi gayet eğitimli insanlar olduklarını da görebiliyoruz. Namazında niyazında her mütedeyyinin manipülasyona düşmediğini de biliyoruz. Bence, dini inancı üzerinden suistimale uğrayanların bu suistimale duyarlılığının esasen tabi oldukları şeyh kadar dinleri ile alakası olmadığını söyleyebiliriz ki bu vakaların manşetleri her daim dini duyguların istismarını vurguluyor. Esasen bu insanların istismara müsait bırakılmış, terkedilmiş ve dinine de sağlıksızca bağlı olduğundan bahsedemez miyiz? Sanki dini duygunun her daim suistimale açık olabileceği vurgulanıyor lakin eğitim seviyesi ne olursa olsun özgüvenli ve toplumun destekleyebildiği hiçbir dindarın bu istismare terk edilebileceğine inanmıyorum. Üfürükçüler de bunun güzel bir kanıtı. Duygusal savunmasızlık, disosiyatif duruma yönelim / bulunduğu yerden kaçış, güçlü ve sağlıklı bir aile ve çevre destek zincirinden yoksun olma, manevi ve/veya maddi yaşam ihtiyaçlarını karşılama gücünün yoksunluğu bu tarikatların hala yaşamını sürdürebileceği kitleyi oluşturan esas faktörler değil mi ? Evet, bu bir suistimal ve kandırılan mağdur kesinlikle yaşadıklarının sorumlusu değil ama çok seviyoruz psikopat edebiyatını. Şeyhe odaklanıyoruz ama yolun diğer tarafındaki insana odaklanmanın çözüme giden en kesintisiz yol olduğunu düşünüyorum. Suistimale açık insanlar maalesef şansı yaver gitmediği sürece sapkın insanların suistimaline her daim maruz kalacaktır. Ya merdiven altı, ya üstü. Toplumumuzda bu faktörleri elimine etmek için aktif çaba göstermenin, toplumsal destek bağlarımızı inanç dışındaki ortak alanlarda güçlendirmek adına teşebbüslerde bulunmanın hiçbirimizin bu tarz insanların tezgahına düşmemesi adına güçlü bir yaklaşım olacağına inanıyorum.

[Ata Kalender · Rating 3 out of 5]

Aydınlatıcı bir kitap, fakat aslında bildiğimizden derin bir şey getirmiyor. Dini tarikatların Türkiye'de nasıl bir cinsel ve ekonomik istismar zinciri kurduğunu örneklerle anlatıyor. Tabii ki öğretici ve bunun araştırılması ve yazılması yadsınamaz bir gazetecilik başarısı. Basit bir dille yazıldığından kolay okunuyor. Eğer Türkiye'de yaşayıp az çok haber takip eden birisiyseniz burada anlatılanlar yabancı gelmeyecektir. Umudum o ki insanların ve özellikle gençlerin tarikatlara dair bilgisine katkıda bulunur, dinin böyle toplumsallaşmasının nasıl istismara ve suiistimale yol açacağına dair anlayışını artırır.

Sadece, birbirinden ayrı böyle yapılanmaların oluşmasının ardındaki sosyolojik sebeplerin ve bu tarikatların sözde müşritlerini "badelemek" kadar ileri giden müritlerin içinde bulunduğu psikolojinin daha detaylı incelenmesini isterdim. Fakat bunun için İsmail Saymaz'ın hem İsmail Saymaz, hem Sigmund Freud olması gerekirdi, onun için bu eleştirim aslında çok da geçerli değil. İsmail Saymaz'a çalışması için teşekkür ederim.

[Oya Güvercinci · Rating 3 out of 5]

İsmail Saymaz’ın *Şehvetiye Tarikatı* adlı kitabı, Türkiye'deki din istismarı ve tarikatlar üzerine yazılmış bir araştırma kitabı. Kitapta Türkiye'deki bazı sahte tarikat liderlerinin dinî ve manevi duyguları nasıl istismar ettikleri ve bu yapıların içinde yaşanan taciz, dolandırıcılık gibi olaylar anlatılıyor, Kitap, özellikle sahte şeyhlerin cinsel ve ekonomik suistimallerini detaylandırıyor. Mahkeme tutanakları ve Diyanet raporları gibi kaynaklardan yararlanarak hazırlanan kitap tarikatların toplumsal etkilerini ve devletin bu yapılara karşı yetersiz müdahalesini eleştiriyor.

Kitap mahkeme dosyalarının özetlenmesinden oluşuyor. Bu nedenle bir suistimal olayını suistimale uğramış kişilerin ifadelerinden tekrar tekrar okumak bazen sıkıcı geliyor.

Kitabı okurken çoğu zaman “Yok artık, bu kadar da saf olunmaz.” diye düşündüm. Hatta bazen “Bu insanlara müstehak” diye düşünmekten kendimi alamadım.

[Feride · Rating 3 out of 5]

öncelikle kitap çok yavandı. akademik bir dil beklemiyordum zaten ama önce tekke ve zaviye kanunu tanıtılmış ve Türkiye'de görülmüş çeşitli insanları dini kullanarak istismar eden şeyhlerin davalarından birkaç bölüm boyunca örnekler verilmiş. ne yalan söyleyeyim ilk iki davaya çok güldüm okurken çünkü cahillik dolandırılan insanların sadece paralarını götürmüş ancak üçüncü davadan itibaren iş çok karanlıklaştı ve atlayarak okudum. kadın, çocuk, hayvan istismarı vardı... Türkiye'de daha 10 sene önceleri bunların yaşanmış olması ve belki de hala yaşanıyor olması üzücü. yani özetle bence her Türkiye vatandaşı okumalı çünkü Türkiye'de özellikle taşralarda ve büyük şehirlerin kıyı köşelerinde insanlar din istismarına çok açıklar. bunun dışında kitap çok da bir şey vadetmiyor çünkü ekseriyeti dava dosyalarından alınmış diyaloglar ve dava özetleri ama giriş kısmı çok bilgilendiriciydi. 2,5 yıldızdan 3

[Çağlar ÇOŞGUN · Rating 5 out of 5]

Hakkında uzun uzun yorum yapmak istesem de konu kitap yorumundan çıkıp siyaset ve din eleştirisine geleceğinden vazgeçip şöyle özetliyorum: Kendimi rahat, topluma ayak uyduramamış, ülkenin %99'unun "Püh zındık!" diyeceği biri zannederken kitabı okuduktan sonra pek bir muhafazakar, pek bir mutaassıp olduğumu hissetim. "Vay anam vay, neler dönmüş Serhat ya!" demeden yapamıyorsunuz sayfaları çevirirken.

[Tantunicemilbey · Rating 3 out of 5]

Çok eksik bir içeriğe rağmen konu ile ilgili iyi bir tarihsel kaynak niteliğinde bir eser olmuş...
Kitaba konu olan olayları medyadan doğrudan takip edemeyen birçok insan için iyi bir kaynak, ileride benzer kitaplar için de iyi bir referans olabilir.
Her ne kadar çok yorumsal bir tarafı olmasa da yine de bu devirde cesaret işidir bu kitabı hazırlayabilmek (yazabilmek demiyorum çünkü Saymaz bu kitabı yazmamış, hazırlamıştır)

[Senadirlik · Rating 1 out of 5]

4 tane merdiven altı tarikatın mahkeme dosyalarını anlatan kitap hatta kitap bile demek istemem uzun bir gazete haberi gibi. Bu dolandırıcı ve fuhuş çetelerinin sadece pisliklerini ortaya dökmüş. Yapılanmalarını, kurbanların psikolojilerini yada insanların cemaatlere başvurma sebeplerini okuyacağınızı düşünürseniz benim, gibi o kitap bu kitap değil. Konuşmak bir yana üzerine düşünmek bile istemiyorum şuan.

[Ayse Turan · Rating 3 out of 5]

Komedyen Cem Yilmaz bir konusmasinda gazetelerin 3.sayfa hikayeleri ile ilgili yorum yaparken"hani biz sanatciydik, hani biz radikaldik " deyip guzel bir gonderme yapmisti. Ahlakin olmadigi bir toplumda bosluklari maalesef din boyle de doldurabiliyor.Isin ilginci hala bu tip insanlarin pesinden gidenlerin olmasi...

[güzin tekeş · Rating 3 out of 5]

Müge Anlı ve benzeri programlarda defalarca gördüğümüz ama içten içe kurgu olduğuna ya da egzajere edildiğini inanmak istediğimiz olayların mahkeme ifadeli, delilli, kayıtlı dökümü. Yaşı küçük olanlar dışında kimseyle empati kuramadım. Zaten çoğu şikayetçi olmamış, toplum baskısı sebebiyle bastırdıkları cinselliği ya da eşcinselliği bu şekilde yaşamışlar işte.

[Hulya Inci · Rating 4 out of 5]

Adam karısını elinden tutup götürüyor ve neredeyse zorla başkasıyla ilişkiye hem de her türlü ilişkiye girmesini sağlıyor ve bundan mutlu oluyor. Bunu yaptıran cehaletle, karısının bir başkasına baktığını düşündüğü için öldüren cehalet aynı mı, yoksa farklı kökenli mi?

Peki karısını tepeden tırnağa örtüp, erkek/kadın önüne gelen herkesle her türlü ilişikiye girmek nasıl bir zihniyet?